En Sıcak Konular

Ahmet Taşgetiren


Ahmet Taşgetiren
0 0 0000

''Sayın''ın Kürtçesi



Koca Ahmet Türk, ondan bahsediyor ve karşısındaki kitle coşuyordu. Çocukların ellerinde posterleri vardı.
"Sayın" demekte ısrar ediyordu Ahmet Türk.
Mesela şöyle bir cümle kurmak BDP'li bir siyasetçi için, müthiş bir bağlılık andı gibi görünüyordu:
-Sayın Öcalan, ana dilde eğitimin vazgeçilmez olduğunu söylüyor.
"Sayın Öcalan!"
Bu, bölgedeki Kürt siyasetinin olmazsa olmazıydı.
Hatta devletle ve kanunlarla cebelleşiliyordu bunu söyleme noktasında.
Neydi bu "sayın"ın sırrı?
Aklıma "sayının Kürtçesi"ni aramak geldi. Sözlüğe baktım, Kürt tanıdıklarıma sordum. Farklı bölgelerden farklı cevaplar geldi. Bakın işte, Kürtçe'de "sayın" yerine kullanılabilecek kelimeler olarak şunlar bildirildi:
-Brez, ezhayran, rezdar, xweşewist...
Sonra baktım etrafa:
Bugüne kadar "Anadilde konuşmak ve eğitim" konusunda müthiş ısrarlı herhangi bir Kürt siyasetçiden "Brez Öcalan" diye bir söz duyan var mıydı?
Her şey Kürtçe olsundu ama Öcalan "sayın" olsundu?
Neden?
Benim yorumum şu:
Aslında "Kürtçülük" adına bazı şeyler inadına bir nitelik kazanmış bulunuyor. Ve Kürtçü siyasi hareket, aslında Türkiye'de sembolik statülere oynuyor.
Normalde, diyelim onların diliyle bir "gerilla lideri", böyle sembolik tanımlamalara itibar eder mi?
Diyelim Che Guavera'ya "sayın" dense ne yazar denmese ne yazar? Guavera, çok mu önemserdi kendisine "sayın" denmesini?
Bunlar, belli ki yerleşik düzen içinde burjuva tanımlamaları...
Özellikle Türkiye'de, "sayın"lık, kurulu düzenin itibar sözcüklerinden biri.
Ve sizin silahlı hareket önderinizin, "sayın"la mutlu olacağını düşünüyorsunuz.
Bunun anlamı, aslında önder diye tanımladığınız kişiyi, mücadele ediyor göründüğünüz "statüko"un itibar jargonunun içine sokmaya çalışıyorsunuz.
Şöyle bir kıyaslama daha yapalım:
Mesela Türkiye'de iyi bir Kemalist "Sayın Atatürk" ya da "Sayın Mustafa Kemal" diye söze başlamaz.
"Sayın Ecevit" vardır da, "Sayın Gazi" yoktur mesela... Buradaki "sayın" itibar kaybı anlamına gelir, sıradanlaştırır çünkü. Buna mukabil, mesela Ecevit için "Kahraman Ecevit" ifadesi bir kahramanlık tanımlaması olmaz, karikatürlük bir ifade olur.
Kürtçü siyaset, Öcalan'a "sayın" demekte ısrar ederek, aslında onu, "sıradan" bir siyasi çerçeveye sokmanın mücadelesini veriyor. Yani verilen mücadele, sadece "sıradanlık" içine sokma mücadelesi...
Diyelim Öcalan "sayınlaştı!" n'olacak?
Mesela o zaman, Cizre'de, Yüksekova'da, Hakkari'de çocuklar, Öcalan posterleri taşıyacaklar mı?
O zaman da Öcalan "önder" muamelesi görebilecek mi?
Sayın Tuğluk, Sayın Kışanak, Sayın Türk, Sayın Demirtaş, Sayın Baydemir, Sayın Öcalan!!!
Nasıl?
Öcalan'ın hoşuna gidiyor mu bu sıralama acaba? Baydemir'e fırça atan bir önderle aynı tanımlama içinde yer almak tatmin eder mi Öcalan'ı?
Meseleyi önemsedim çünkü bu, PKK eksenli siyasi Kürt hareketindeki halet-i ruhiyeyi veriyor.
Öcalan'a "sayın" de, tamam!
Ya da Öcalan'a "sayın" dedirt, tamam! Mücadele zafere ulaştı!
Aslında bu halet-i ruhiyenin altında, Öcalan'ın, yakalandığında söylediği "Her türlü hizmete hazırım" sözünün doğurduğu itibar kaybı ve eziklik de var.
Kürt hareketine bir "önder" lazım ve Öcalan'dan onu yontmaya çalışıyor hareket.
"Sayın" mayın diyerek...
Ben, Öcalan'a her "sayın" denildiğinde, içindeki eziklik duygusunu hatırlayarak gülümsüyorum.
Koca Ahmet Türk "Sayın Öcalan" dediğinde ise daha bir acıyla gülümsüyorum.

bugün



Bu yazı 1,565 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2012 Vesayet tortusunu silmek...
    • 20 Eylül 2012 Ana gündem: Terörü yok etmek
    • 12 Eylül 2012 Gültan Kışanak kaçırılsa...
    • 11 Eylül 2012 AK Parti formatının önemi
    • 9 Eylül 2012 Ne kadar çok ''keşke'' diyoruz
    • 7 Eylül 2012 ''Akil adam'' enstrümanı
    • 28 Ağustos 2012 MGK ne yapacak?
    • 26 Ağustos 2012 Düşme, düşersen üzerine çullanırlar
    • 19 Ağustos 2012 Bayram nostaljisi
    • 14 Ağustos 2012 Aygün ve bölgenin çıplak gerçeği
    • 12 Ağustos 2012 115 asker ölseydi...
    • 9 Ağustos 2012 ''Güvenlikçi politika''
    • 7 Ağustos 2012 Şemdinlili bir ananın Karayılan'a mektubu
    • 2 Ağustos 2012 ''Daha büyük harita''
    • 27 Temmuz 2012 Ortak mutluluğu planlamak
    • 26 Temmuz 2012 Ortadoğu'da ne oluyor?
    • 24 Temmuz 2012 Bölgesel Kürt yapılanması
    • 19 Temmuz 2012 Erdoğan'ın kurgusu ne?
    • 18 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu için son raunt
    • 27 Haziran 2012 Türkiye sınanıyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,276 µs