En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Savaş değil barış



Bazılarının 'türban' da dediği başörtüsünün ciddi bir 'demokrasi sınavı'nı gündeme dayatmasına şaşırmamak elde değil. Medyada çıkan yazı ve yorumlarda 'savaş', 'son kale' veya 'siper' gibi askeri kavramlar kullanılıyor. Olayın basit bir 'hak gasbı' olduğunu görememek büyük bir demokrasi ayıbı.

Gençkızların üniversiteye sokulmamaları eğitim özgürlüklerinin gasbı; aynı zamanda Cumhuriyet'in büyük kazanımları arasında sayılagelen 'kadın-erkek eşitliği'ne de taban tabana zıt bir uygulama. YÖK'ün aldığı yasağı yumuşatma kararına rağmen yasakçı uygulamada direnenler kadar, yasakçı zihniyete prim verenler de demokrasi sınavında çakıyor.

"Avrupa'da da..." diye başlayan yasakçı söylemin unutturmaya çalıştığı gerçekler var: Başörtüsünü Avrupa'da sorun haline getiren yine bizleriz; Almanya'da bir Türk velinin şikâyeti üzerine başladı bir öğretmenle ilgili soruşturma ve başörtüsüne belli alanlarda yasak uygulayan ülkeler, yasağı, "Müslüman bir ülke olan Türkiye'de üniversitelerde bile uygulandığına göre" diye başlayan gerekçelere dayandırdılar. Buna rağmen, hiçbir Avrupa ülkesinde üniversitelerde böyle bir yasak yok.

'Simge' gerekçesi ise tam bir 'kadın-erkek eşitsizliği' bahanesi. Kızların başörtüsü onlara eğitimi yasaklamayı gerektirecek çapta tehlikeli bir 'simge' ise, böyle bir tehlike yalnızca kızlardan mı kaynaklanıyor?

Kızlarını okula göndermeyen aileler yaptırımlarla zorlanıyor, aynı ailelerin çocukları üniversite kapısından içeri alınmıyor...

Ne yaman çelişkidir bu böyle.

İktidarın sorunun basit bir YÖK bildirimiyle çözülmesine gönül koyacağını sanmıyorum; nasıl çözülürse çözülsün, bu sorunun geride bırakılması Ak Parti'nin üzerinde siyaset yaptığı zemini rahatlatacaktır. Deniz Baykal'ın tarzı siyaset yasağın devamını gerektiriyordu, ancak gözünü iktidara dikmiş Kemal Kılıçdaroğlu'nun önündeki en büyük engellerden biridir 'türban yasağı'; bunu aşabilirse, 1970'ler Türkiye'sinde Bülent Ecevit'in başardığı 'toplumla buluşma' fırsatını bir kez daha yakalamış olacak CHP...

Yarışın iktidarın her an el değiştirebileceği iki önemli parti arasında yapılıyor hale gelmesi, maceracılığı büsbütün gerekçesiz bırakacağı için demokrasiyi de pekiştirecektir.

Peki, üniversitelere özgürlük getirildiğinde ya orta öğretimde ve devlet dairelerinde de başörtüsü yasağının kaldırılması talep edilirse?

Bazıları üniversitelerde yasağın kaldırılmaması için bu soruyu fırına verip duruyor.

Sorunun varlığı üniversitede okumaya hak kazandığı halde önleri kesilen kızların bir tür 'rehine' konumunda olduğunu düşündürüyor. Demek ki, onlara uygulanan yasak başkalarını hak mahrumiyetine uğratabilmek içinmiş... Ne kadar sakil bir düşünce bu. Sırf bu soru bile yasaktan derhal vazgeçilmesini gerektirecek kadar vahim bir zihniyeti ele veriyor.

Ülkemizde her alanın kendine özel yasaları veya yönetmelikleri var. Üniversitelerde yasaktan vazgeçilmesi her yere ve her alana otomatik olarak benzer bir serbesti getirmiyor. Yasaksız üniversitelerde okuyacak başörtülü öğrencilere artı bir misyon bile yüklüyor: Kendileriyle ilgili vehim senaryolarını boşa çıkartma misyonu... Üniversitelere hakim olacak 'barışçı' ortam, başı açık-kapalı kızların huzur ve uyumu, bu tür tartışmaları da boşa çıkartacaktır.

Bizde de, yasağı bizden ithal eden Batı ülkelerinde de...

Unutmayalım: Bir savaş yapmıyoruz, bu yüzden 'siper' gibi, 'son kale' gibi askeri terimler kullanmaya hiç mi hiç gerek yok. Tam tersine, ülkede baş gösteren 'barış' havası yasağın kalkmasıyla toplumun başka kesimlerine de yaygınlaştırıyor; bu sebeple kullanıma girecek sözcükler de bu yeni duruma uygun seçilmeli.

Şu dilimizi bir düzeltebilsek, kafalar da düzelecek...

Yeni Şafak



Bu yazı 982 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,510 µs