Başında Ümit Boyner olduğu halde TÜSİAD'ın neden bu kadar tutucu bir havaya büründüğünü merak edip duruyordum. Sevilay Yükselir konuya Sabah'ta açıklık getirdi. Yakın arkadaşları olan bir 'gazeteci' Cem-Ümit Boyner çiftini "Kemal Kılıçdaroğlu çatır çatır geliyor" diye ikna etmiş...
Cem Boyner'i siyasetin kıyılarında dolaştığı günlerden tanıyorum. 'Yeni Demokrasi Hareketi' adıyla siyasi suları yokladığı günlerde ise, yakın dostlarımın ona ve hareketine gösterdiği ilginin bir sonucu olarak, ne yapmak istediğini öğrenmeye çalışmıştım. Eşi Ümit Boyner'le aynı zeminlerde bulunmuşluğum var.
TÜSİAD'ın başına Ümit Hanım'ın gelmesini, içinden geçtiğimiz dönemin özelliklerini göz önünde tuttuğumda, ülke için hayırlı bir gelişme olarak değerlendirdiğimi itiraf ederim.
'İtiraf' sözcüğü garip kaçtıysa, sebebi, hayatımın en büyük hayal kırıklıklarından birini yaşatması yüzünden... "Bir gazeteci kendisini ikna etti, onun için halkoylamasında yanlış bir tavır aldı" iddiasına muhatap biri olabileceğini hiç düşünmemiştim çünkü. Kendi ayakları üzerinde durabilecek kişiliğe sahip, evden lojistik destek alabilecek durumda bir iş kadını, iş dünyasının en etkili örgütünün başına geçer de, bir gazetecinin yönlendirmesiyle hem kendini hem de örgütünü zora sokar mı?
Göreve geldiği günlerde, bugün olanları yukarıdaki soru haline getirip yöneltseydiniz, size "Hayır, asla" cevabını verirdim.
500 aileden oluşuyor TÜSİAD, ama üyelerinin ülke ekonomisi içindeki payı sayılarından anlaşılamayacak kadar büyük. Ak Parti hükümeti ilk kurulduğunda, en ciddi zihin cimnastiklerinden biri, "TÜSİAD'la nasıl bir ilişki tarzı tutturalım?" sorusuna cevap ararken yapılmıştı... Ak Parti'nin hiçbir diyet borcu yoktu TÜSİAD'a, tersine değişik ortamlarda dışa vuran demokratikleşme arzusuyla buluşabilecekleri umudu vardı.
Örgütün üyesi de olan bir ANAP kurucusunun kefaletiyle, "TÜSİAD'la bir işimiz olamaz, bize Anadolu kaplanları yeter" diyenler kaybetti, "TÜSİAD'la da iyi olalım, ülkeyi ileriye götürme amacında buluşmaya bakalım" görüşü hakim oldu.
Siz ne derseniz deyin, Arzuhan Yalçındağ Doğan'ın TÜSİAD başkanlığı döneminde bile bu tavrı bozulmadı Ak Parti'nin; "TÜSİAD heyeti ziyaret etmek istiyor" denildiğinde her bakan kendilerini ağırlamada kusur etmedi. Başbakan Tayyip Erdoğan da ilk günlerde kararlaştırılmış tavırdan milim sapmadı.
Hem de "İMF ile illâ anlaşma imzalansın" diyen faiz lobisinin en önemli unsuru TÜSİAD olduğu ve bu gerçek hükümet çevrelerinde de bilindiği halde... "İMF'yle anlaşma yapılıp 36 milyarlık kredi paketi kullanılır hale getirilmezse ekonomi iflâs eder" demek için kapılarını çalan her TÜSİAD'çıya, görüştükleri bakanlar, başlarını sallamaktan öte bir cevap vermediler. İMF'nin kapısını çalmayan Türkiye'nin ekonomisi, birkaç gün önce çıkardığı raporunda, bizzat İMF tarafından yere göğe konulmuyor.
Onlar da hükümeti çok rahatsız edecek bir politika izlemediler; Arzuhan Hanım bile, babasının gazeteleri veryansın ederken, söylemini her zaman ayarlamasını bildi.
"Ümit Boyner'in dönemi neden farklı oldu?" sorusuna, Sevilay Yükselir, "Bir gazeteci yüzünden" açıklamasını getiriyor. Adını vermiyor o gazetecinin, ancak koordinatlarından kim olduğu rahatlıkla çıkartılabiliyor: Kemal Kılıçdaroğlu ile uzaktan akrabalık bağı varmış... Kurucusu olduğu gazete şimdilerde 'Neden hep o kazanıyor?' dizisi yaparak Tayyip Bey'e yakınlaşma çabasındaymış...
Bir "Zafer Mutlu" dememiş yani.
TÜSİAD'ı içinden bilen biri, sebebi, "Danışmanlar" olarak açıklamıştı oysa... TÜSİAD üniversite ve medyadan bazı kişileri danışman olarak değerlendiriyormuş. Onların yönlendirmesiyle Ümit Boyner ters açıklamalar yapıyormuş...
"Medyadan danışman mı?" diye kendi kendime sorduğumu hatırlıyorum.
"Hayır" dedi bir başka dostum. Ona göre, TÜSİAD başkanları ne denli önemli görünseler de, örgütün dümeni 'Yüksek İstişare Konseyi' üyelerinin ve özellikle de Konsey başkanının elindeymiş... "Şimdi Koç Ailesi'nin hangi ferdidir başkan, bilmiyorum; ancak Koç soyadlı biridir mutlaka" demeyi de ihmal etmedi. Ekonomi sıkışınca Konsey üyeleri olarak Ankara'ya gider, önce Genelkurmay'ın kapısını çalarlarmış...
"Ecevit'in başbakanlıktan uzaklaştırılması sürecini başlatan da öyle bir ziyaret olmuştu" dedi aynı dost...
Aklımda hâlâ TÜSİAD'ın 'medyadan danışman kullandığı' bilgisi olduğu için, "Bu doğru mu?" diye TÜSİAD'tan bir dostumun kapısını çaldım. Doğruymuş. En etkilisi de, bir ayağı sürekli yurtdışında olan, aynı zamanda bir üniversitede dersler veren, bir gazetenin dış haberler servisine şeflik de yapan biriymiş... "Yurtdışında yabancılara anlattıklarını Ümit Hanım'a da tekrarlıyorsa yandık" dedi...
Kim yandı acaba, ülke mi, TÜSİAD mı?
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle