Kim ne derse desin, özerklik, Kürt sorununu bütünlük ve adem-i merkeziyetçi bir bakış çerçevesinde ele almak için önemli bir çözüm aracıdır.
Özerklik, Kürtlerin, Kürt sorunuyla ilgili siyasi nitelik taşıyan ilk somut talepleri olması açısından, birlikte yaşama arzusunu vurgulaması noktasından da önemlidir...
Ancak bir önkoşulla...
Özerklik tartışmasını ve fikrini kötüye kullanmamak, çatışmayı körükleyecek bir silah haline getirmemek şartıyla...
Bugün yaşadığımız sorun buradan kaynaklanıyor.
Zira gerek kimi açıklamaları gerek zamanlamaları itibariyle "Kürt siyasi hareketi"nin yaptığı son günlerde ne yazık ki budur.
Diyarbakır'da yapılan toplantıdaki taslak metnin dışarı sızdırılması, bu metnin içindeki çarpıcı kimi cümlelerin özellikle öne çıkarılması, tek taraflı adımlara işaret edilmesi bu durumun bir göstergesidir.
Kürt siyasi hareketinin politikası bu yolu kullanarak özerkliği, özerklik tartışmasını sadece bir çatışma aracı gibi kullanmıyor, aynı zamanda özerklik fikrini yaralayan, önünü tıkayan, özerklikle ayrılık arasında bir bağ kurulmasına yol açan bir tutum izliyor.
Nitekim özerlik fikrine ayrılık gelir diye itiraz eden şahin sesleriyle Kürt resmi politikasının sesleri birbirine karışıyor, aynı yerde buluşuyor.
Eksik demokrasi, siyasi iktidarın artan durağanlığı şüphe yok ki bu durumu besliyor.
Bugün asıl sorun Kürt resmi politikasıyla ilgilidir.
İmralı, Kandil, BTP üçlüsünden oluşan (bunlara sivil bir yapı olarak DTK da ilave edilebilir) özerklik projesine verdikleri anlamın altını dün şöyle çizdik:
Demokratik özerklik önerisi sadece bir çözüm arayışını değil, bir siyasal-toplumsal alanın, Kürt alanının yeniden yapılanmasını, hatta tanımlanmasını içeriyor.
Bu noktada da özerklik projesi asli amacının ötesine geçiyor. Mevcut legal ve illegal Kürt örgütlerin Kürt toplumsal alanı denetime alma ve yeniden kurma projesi olarak karşımıza çıkıyor.
Kürt siyasi hareketi özerklik önerisini bir sorun çözme aracı olmak kadar, bir çatışma, çatışmayı yükseltme, fiilî alan genişletme aracı olarak da kullanmaktadırlar.
Bunun kanıtları sadece yapılan açıklamalarda yatmıyor.
Aynı zamanda Diyarbakır'da Çalıştay'a taslak olarak sunulan mevcut metinde de bulunuyor.
İki noktanın altını çizelim...
İlki şu:
Taslak Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelerdeki cümlelerin kopyala-yapıştır sistemiyle bir araya getirilmesinden oluşuyor. Kürtlerin Öcalan'ın iradesine bağımlılığı ve metnin buradan kaynaklanan yüzeyselliği ciddi bir sorun oluşturuyor.
İkinci sorun ise şu:
Kürt siyasi hareketi özerkliği ilan değil, inşa etme peşinde. Bu kaçınılmaz olarak, Diyarbakır'da da sık dile getirildiği gibi toplum inşası, siyasi merkez, hatta ekonomik politika inşası olarak karşımıza çıkıyor.
Bu noktada toplumun, mevcut örgüt gibi, o örgüt modeli ve görüşleriyle yeniden yapılanması arayışı bir sorun kütlesi olarak beliriyor.
Nitekim Çalıştay'da, resmi Kürt tarafı temsili demokrasinin yeterli olmadığını, mevcut demokratik kazanımların eksiklik taşıdığını, antikapitalizmin önemini, kolektif üretimi, aşağıdan yukarı yeni bir siyasal katılım modeli arayışının önemini sık dile getirdi.
Bu sorunun varlığına dikkat çekerken özetle şunları söyledim o gün Diyarbakır'da:
"Demokratik kurumların ve değerlerin yetersizliğinden söz edilen, 'sil baştan' yapılan her yerde ancak totalitarizm ürer. Doğrudan demokrasi, komünden yukarı çıkan bir siyasi karar mekanizması inşa etmek bu koşullarda insanı değil, modeli öne çıkarır, doğrudan demokrasi yukarı doğru dikey bir örgütlenme modeliyle karışır, Altan yukarı çıkan bir korpararist sistem doğar. Tek fikirli yaygın katılım çoğulculuk sanılır, oysa tahrip olan çoğulculuk olur... Dünyada bunun pek çok örneği vardır..."
Sonuç: Kürt sorunu bir gün özerklik veya başka bir araçla çözülecekse, bu, Türk kamuoyu ve devletin demokratikleşmesi kadar Kürtlerin çoğulculaşmasına muhtaçtır.
Akse halde inşa edilen sadece Kürt Kemalizmi olur ve çatışma bitmez...
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle