En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Sandığı lekelemek



Bugüne kadar kim bilir kaç seçim yaşadım, bu ülkede sandık sonuçlarına 'saygı gösterildiğini' hiç görmedim. Kaybedenler özeleştiri yapacağına, sürekli seçimlerin sıhhatini gölgelemek için çaba harcadı. Her defasında olur olmaz iddialar, abuk sabuk tezler ortaya atıldı. Komplo teorilerinin dış güçlere kadar uzandığı da oldu.

Hatırlarsınız, bir ara çöplüklerde oy pusulaları bulunurdu. Kaybedeceğini anlayan çöplüğe koşardı. Bunun artık alıcısı kalmadı, demode oldu. Sonra oyların bir kilo pirince, üç kilo buğdaya satın alındığı senaryoları yazıldı. Son dönemde seçim sonuçlarına bilgisayar ortamında hile karıştırıldığı söylenir oldu.

İktidar partisinin devletin imkânlarını kullandığı, her dönem kaybedenlerin sığındığı mazeret...

Bunların bir kısmını referandum sabahında da duydunuz. Sonuçları kabullenemeyenler 'yüzde 42'ye' o kadar methiye düzdü ki 'acaba 42, 58'den daha mı büyük' diye kuşkuya düşenler oldu. 'Referandumlarda ikincilik sonunculuktur' gerçeğine rağmen 'şanlı ikincilikten' söz edenler çıktı.

Seçim sabahlarında yaşamaya alışık olduğumuz tartışmalar şu sıralar HSYK seçimlerinde aynen tekrarlanıyor. Yine başrolde kaybedenler var... Ve sonuçları hazmedemeyenler yine sahnede. Konuşanlar onlar, ileri geri, doğruluğuna yanlışlığına bakmaksızın her iddiayı gündeme taşıyan onlar.

Yargıç ve savcılardan oluşan bir dernek olmasına rağmen bir siyasi parti gibi faaliyet gösteren YARSAV'ın işaret ettiği hiçbir aday kazanamadı. Sesi ile cismi doğru orantılı değilmiş. Sesi çok gür çıkıyordu ancak seçimde esamisi okunmadı.

Doğrusu YARSAV'ın tabanda bu kadar zayıf olduğunu hiç kimse tahmin etmemişti. Kazanması zordu ama böylesine de ağır yenilgi beklenmiyordu. Meğer YARSAV sadece Ankara'da yüksek yargı çevrelerinde etkiliymiş. Rakamlar YARSAV açısından çok dramatik...

Her gün hâkim ve savcılar adına açıklama yapan bir dernek eğer bir üyesini bile sandıktan çıkaramıyorsa önce kendi durumunu gözden geçirmesi, 'Biz niye kaybettik, nerede hata yaptık?' diye uzun uzun düşünmesi lazım. Kazananların neden kazandığını analiz etmek onların işi değil.

Hükümet seçimlere müdahale etmiş... Nerede, nasıl? Somut bir delil var mı? Yok. Haydi vatandaşı anladık diyelim 'Bir paket pirince oyunu sattı', peki hâkim ve savcılar hükümetin müdahalesine açık insanlar mı? Bu iddia yargı camiasına hakaret... Yargıç ve savcıların Adalet Bakanlığı tarafından yönlendirildiği iddiası inandırıcı değil.

Adalet Bakanlığı bürokratlarının adaylığı dile dolanmış durumda... HSYK'nın istifa etmeyen atanmış üyesi Ali Suat Ertosun da bakanlık bürokratıydı. Ona bu yüzden itiraz edildiğini hiç duymadım. Bakanlık bürokratlarının adaylığına farklı bakanlar olabilir, ancak yasal bir engel olmadığı da ortada. Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu, Seyfi Oktay'ın müsteşar yardımcısıydı.

Oysa geçtiğimiz pazar günü bakanlık bürokrasisinde görev yapan iki isim, dayatmayla değil, çok seçenekli listeden seçilerek çıktı.

Bakanlığın liste hazırladığı iddiası çokça dile getirildi. Somut, elle tutulur, gözle görülür bir delil yok. Sadece iddia var. Adalet Bakanı Sadullah Ergin bu iddiayı kesin dille yalanladı; 'Bakanlığımızca hazırlanmış aday listesi bulunmadığı gibi herhangi bir adaya veya listeye kurumsal destek verilmesi söz konusu değildir.' dedi.

Kaybedenlerin dillendirdiği benzer iddiaların yenilgiye mazeret üretme dışında anlamı yok. Üzerinde durmaya bile değmez. Her biri inandırıcılıktan çok uzak... YARSAV gerçekten neticeyi doğru analiz etmeye çalışıyorsa sonuçlara şuradan da bakmalı: Yargının her düzeyinde statükoya büyük tepki var. Statükoya yakın duranın kaybetmesi mukadderdi. Bu sonuçları, sempati oyu kadar tepki oyu doğurdu.

Seçim sonuçları kabullenmeyi, aynı zamanda yenilgiyi hazmetmeyi de zorunlu kılıyor. Kaybedenlerin sandığı lekelemeye kalkmaları artık komik kaçmaya başladı. Benden söylemesi...

zaman



Bu yazı 977 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,875 µs