En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Çirkin pazarlık



Ciddi ciddi pazarlığa kalkışmıyorlar mı, gerçekten şaşırıyorum.
CHP'liler üniversitede başörtüsü yasağı sorununu çözmek istiyorlarmış ama karşılığında hükümet de onlara garanti vermeliymiş, demeliymiş ki "Hele şu üniversite meselesi hallolsun, ondan sonra başörtüsü lafını ağzıma alırsam ne olayım! Söz; ne başörtülülerin memur olmasından ne de üniversite öncesi okullarda baş örtme meselesinden bahsedeceğim."

Bunu istiyorlar...

Ve bunu derken kendilerini ne kadar garip duruma düşürdüklerini bile fark etmiyorlar. Sanki bu partinin hak dağıtım depoları var. Birilerinin gasp edilmiş haklarını partinin depolarında bir yerlerde istiflemiş bekletiyor da, bir kısmını salıvermek için şartlar öne sürüyorlar: İşte bak, bu kadarını dağıtıyorum ama daha çoğunu istersen vermem haa!

İşin asıl sakat yanı, karşılarındaki siyasi muhatabı da bu pazarlıkta yetkili sanmaları...

Sayın CHP'liler; Sayın Kılıçdaroğlu:

Siz kimin hakkını kiminle pazarlık ediyorsunuz?

Şimdi Tayyip Erdoğan kalkıp "Bu konu halledilsin, biz de türban meselesini ebediyen kapatıyoruz" dese, gerçekten kapatabilecek mi sanıyorsunuz? Başörtüsüyle memur olmak, müsteşar olmak, hakim olmak, avukatlık yapmak, devlet hastanesinde doktorluk yapmak isteyen ve bunun hakkı olduğunu düşünen kadınlar "Ehh, ne yapalım, Tayyip Bey söz verdi, bari biz de susup oturalım" mı diyecekler?

AK Parti "artık bu konu kapanmıştır" dedi diye ben kadınların başörtüleri ile kamu alanına, siyasete, hayatın her alanına giriş hakkını savunmaktan geri mi duracağım?

Evet; endişelerinizde haklısınız. Bu meselenin arkası tabii ki gelir. Siz hak arama mücadelesinin bir noktada bittiğini, birilerinin kararıyla tatil edildiğini nerede gördünüz?

Kürtçe'yi seçmeli ders yapmak için, Kürtler'le "Ama anadilde eğitim hakkından vazgeçmeniz şartıyla" diye pazarlık edebilir misiniz?

Aleviler'e "zorunlu din dersini kaldırıyoruz ama siz de cemevlerinin ibadethane sayılması için ısrar etmeyeceksiniz" diyebilir misiniz?

Türban sorunu, bu yasak her yerden kalkıncaya kadar elbette devam edecek. Bunu sizden saklamaya çalışacağımızı mı sanıyorsunuz? Bunu demokratların "gizli gündemi" mi sanıyorsunuz?

Bizim gizli gündemimiz yok. Yıllardır defaatle, açık açık yazıyor, anlatıyoruz: Kamu görevi yapanların başörtüsünün yasaklanmasına gerekçe yapılan tezin hiçbir ikna ediciliği yoktur.

Ne deniyor: Kamu görevlilerinin dini sembolleri kamu alanında kullanmasının, kamu alanındaki tarafsızlığı zedeleyeceği... Her türlü inanç karşısında tarafsız olması gereken kamu görevlisinin başörtüsü takarak "tarafını" belli ettiği ve dolayısıyla bunun da karşısındaki başı açıklarda görevlinin yansızlığı konusunda şüphe yaratacağı... Bu yüzden kamu alanında dini inançlara açıklama özgürlüğüne sınır getirilebileceği...

Bu argüman tek bir soru karşısında çökmeye mahkumdur. O soru da şudur: Neden başı örtülü olmak memurun "tarafsızlık" imajını bozuyor da başı açık olmak bozmuyor? Kamu görevlisinin başını örtmesi "taraf belli etmek" ise örtmemesi de taraf belli etmek değil mi?

 Başı örtülü bir vatandaş da bir devlet dairesine gittiğinde karşısında başı açık bir kadın görevli gördüğünde, onun kendisine karşı "taraf" olduğunu hissedemez mi?

Aslında, baş örtmek dini inancın gereği ise baş örtmemek de dine ait bir başka inancın gereğidir. Ya dininizin baş örtmeyi gerektirmediğine inanıyorsunuzdur ya da dinsizsinizdir. Ama her iki durumda da başınızı örtmemekle siz de tıpkı başı örtülü kadın gibi, dini inancınıza ilişkin bir sembolü kamu alanına taşımış oluyorsunuz. Ve aynı mantıkla siz de başınızı örtmemekle vatandaş karşısında "taraf" olduğunuzu belli etmektesiniz. Haç takan bir memur Hristiyanlığını

deklare ediyorsa, takmayan da olmadığını ya da umursamadığını deklare etmektedir. Kısaca, bir şeyin var olması bir sembolse, yok olması da semboldür.

Kaldı ki, dini sembollerin kamu alanına taşınması sakıncalı ise resmi dairelerde oruç tutulmasının, namaz kılınmasının da yasaklanması gerekir. Çünkü sonuçta hizmet alanlar namaza gitmiş bir kamu görevlisinin karşısında da "tarafsızlık" şüphesine düşeceklerdir!

Ayrıca kamu görevlisinin vatandaş karşısındaki tarafsızlığını tehdit eden tek mesele dini inançlar mıdır? Kamu görevlilerinin cinsel tercihlerini kamu alanına taşımaları da aynı şekilde tarafsızlıklarını zedelemez mi? Bir heteroseksüel, eşcinsel bir kamu görevlisiyle karşı karşıya kaldığında onun eşcinselleri kayıracağı kuşkusuna düşmez mi? O zaman eşcinsel olduğu belli olanları da mı yasaklayacağız kamu görevinden?

Gördüğünüz gibi, bu soruların içinden çıkmak mümkün değildir. Daha doğrusu, içinden çıkmanın tek yolu, toplumda ne kadar çeşitlilik, farklılık varsa hepsinin kamu alanına da aynen yansımasına fırsat vermektir. Çağımızın çok dinli, çok ırklı, çok kültürlü, sonsuz çeşitlilikteki toplumu, bütün zenginliğiyle kamu alanına yansıdığında zaten kimsenin kimseyi kayıracak hali de kalmayacaktır.



Bu yazı 1,383 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,752 µs