En Sıcak Konular

Emre Aköz


Emre Aköz
0 0 0000

Koşaner'in ilk sınavı: Heron skandalı



Haziran 2007'nin son günleri olmalı. Bazı gazeteciler ve bazı AKP'liler İstanbul'da bir araya gelmişti. Toplantının amacı, AKP'nin 22 Temmuz seçimleri için hazırladığı beyannameyi konuşmaktı.
Partiden Ömer Dinçer, Nimet Çubukçu, Ayşe Nur Bahçekapılı'yı, Milliyet'ten Derya Sazak'ı, Radikal'den Tarhan Erdem'i hatırlıyorum. (Başkaları da vardı ama çıkaramadım; bu satırları notlarımdan uzakta yazmaktayım.)
Beyanname hakkında bir, iki cümle edildikten hemen sonra, konu Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimine geldi.
AKP, aday olarak Abdullah Gül'ü önermişti... Ancak Anayasa Mahkemesi aldığı "367" kararı ile önünü kesmişti.
"Hukuktan yana" olan hukukçular, AYM'ye ateş püskürüyor, "askerci hukukçular" ise alkışlıyordu.


***
Konu CB seçimi olunca bazı meslektaşlar, o bildik klişeyi tekrarlamaya başladı: AKP, CB seçimini iyi yönetememişti... Halbuki bir uzlaşma sağlanabilirdi...
Laf dönüyor dolaşıyor, uzlaşmaya geliyordu: "Uzlaşma olsaydı... Uzlaşma gerekirdi... Uzlaşılmalıydı..."
Bu tartışma bence çok saçmaydı. Çünkü temel sorun, sistematik olarak göz ardı ediliyordu.
Neydi bu temel sorun?
Elbette askeri vesayet rejimi...
Ahmet Necdet Sezer, Süleyman Demirel gibi cumhurbaşkanları... Ya askerin siyasete el atmasına ses çıkarmamışlar ya da bizzat kendileri askerin çizgisinde kararlar almışlardı.
Her iki tavır da aynı kapıya çıkıyordu: Vesayet rejiminin sürmesi...
Bence böyle bir konuda uzlaşma olamazdı.

***
Baktım ki asıl meseleye bir türlü değinilmiyor müdahale ettim:
"Farz edelim ki Başbakan... Nisan ayındaki gibi bir emuhtıra yayınlayarak hem siyasete, hem de yargıya müdahale eden GK Başkanını görevden almak istedi... Kararnameyi hazırlayıp Köşk'e çıktı..."
"Şimdi soru şu: Sizin uzlaşma sonucu seçilen Cumhurbaşkanınız, bu kararnameyi imzalar mı, imzalamaz mı?"
Tartışmanın o noktasına kadar "uzlaşmacı" olduğu kabul edilen birkaç isim telaffuz edilmişti.
Masanın çevresinde oturanların tamamı, adı geçen adayların böyle bir imzayı atmayacağını söyledi.
O andan sonra da uzlaşma kelimesi dillerden düştü, tartışma gerçekçi bir hal aldı.

***
İşte mesele bu kadar basitti.
"Eşi türbanlı bir Milli Görüşçü, Atatürk'ün koltuğuna oturamaz" diye propaganda yapan "askerciler", Gül'den "şövalyelik" yapıp adaylıktan çekilmesini isteyenler bam telinin bu olduğunu biliyorlardı.
Erdoğan, Gül ya da onların çizgisindeki bir başka şahıs, Köşk'e çıktığı takdirde, vesayet rejimi sarsılmaya başlayacaktı.
"Bürokrasi-demokrasi" çekişmesinde, ibre ikincisinden yana kayacaktı... Öyle de oldu!
Korktukları başlarına geldi.
Son Yüksek Askeri Şûra sonuçları işte bunun işareti: Hükümetin ayağını kaydırmaya çalışanların, darbe hayalleri kuranların çoğuna hadleri bildirildi.
Eğer Köşk'te bir "uzlaşmacı" otursaydı, vesayetçi-darbeci zihniyet kazanırdı.

***
Bitti mi? Tamam mı?
Hayır! Şimdi sırada "Heron" ve "Balyoz" gibi sorunları üreten askeri mekanizma var.
 Altı askerin şehit olduğu Çukurca-Hantepe'deki PKK saldırısının, insansız hava aracı Heron aracılığıyla... Genelkurmay da dahil, ordunun 30 ayrı merkezinde, anbean izlendiği... Ama yardım gönderilemediği ortaya çıktı.
Hemen hesap sorulmalı!
"Balyoz" kod adıyla darbe hazırlandığı, amaca ulaşmak için cami bombalama, kendi uçağını düşürme gibi korkunç planlar yapıldığı konusunda ciddi ipuçları var.
Hemen hesap sorulmalı!
Yeni GK Başkanı Org. Işık Koşaner'e, bilhassa Heron konusundaki tavrıyla not vereceğiz.

sabah



Bu yazı 1,312 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 23 Ağustos 2012 Yeni Anteplere dikkat!
    • 28 Haziran 2012 Suriye aynı zamanda Rusya'dır!
    • 21 Haziran 2012 Bunlar bizi kandırıyor
    • 23 Mayıs 2012 Tek emperyalist ABD mi?
    • 15 Mayıs 2012 Silivri izlenimleri (1)
    • 10 Mayıs 2012 Başkanlık sistemi: Valiyi halk mı seçecek?
    • 6 Mayıs 2012 Aşk olmadan meşk olur mu?
    • 3 Mayıs 2012 Çelişik mesajlar kafa karıştırıyor
    • 27 Nisan 2012 27 Nisan'ın da hesabı sorulacak mı?
    • 24 Nisan 2012 Stalinci olmak suç mu, değil mi?
    • 3 Nisan 2012 PKK'nın vesayet aracı KCK
    • 16 Mart 2012 Aleviler neden Sivas'ı 'yaptıranları' görmek istemez?
    • 9 Mart 2012 Hani kadınları eve kapatacaklardı?
    • 22 Şubat 2012 Seçilmişler, atanmışların kulu değil... Ya seçenler?
    • 16 Şubat 2012 Krizler bitmeyecek
    • 14 Şubat 2012 O ajanlara bir de böyle bakın
    • 10 Şubat 2012 2014 kavgası
    • 8 Şubat 2012 Kemalistler ve İsrail lobisi
    • 5 Şubat 2012 Müsamere kardeşliği
    • 25 Ocak 2012 Kemalistlerin baba kompleksi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,022 µs