En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Demokrasi korkusu



Referandum bir "doğrudan demokrasi" uygulaması. Demokrasi özünde, halkın yasaları yaptığı, kendini yönettiği ve kendi arasında anlaşmazlıkları doğrudan kendisinin çözdüğü siyasî düzenin adı. Ancak sayılarla her zaman başımız dertte.

Bu kadar büyük sayının, doğrudan kendi işini kendisinin görmesi imkânsız olduğu için araya temsil kurumu giriyor. Birilerini vekil tayin ediyoruz ve kendimizi yönetme yetkisini onlara devrediyoruz. Buna da "temsilî demokrasi" adını veriyoruz.

Temsilci hiçbir zaman temsil ettiği kişiye bire bir temsil edemez. Temsilî demokrasinin başından itibaren en büyük açmazı budur. Bizim demokrasiyle ilgili dile getirdiğimiz eleştirilerin tamamı aslında bu temsil kurumuyla ilgilidir. Siyasî partiler, parlamento, hükümet hepsi temsil kurumlarıdır. Parti içi demokrasinin işlemeyişi veya lider sultaları, milletvekillerinin parti liderleri tarafından belirlenmesi, icrada ve yerel yönetimlerde ortaya çıkan yolsuzluklar, suistimaller; bunların hepsi demokrasinin değil, temsil kurumunun eseridir.

Temsil kurumunun zaafları, bu yüzden sandık ortaya çıktığı zaman azalır. Halkın gücü, yani demokrasi en üst düzeye çıkar. Tıpkı bugünlerde yaşadığımız gibi. Halk hükmünü icra etmeye başladığı zaman da her şey tam demokrasinin özüne uygun bir şekilde yoluna girmeye başlar. Referandum paketini, parti rekabeti -yani temsil kurumu- içinde çürütmeye çalışanlar, demokrasinin özüne aykırı davrandıkları için kaybediyorlar. Tam tersine önümüze konan sandık, referandum paketinin ötesinde demokrasinin kökleşmesine yeni kapılar açıyor. Biz Anayasa'nın 26 maddesini değil, geniş kapsamlı bir demokrasi değişikliğine gidiyoruz.

Ölçüyü belirlemek kolay. Referandum paketi olmasaydı, Türkiye 12 Eylül'de halkoyuna gitmeseydi, bugün nelerle uğraşıyor olurduk? Veya soruyu şöyle soralım: Referandum tartışmaları demokrasimizin standartlarını ne kadar yükseltti? Aslında bu soruların cevabı, 12 Eylül öncesinde kimin kazandığını, kimin kaybettiğini gösteriyor. Elbette demokrasi ölçüleriyle.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun, İç Hizmet Kanunu 35. maddesiyle başlayan ve "Kim darbe girişimi yaparsa o tankın önüne ilk ben çıkacağım" sözlerine uzanan darbe karşıtlığı, referandum gündeminin eseri değil mi? Bugün devlet partisi olmaktan hızla uzaklaşan, askerî vesayet düzenine dayanmaktan kaçınan bir CHP, referandum tartışmaları içinde şekillenmedi mi? Ya demokrasi standartlarının ana direğini oluşturan Kürt sorunu? Bugün Kürt sorununu çözmeye daha yakın bir CHP karşımızda durmuyor mu?

BDP'nin boykotu, Kürt siyasetindeki demokrasi standartlarının ne kadar çürük olduğunu ispatladı. Referandum yetkiyi halka veriyor. Halk anayasa kuralı belirliyor. BDP, "evet" veya "hayır"ın ötesinde halkın tercihte bulunma hakkını elinden alıyor. Demokrasiyi reddediyor. Halkın bu fırsatı kullanarak kendi iradesini göstermesini engelliyor. Referandum, silahın gölgesinde gelişen Kürt siyasetinin demokrasi ile ne kadar derin bir doku uyuşmazlığı yaşadığını, herkesin görmesini sağladı. BDP'nin boykot kararı referandum paketinin içeriğine değil, Kürtlerin özgür iradelerine yönelik. Öyle ya kararı örgüt verecek. Kürtler, özgür iradeleri ile bir şeyleri değiştirmeye neden alışsınlar? PKK-BDP'nin referandumu boykot kararının arkasında bal gibi faşizm kokan bir tepeden inme örgüt diktası yok mu? "Hayır" bile demokratik bir tercih, ya boykot? Boykot, halkın iradesi üzerinde örgütün ipoteği değil mi?

MHP lideri Bahçeli'nin "AK Parti'nin gizli gündemi" iddiası ve "anayasanın değiştirilemez maddelerini değiştirecekler" senaryosu, şayet referandum olmasaydı hiç gündeme gelmeyecekti. CHP kendi içinde köklü bir değişimin işaretlerini veriyor. MHP de değişiyor. Ama bu değişimin bir ilerleme olduğunu söyleyebilmek çok zor. MHP, anti-PKK siyasî kimliğinin yanına biraz da "rejim paranoyaları"nı yerleştiriyor.

Referandum tartışmaları demokrasimizi zenginleştirdi. Elimizde duran, "2011'de yeni anayasa" sözü yeterli değil mi? Sadece bu zenginliğe ayak uyduramayanlar zorluk çekiyorlar. "Demokrasi korkusu" kaybedenlerin tamamının ortak paydasını oluşturuyor.

zaman



Bu yazı 1,084 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,425 µs