En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Kürt realitesinden ‘PKK realitesi’ne...



Kürt realitesini reddeden Türkiye nasıl barışı kaybettiyse, bugün ‘PKK realitesi’ni gözardı eden Türkiye de barış kapısını açamaz. Silahla gidilecek yolun sonuna gelindi, iki taraf da bu gerçeğin farkında, bunun için de barışa en yakın noktadayız

Hakkari’de Belediye Başkanlığı’nı yüzde 80 oyla kazanan BDP’li Dr. Fadıl Bedirhanoğlu’yla makamında sohbet ederken şöyle dedi:
“Bu devlet Hakkari’nin bütün caddelerini altından yapsa da bir faydası olmaz. Benim Kürt kimliğimi, benim dilimi inkar ettiği sürece barış kapıyı çalmaz. Altın kaplı caddelerden cenazeler geçtiği sürece, ne değişebilir ki...”
Bu sözlerin altını çizin.
Çünkü, ‘Kürt sorunu’nu özetliyor Bedirhanoğlu’nun bu sözleri.
Ama bunu hâlâ göremeyenler var. Hâlâ konuşabiliyorlar, “Sorunun özü işsizliktir, yoksulluktur, cehalettir” diye.
Sanıyorlar ki işsizlik çözüldü mü, yoksulluk bitti mi, cehaletin kökü kurudu mu, işte o zaman barış kapımızı çalacak.
Hayır çalmayacak.
Anlamayadıkları bu.
Anlayamadıkları içindir ki, bu ülkede PKK sahneye çıktı. Anlayamadıkları içindir ki, bunca yıldır kan ve gözyaşı dökülüyor.

Namık Durukan ve Hasan Cemal yeniden inşa edilen Devrimci Gençlik Köprüsü’nde... Zap suyu üzerinde 1969 yılında solcu üniversite öğrencileri tarafından yapılan ve “Deniz Gezmiş Köprüsü” olarak da bilinen Devrimci Gençlik Köprüsü, PKK tarafından kullanıldığı gerekçesiyle 1999’da yıkılmıştı. Köprünün yeniden inşasında Türk - Kürt sanatçıları, aydınlar, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve öğrenciler görev aldılar.


Kürt yok dediğimiz için, Kürtçe’yi yasakladığımız için, Kürdüm diyeni, Kürtçe konuşanı, yazanı hapse attığımız için, Kürtleri bu devletin eşit vatandaşları olarak kabul etmediğimiz için PKK sahneye çıktı.
Devletin ‘Kürt realitesi’ni kabullenmesi yıllar aldı. 1991’in sonunda Başbakan Demirel, benim de aralarında bulunduğum beş altı gazeteciye Diyarbakır’da bir gece vakti “Kürt realitesini kabul ediyoruz” dediğinde yer yerinde oynamıştı.
Ama sonrası gelmedi.
Her şey lafta kaldı.
Devlet Ankara’da ‘Kürt realitesi’nin gereklerini gözardı ederken, Güneydoğu’da ‘PKK realitesi’ gelişti.
Bir başka deyişle:
Kürt sorunuyla PKK birbirinin içine geçmeye başladı. Birini diğerinden ayırmak gitgide zorlaştı. PKK dağlardan sonra şehirlere de yerleşmeye başladı.
Bu süreç, köylerin devlet tarafından zorla boşaltılması, yakılması ve insanların evlerini barklarını bırakıp sefalet içinde şehirlerin varoşlarına sığınmasıyla hızlandı.
Bir başka deyişle:
PKK’nın Kürt kitleleri içinde destek bulması, kök salmaya başlaması ve toplumsal boyut kazanması, eski deyişle bir vakıa haline gelmesi gerçekleşti.
Budur PKK realitesi dediğim.
Barışa susamış acılı topraklarda ne zaman dolaşsam, ‘PKK realitesi’nin zayıflamadığını, tersine güçlendiğini kendi gözlerimle her adımda gördüm.
Realite bu!
Nereye gitsem, hapishanelerden geçmiş, devletin baskısını görmüş, zulmüne uğramış, yakınları ‘faili meçhul’ cinayetlerde ölmüş, kendileri ‘faili meçhul tuzaklar’dan kıl payı kurtulmuş, yakınları dağda ölmüş, yakınları hâlâ dağda olan insanlara rastladım, rastlıyorum, aralarında yakın dostlarım var.
Kimi belediye başkanı, kimi belediye meclis üyesi, kimi aktif siyasetçi, kimi işadamı, kimi tüccar, kimi sivil toplum kuruluşu üyesi...
Kimi de gazeteci...
Gazeteci vurgusunu özellikle yaptım. Çünkü Güneydoğu’da ‘ulusal medya’ya güvenilmiyor, inandırıcılığı fena halde törpülenmiş durumda. Ulusal medyanın dili taraflı ve itici bulunuyor. Bu nedenle, Kürtlerin yüzü Güneydoğu’da her geçen gün yerel medyaya dönüyor.
İnternet gazeteleri de var.
Başkale News, Hakkari News, Yüksekova’da Yüksekova Güncel, “Yüksekova’dan dünyaya açılan pencere” sloganıyla...
Her yanda dikkati çeken çanak antenlerle PKK’nın yurtdışından yayın yapan Roj TV’si izleniyor. Birçok yerde bu kanal sürekli açık...
Kısacası:
Yılların baskı ve zulmü, işkencesi, ölümü, yazın bir kenara, Kürtleri yıldırmamış. PKK zayıflamamış, güçlenmiş...
Hakkari Belediye Başkanı Dr. Fadıl Bedirhanoğlu, “Kürdistan’ın medreselerinde okudum, sonra Harran Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldum” diye söze başlıyor ve devam ediyor:
“1958’de ilkokula başladım, Cizre’nin şimdi adı Çağlayan olan Şax köyünde. 50 öğrenciydik, hiç birimiz tek kelime Türkçe bilmiyorduk okula başladığımızda. Öğretmenle çat pat anlaşabilmemiz iki yılımızı aldı. Yazık değil mi? Kürtçe’nin, Kürtçe eğitimin Türkçe’ye ne zararı dokunabilir ki? Anadilde eğitimin dünyada ne kadar çok örneği var, bizde neden olmasın ki?..”
Diyarbakır Askeri Cezaevi’nden o da geçmiş:
“1981-1982 yıllarında, zulmün en koyu olduğu o yıllarda yattım o cezaevinde. 1 yıl 21 gün. İdil’deydim, müftü vekili olarak çalışıyordum, hiçbir şey de yapmamıştım. Bir ihbarla aldılar içeri. Kürtçülük dediler, bölücülük dediler, bir şey bulamadılar. Bu cezaevini sözcüklerle anlatmak çok zordur. Bir yılda on yıl ceza çektim.”

Barışın dilini yakalamak
1951 doğumlu Dr. Bedirhanoğlu.
30 yaşında hapse girmiş.
Şimdi 57 yaşında.
BDP’den yüzde 80 oyla Belediye Başkanı olduğu Hakkari’de, 12 Eylül referandumunda  seçmenlerin yüzde 93’ü il genelinde, yüzde 98’i il merkezinde sandığı boykot etmiş...
Diyor ki:
“Devletin dilini değiştirmesi lazım, barışın dilini yakalaması lazım.”
Biliyorum, laf yine uzadı.
Mardin’de, bir akşam vakti gün batarken Cercüs Murat Konağı’nın terasından göz alabildiğine uzanan Mezopotamya Ovası’nı her seferinde olduğu gibi yine hayranlıkla seyrederken şu notları alıyorum:
(1) Türkiye ‘Kürt realitesi’nden ‘PKK realitesi’ne gelmiş durumda.
(2) Artık “PKK’yı yok edeyim, Kürt sorununu çözeyim” bakışının geçerliği yoktur.
(3) Kiminle savaştıysan, barışı onunla yaparsın.
(4) Bu açıdan İmralı-Kandil-Brüksel-BDP muhatap alınması zorunlu adreslerdir.
(5) Silahla gidilecek yolun sonuna artık gelindi. İki taraf da bu gerçeğin farkında. İşte bu nedenle, barışa en yakın noktadayız.
Barışa susamış topraklarla ilgili sekizinci yazı yarına.

milliyet
 

 



Bu yazı 1,482 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,178 µs