Demokratik Toplum Kongresi'nin geçtiğimiz hafta özerklik meselesini gündeme getirmesi, farklı yorumlara yol açtı. Kimi, "Hiç değilse, terör yerine somut teklifler söz konusu" diye seviniyor.
Kimine göre, asıl tartışılması gereken "Kürt dili" konusuydu; özerklik münakaşaları içinde geri planda kaldı. Oysa, özerklik çok uzun vadeli bir iş; bu amaca ulaşmak için zaten bir anayasa değişikliği gerekiyor.
Tayyip Erdoğan ise, son gelişmeleri, "tezgâh" kelimesiyle tanımladı.
Erdoğan, belli ki MHP'nin oylarını yükseltmek ve AK Parti'yi zaafa uğratmak için PKK'nın derin devletle işbirliği yaptığından şüpheleniyor. "İşbirliği" söz konusu olmasa bile, özerklik tartışmalarının ve milliyetçi kutuplaşmanın, MHP'nin işine yaradığı inkâr edilemez. Hiçbir somut getirisi olmayacağı biline biline, dil tartışmalarını da gölgeleyecek biçimde, özerkliğin, gündemin baş sırasına taşınmasında, acaba Erdoğan'ın iddia ettiği gibi gizli bir tezgâh bulunabilir mi?
PKK'nın, zaman zaman derin devletle işbirliği yaptığı ya da devletteki bazı unsurların, terör örgütünü kullandığı ifade edilegelmiştir. Nitekim 22 Aralık 2010 tarihli Haber-
Türk'te, PKK'nın eski elemanlarından Nizamettin Taş'ın itirafları vardı. Öcalan yakalandıktan sonra, PKK, kalıcı ateşkes ilan etmişti. 2004'te, yeniden kanlı eylemlerle terör sahnesine döndü. Bu konuda Nizamettin Taş'ın söyleyecekleri var: "2004 Kongresi'nde normal olmayan şeyler yaşandı; PKK savaş kararı aldı... O dönemde, AK Parti ile Ergenekon denilen derin devlet arasında çatışma mevcuttu. AK Parti'nin tasfiyesi için PKK devreye sokuldu. PKK, AK Parti'ye karşı Ergenekon'un darbe girişiminin aracı haline getirildi. PKK, bilerek ya da bilmeyerek Ergenekon'un parçası haline geldi. 2004 Kongre sürecini Öcalan'ın talimatıyla iki avukatı belirledi. Öcalan'ın avukatları bir seferinde, Kandil'e askeri helikopterle geldiler. Aylarca kamplarda kaldılar. Avukatlar, örgüt kadrolarına neden savaş kararı alınması gerektiğini anlattılar... Tabii Türkiye Cumhuriyeti devleti, sadece Ergenekon'dan ibaret değil. PKK da, tamamiyle bu yapıya hizmet eden bir örgüt değil. Ancak, bunların bizzat tanığıyım.
Örgütün birçok eylemi şaibelidir. Reşadiye, Dağlıca, Aktütün saldırılarının hepsinde şaibe ve büyük hatalar vardır." (22 Aralık 2010-HaberTürk)
Cumhurbaşkanı tartışmalarının tam ortasında yapılan 2007 seçimleri öncesinde, terörün hızla tırmandığını, buna paralel olarak Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın sınır dışı harekât için var gücüyle bastırdığını, gazete sütunlarında da "Ülke elden gidiyor; Erdoğan hareketsiz kaldı" yorumlarının çıktığını hatırlıyoruz.
Hem 2004, hem 2007, darbe teşebbüsleri açısından kritik yıllardı. İster tesadüf deyin, ister PKK'nın içinden çıkmış bir kişinin, Nizamettin Taş'ın "işbirliği" değerlendirmesine katılın...
Ama her halükârda yukarıda anlatılanlar, Erdoğan'ın "tezgâh" nitelendirmesinin içini dolduruyor. Yığınla komplo teorisinin uçuştuğu ülkemizde, bu iddia da dikkate alınabilir.
AK Parti ne yapabilir?
Kürt açılımında yapılan hatalar da var. Büyük bir dönüşümün gerçekleştiği ülkemizde, aslında hata yapmak da, kafa karışıklığı da doğal. Dönüşüm şu: Düne kadar ağzımıza alamayacağımız konularda tartışıyoruz. Özerklik iddialarına Başbakanın çok sert cevap vereceği umuluyordu. Hükûmet, gerginlik yaratan, çatışmacı bir dil kullanırsa köşeye sıkışacaktı. Nitekim "suikast" kelimesini kullanan Ömer Çelik salvolar altında kaldı. Ama İçişleri Bakanı ve Başbakan, ölçüyü kaçırmadı.
Havanın sertleşmemesine özen göstermek, doğru bir tavır olmakla beraber, yeterli değil. AK Parti -belki de seçim öncesine denk geldiği için- beklenen adımları atmıyor. Bu konuları iyi bilen arkadaşım Oral Çalışlar ile konuştum.
Hükûmetin noksanlarını anlattı:
"AK Parti, Kürt dili konusundaki düşüncelerini ifade etmeliydi. Meselâ, 'Kürt kökenli vatandaşlarımın çocuklarına Kürtçe öğretmesini önemsiyorum. Bunu eğitim sistemi içinde sağlayacağız' diye-
AK Parti ne yapabilir? bilirdi. 'Bizim zaten yerel yönetimlerle ilgili projelerimiz var; yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönünde adımlar attık, atmaya devam edeceğiz' gibi görüşleri kamuoyu ile paylaşabilirdi."
Oral Çalışlar'ın Başbakan'a bir de tavsiyesi var: "Kendi partisindeki Kürt kökenli milletvekilleriyle görüş alışverişinde bulunsun, İhsan Arslan, Abdurrahman Kurt ve şimdi aklıma gelmeyen çok sayıda AK Partili parlamenter bölgenin hissiyatını Erdoğan'a aktarabilir."
Oral Çalışlar, Kürtlerin BDP'ye oy vermeseler dahi, Kürt kimliği ve Kürtçe öğrenmek hususunda tam bir zihniyet beraberliği sergilediklerini de sözlerine ekledi.
AK Parti, bütün konuların tartışılabileceği bir atmosferi hazırlamıştır. Ama hâlâ, yasal zemin yeterli değil.
Siyasi Partiler Kanunu'ndan başlayarak, bazı kanunlar değiştirilebilir. (Bu öneriyi, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de yaptı.) Bir de, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile dil meselesindeki görüşünü somutlaştırabilir.
sabah
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle