Çankaya Köşkü’nün yenilenmiş hali çok etkileyici olmuş açıkçası.
İnsanın içini karartan koyu kahve ahşaplar gitmiş huzur veren bir beyazlık hakim olmuş salona.
Her yeri kaplayan avizeler de ortadan kalkmış.
Davette her şey ayarındaydı açıkçası.
İçki var mıydı diye soranlara, “Blue Label Johnnie Walker bile vardı” derim.
Bu yıl resepsiyona rağbet yüksekti.
Öyle ki, kabul salonunda Cumhurbaşkanı Gül tarafından karşılanmak için yarım saati aşkın bir süre beklememiz gerekti.
Muhafazakarlar hassasiyet gösterip eşlerini almamıştı.
Yanlış yapmışlar bence çünkü bu hassasiyetleri karşılık bulmadı.
Evet başörtülü hanımlar vardı ama başı açıklar daha fazlaydı.
Yine de askerler kendi resepsiyonlarını tercih ettiler.
Bu açık bir siyasi tavırdır.
Askerler, Başkomutan’ın davetine icabet etmek zorundadır.
29 Ekim resepsiyonu “uygunsanız gelin” değildir.
Keyfe keder bir davet de
değildir.
Özellikle askerler için davetiyeden çok “emir” niteliğindedir.
Askerler bu davete katılmayarak hukuk ve saygı sınırını zorlamıştır.
Türkiye’nin normalleşme sürecine ciddi bir katkıda bulunma fırsatını da kaçırmıştır.
Gazi Orduevi’nde alternatif bir resepsiyon düzenleyerek kendilerinin ayrı bir Cumhuriyet olduğu mesajını verdiler.
Buna da şükür çünkü bu yıl Çankaya’da da Cumhur’un resepsiyonu vardı.
Ahmet Necdet Sezer döneminde ilk kez çağrıldıktan sonra yeniden Köşk’e gelen Mehmet Şevket Eygi vardı mesela.
Smokini içinde çok şıktı.
Başbakan Erdoğan, Oktay Ekşi meselesi hariç çok keyifliydi ama kısa sohbetimizde zorunlu askerlik beklentisi içinde olanlara fazla umut vermedi.
“Halledin de şu mail bombardımanından kurtulalım” ricamız bile etkili olmadı.
Hayrunnisa Hanım yaptığı düzenlemenin beğenilmesinden keyifliydi.
Tek aksilik, resepsiyonun Bursaspor-Fenerbahçe maçının saatine denk gelmesiydi.
Yorumlara göre, çok keyifli bir maç olmuş ama biz izleyemedik, ara sıra Köşk görevlilerine sorup öğrendik.
Evet, şapkalılar yoktu ama yine de güzel bir resepsiyondu.
Rahmetli Özal’ın dediği
gibi, “tek resepsiyona” da
alışacaklardır.
Açık Radyo
Perşembe akşamı Füsun-Faruk Eczacıbaşı’nın Galata’daki “müze evinde” Açık Radyo daveti vardı. Mehmet Güleryüz’ün ayrı ayrı kapak resmi çizdiği kitaplar, Açık Radyo’ya destek amacıyla satıldı.
Ömer Madra’nın insanüstü gayretleriyle gündem belirleyen, özellikle de çevre konusundaki duruşlarıyla hepimiz eğiten Açık Radyo’ya gönül veren herkes oradaydı.
Açık Radyo kitabının normal baskıları da yakında satışa
çıkacak. Kaçırmayın derim.
Mahsun Kırmızgül
Hayatının romanı yazılması, filmi çekilmesi gereken bir adam o. Yaptığı her film ses getirdi, gişe yaptı.
İşini müthiş ciddiye alan ve iyi bir film için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bir sanatçı o.
Aynı zamanda vefalı bir dost.
Şimdi “New York’ta Beş Minare” filmi gösterime girecek.
Tanıtım filmi, izleyenlerin nefesini kesecek güzellikte.
Oyuncu seçimi etkileyici, çekimler gerçekten çarpıcı.
Heyecanla görmeyi beklediğim bir film.
Eline sağlık Mahsun, “Beyaz Türk” olmasan da iyi film yapıyorsun ve bize gurur veriyorsun.
star
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle