En Sıcak Konular

Mehmet Ali Birand


Mehmet Ali Birand
0 0 0000

Erdoğan'dan Ahmendinecad'a: Bana takiye yapmayın...



Türkiye’nin, ABD ile ilişkilerindeki sarsıntı sadece İsrail ile ilgili değil. Bir de İran konusu var.
Ak Parti’nin tepesi ve Türk Dış Politikası'nın patron konumundaki kişi ve kişilerle yaptığım konuşmalarda, durumun vahametinin farkında olduklarını gördüm. Washington’da bazı çevrelerin oyununun bozulduğunu, kışkırtma politikasının kurbanı olunduğunu söylüyorlar, ancak eninde sonunda, Türk- ABD ilişkilerinin zedelendiğini de Kabul ediyorlar.
Bu durumun tehlikeli olduğunu kabul ettikleri gibi, özellikle Obama Yönetimi nezdinde ince ayar yapmaya devam ettiklerini de saklamıyorlar. Yani, “Kardeşim ben koskoca bir Türkiyeyim, bana kimse karışamaz. Amerika dahi olsa ben aldırmam’’ şeklinde bir yaklaşım yok.
Obama  ve Hillary Clinton  ile son kişisel ve telefon görüşmelerine özellikle dikkat çekip, tamiratın başladığını ve bunun özellikle Irak üzerinden gerçekleştirildiğine dikkat çekiyorlar. Yönetimin güvenini kazandıklarını ileri sürüyorlar, ancak ABD ve Avrupa’da ki güvensizliğin henüz tümüyle ortadan kaldırılamadığını da saklamıyorlar.
Gerçekten de, Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin dışarıdaki prestijleri, İsrail ve İran olaylarından sonra önemli ölçüde sarsıldı. Orta Doğu’da artan reytingler, Batı'da aynı oranda düştü.
Eski düzeyini bulabilmesi de zaman alacak.
Hiç değilse, iktidarı oluşturanlar bu gerçeği görüyorlar ve düzeltmeye çalışıyorlar.

Gelelim, İran konusundaki Türk tutumuna...
Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, Batı dünyasının ileri sürdüğü gibi, Ahmedinecad’ın kankası konumundalar mı?
İran ne derse inanılıyor ve özellikle nükleer politika konusunda, sonuna kadar destek verilecek mi?
Bu soruyu, dünkü yazımda sözünü ettiğim dış politikanın patron konumundaki kişiye sordum.
Yanıtı, ilginç olduğu kadar, Ankara’nın Tahran’a bakışını, kuşku ve kaygılarını da anlatması açısından sizinle paylaşmak isterim:
“…Türkiye, İran’ın nükleer bir güç olmasını isteyecek en son ülkedir. Bunu da kendilerine çok net şekilde anlattık. Hatta Başbakanımız, Ahmedinecad’a son derece açık şekilde -Bana takiye yapmayın- dedi. Her şeyin farkındayız, ancak bizim çabamız kendi çıkarlarımızı koruyabilmek. Bu işi, savaşa kadar uzatmadan çözülmesini sağlamak. Bundan dolayı bazen başkalarının ayağına basılıyor olabilir, ancak bu olasılıkta asıl zararı görecek olan biziz…’’
AKP, İran’ın kara gözlerine aşık değil.
Nükleer güç olduğu taktirde, bölgedeki dengelerin  Türkiye aleyhine bozulacağının da farkında. Benim tüm konuşmalarımdan anlayabildiğim kadarıyla, İran’a şimdilik bir zaman ve güven kredisi açılmış durumda.
İnşallah, Tahran da, Ankara’nın açtığı bu kredinin geri ödeme tarihine ve koşullarına uyar…
Washington’un çok merakla yanıtını aradığı diğer soru da, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi'nin İran’a yönelik ambargo kararına uyup uymayacağı…
Bu konuda Ankara’nın hiç tereddütü yok.
“…Göreceksiniz asıl diğerleri uymayacak. Kenardan köşeden, şirketlerini kollayacaklar. ABD, sırf Rus ve Çin şirketlerini korumak için anlaşmaya madde koydurdu… Biz de, onlar kadar ambargoya uyacağız…’’
Ankara, İran politikasının iflas ettiği yolundaki yorumlara katılmıyor. Bunu ispat etmek için de, müzakerelerin sürmesini bekliyor.
Sonuçta ne olacak?
Benim edindiğim izlenim, Türkiye ne yaparsa yapsın, anahtarın Tahran’ın elinde olduğu şeklinde ve İran yönetiminin de hareket yeteneğinin giderek kısıtlandığı şeklinde.
Türkiye, İran’ın attığı adımları büyük bir dikkatle izliyor. Yanlış bir adımı veya verdiği bir sözü tutamaması, Ankara’yı kaybetmesine yol açacak.
Bu yazıyı, son bir sorunun yanıtını paylaşmadan bitirmek istemiyorum.
Türkiye, BM Güvenlik Konseyinde HAYIR demek zorunda mıydı?
Başkan Obama’nın ısrarlı ricasına rağmen, Washington’u değil, Tahran’ı  tercih etmişti.
Çekimser kalsa ne kaybederdi?
Aldığım yanıt, Başbakan’ın bu konuya bakışını göstermesi açısından çok önemli:
“…İran’ı tümüyle kaybederdik. Başbakan söz vermişti. Sözünde durması, hem İranlılar hem de Brezilyalılar açısından önemliydi…’’
Doğrusu, ben bugün gelinilen noktaya bakınca “değmezdi’’ diyorum. Genel ilkeler ve politikalar açısından belki doğru davrandı, ancak Washington ile ilişkilerinde öylesine önemli kuşku ve kaygılar yarattı ki, bunca soru işareti doğmasına değmezdi… Türk hükümetinin gerçekten eksen değiştirme niyeti olsa, bu yaklaşımı doğru sayılabilirdi, ancak bugünkü klasik mantıkla bu kadar çok dert almayı anlayabilmiş değilim.
Gelelim, son noktaya…
ABD, bu kadar kızgınlıktan sonra, PKK konusunda Türkiye’ye bir ders vermeyi planlıyor olabilir mi?
Bu konuda da ilginç yanıtlar aldım.

posta

 



Bu yazı 1,123 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Eylül 2012 Türkiye, Suriye'de frene basıyor...
    • 25 Temmuz 2012 Türkiye'siz İsrail'in eski etkinliği kalmadı...
    • 20 Temmuz 2012 Esad için yer aranmaya başlandı, ancak henüz kabul eden ülke bulunamadı...
    • 13 Temmuz 2012 Washington Ankara'yı yavaşlatmaya çabalıyor
    • 27 Haziran 2012 Türkiye karizmasını çizdirmedi...
    • 21 Haziran 2012 PKK, vurdukça devre dışı kalıyor...
    • 25 Nisan 2012 23 Nisan müsamelerinden kurtulamayacak mıyız?
    • 19 Nisan 2012 Böyle subay yetiştirirseniz, Darbe'ye hayret etmeyin
    • 2 Mart 2012 ABD raporu: Ermenistan ile ilişkiler açılmalı...
    • 21 Şubat 2012 Bu defa MİT kazandı, ancak dikkat...
    • 9 Şubat 2012 Bırakın dindar nesli, tablet nesli geliyor...
    • 23 Aralık 2011 Biz neden kızıyoruz, asıl Sarkozy utansın...
    • 15 Aralık 2011 Gül 2014'e kadar Çankaya'da...
    • 10 Aralık 2011 Erdoğan çekildi, partinin haline bakın...
    • 30 Kasım 2011 Başbakan'ın ameliyat sonucu saklanmamalı...
    • 27 Ekim 2011 Devlet ne yapsa, bir türlü yaranamıyor...
    • 20 Ekim 2011 Bu açık bir cinayettir, bir savaş ilanıdır
    • 29 Eylül 2011 PKK vuruyor, ancak kışkırtamıyor...
    • 21 Haziran 2011 Erdoğan'ı tarihe asıl Kürt sorunu geçirir...
    • 22 Nisan 2011 Türkiye, BDP'ye sahip çıktı

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,638 µs