Son HSYK krizinde olup bitenlere biraz yakından ve ayrıntılı bakınca, ortada eski sistemle yeni sistem arasında bir kavga olduğu çok net görülüyor.
Türkiye'de eski sistemin en güçlü dayanağı ise 12 Eylül askeri rejiminin dizayn ettiği "yüksek" yargıdır. Bizzat bu haliyle zaten siyasallaşmıştır. Bunu Anayasa Mahkemesi Başkanı bile teyit etti.
İşte bugün "yüksek yargı"nın bu yapısının değiştirilmesi tartışılıyor. Aslında birçok siyasal kesim yıllardır bunun değiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Bunun içinde siyasi partiler de var, barolar da var.
Peki, bugün değiştirilirken neden sorun çıkıyor?
Bu gerçeği en çarpıcı biçimde bir süre önce bir televizyon programında Sosyal Demokrasi Vakfı eski Başkanı Aydın Çıngı dile getirdi.
Cıngı referandumda "hayır" demesini bu minvalde bir cümleyle açıkladı:
"Bu referandumda AK Parti'nin kazanmaması için ne geriyorsa yapılmalı…"
Yani içinde neler olduğu önemli değil, önemli olan bunu kimin yaptığı…
Türkiye'ye özgü bu siyaset sınıfının ikna edilmesi elbette kolay değil ama artık onlar da şu gerçeği görmeliler; Türkiye değişiyor.
Önceki gün Kanal 24 Televizyonu'nda Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le birlikteydik. Tam HSYK krizinin yaşandığı günün gecesi…
Bakan Ergin, sorulara net ve açık cevap verdi. Ama ondan önce şunu söylemeliyim, bir kere karşımızda, 60 darbesiyle başlayıp, 12 Eylül darbesiyle kurumsallaşan "vesayetçi sistemin" Türkiye'yi nasıl bir cendereye aldığını bilen bir Adalet Bakanı vardı. Yıllarca sivillerin, sosyal demokrat solun dile getirdiği gerçeği bu kez o makamda oturan bir "muhafazakâr demokrat" dile getiriyordu.
Bu Türkiye siyaseti açısından hem derin bir değişimin işaretiydi hem de önemli bir kazançtı. O bakanlığa kimlerin gelip, neler yaptığını herkes az çok biliyor. Oysa şimdi karşımızda 2003'ten 2009'a kadar AB ilerleme raporlarında sürekli dile getirilen değişimleri yapmak isteyen bir siyasetçi vardı. Bu değişimin kriteri ise AB standartlarıydı. Orada ne hedeflenmişse bakanlık da onu hayata geçirmek istiyordu.
Bu çerçevede son krize bakınca kimin neyi niçin savunduğu çok daha iyi anlaşılıyor. HSYK kamuoyunun gözünün içine baka baka, daha önce görevden almak istediği Ergenekon hâkim ve savcılarını bir kez daha almaya kalktı.
Son krizin nedeni bu…
Bu açıdan Bakan Ergin'in sorduğu şu soruya, HSYK Başkanı Özbek'in net cevap vermesi gerekiyor:
"Eğer İstanbul'da hâkim ve savcıya ihtiyaç varsa neden görevden alıyorsunuz?"
Türkiye'nin normalleşmesi için yargının resmi ideolojiye değil, hukukun üstünlüğüne inanması gerekiyor.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle