Batı ağzıyla AFPAK olarak anılan Afganistan-Pakistan sorunu ve “hâla” çözümsüz Irak’tan 'çekiliş'in tüm yönlere açılımı/etkileri yeni bir bölgesel güç mimarisi yaratıyor…
Kimi ülkeler kaygılanıyor kimileri öne çıkıyor.
Süreç için şimdiye değin 'doğuyor/geliyor' deniyordu.. Var artık. (Süreç bağımsız mı gelişti yoksa organize mi tartışmasını ileride yaparız.)
Mâlum; Kimi uzman ve analizcilerin bu mimariyi çözümleme sonuçlarından biri; Türkiye-İran-Suriye ekseni/cephesi…
Üçgene; hem Ortadoğu’daki odaklar hem de Batı mahfilleri elbette kendi meşreplerine göre elbise biçiyor…
Terzi alenen ortaya çıkmadıysa da, bu ülkeleri birbirine yakıştıranlar, özellikle Irak ve ABD’nin Bağdat’ı terk etme sürecinin üç başkenti birbirine yaklaştırdığını düşünüyor…
Doğru ama bu önermeye “ister-istemez” ekini yapmalıyız!
Bölgede tek “ittifak” bu değil kuşkusuz… Bir de Mısır-Suudi Arabistan-(gizli) İsrail cephesi var...
Kahire ve Riyad’ın ortak hissiyatının birden çok nedeni olmakla beraber, “özellikle” İran’dan kaygılanmak ana gerekçe.. Tel Aviv’in ortaya çıkması bu menbâdan besleniyor.
Şu nokta önemli; “Güney cephesi” düşen ülkelerden oluşuyor…
İsrail teslim oldu, ABD'deki iç gelişmelere göre daha da olacak.. Kahire iktidarı o kadar sallanıyor ki yıkılmasa da olur. Arabistan yönetimi ise..
Bir göz atalım…
Kral Abdullah açık biçimde konjonktür Amerikancısıdır ve aslında muhafazakâr bir Arap milliyetçisidir. ABD Irak’ta çuvallayınca bir anda İran kâbusu görmeye, ardından da Ortadoğu dengelerine yüklenmeye başladı.
Rekabet coğrafyasının önemli noktalarını; Irak, Lübnan, Körfez ülkeleri, biraz Suriye ve Şiiler’in bulunduğu yerler olarak sayabiliriz. Riyad nerede olursa olsun bütün Şiileri İran müttefiki sayar.
Sadece Tahran-Riyad olarak listelerseniz son durum İran lehine...
Nedeni Ortadoğu’nun gizemli labirentleri değil.. Tersine yalın; Krallık İran’ın nükleer güç girişimleri karşısında dehşete düşmüş bulunuyor ve böylesi bir durumun dengesizliği iyice bozacağına inanıyor.
(Burada özel bir noktayı belirmek esasa yönelik düşünmeyi kolaylaştırabilir; ABD Genelkurmay Başkanı Mullen’in İran’a yönelik askeri planlarının bulunduğunu söylemesi ama askeri çözümün iyi fikir olmadığını belirtmesi ile Arabistan yönetimindeki kimi önemli pozisyonların fikri paralelliğinden bahis ediliyor!)
Suudi yönetimi bu yoldaki dış politikasını nihai amacına ulaştırabilir mi? Çok zor...
Riyad İran’la uğraşmak istiyor ama örneğin-oluk oluk para akıtmasına rağmen-askeri açıdan denkliği yakalayamıyor…
Keza bölgesel siyasi gücü de tartışmalı.. Başka kritik oyuncular var bölgede (Türkiye mesela!) ve “Krallar’ın yolu”ndan pek yürümüyorlar.
İki, yönetim yaşlı! Dördüncü sıradaki veliaht bile 74 yaşında. (Kral 87.) “Tazelenme” şart ama nasıl?
Şimdi biraz pratiğe gelelim.. Geçtiğimiz Perşembe günü (29 Temmuz) Lübnan eski Başbakanı Sinyora, "Türkiye, İran'ı dengeliyor" açıklaması yaptı.
Tercümesi şu; “Her şeye rağmen Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerinin sürmesi Arapların lehine.”
Sinyora kim?. Sabah Gazetesi’ndeki haberin içinden alalım; “İsrail'in 2006'daki saldırıları sırasında dünyanın yardım feryatlarıyla tanıdığı…"
İlginç.
Söz Lübnan’dan açılmışken ertesi günkü (30 Temmuz) gelişmelere de bakalım.
O gün Suud kralı, Katar Prensi ve Suriye Devlet Başkanı (Esad’ın ordunun 65. yılında yaptığı ‘savaş ihtimali artıyor’ açıklamasından kısa süre sonra) hep birlikte Lübnan’daydılar.
Konu şu; 2005 yılında Başbakan Hariri suikastini araştıran uluslararası mahkeme ulaştığı sonucu açıklayacak. Denir ki, (hükümet ortağı) Hizbullah suçlanacak!
Toplu ziyaretin sebebi bu.
Suriye kararın açıklanmasını istemiyor ve mahkemenin durdurulmasını istiyor.. Nasrallah mahkemeyi İsrail yanlısı olmakla suçluyor.. Ankara da kararın ertelenmesini istiyor.
Ancak Suudlar hariç..
Önemli bir gerilim noktası olan bu sürecin atlatılması gerekli..
Kaldı ki İsrail-Filistin görüşmelerinin yeniden konuşulmaya başladığı bir zamanlama var ortada.
Dün ise (2 Ağustos) İsrail-kendi tarihinde de önemli bir aşama olarak- Mavi Marmara baskınının BM'de soruşturulmasını kabul etti!
Türkiye ile İsrail bir adım yaklaşmış oldu!
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle