Ismet Berkan
0 0 0000
Enerji stratejimiz var mı?
Bu soruyu öteden beri, neredeyse onbeş yıldır soruyorum.
Bir cevap alabildiğimi söyleyemem. Türkiye’nin elbette geleceğe ilişkin planları, projeleri ve projeksiyonları var ama bunların varlığı bir stratejinin de var olması anlamına gelmez.
Evet on beş yıldır sorduğum soruyu bugün bir kez daha sorayım: Bizim bir enerji stratejimiz var mı?
Bana göre özellikle son beş-altı yıldır bu soru daha da bir önem kazandı. Sebebi de belli: Bakü-Ceyhan’ın devreye girmesiyle birlikte Türkiye kendine bir ‘enerji dağıtım merkezi olma’ rolü biçti. Eh, böyle bir rolümüz varsa, ki doğalgaz hatlarını da beraberinde düşününce, bir stratejimizin de olması gerekiyor.
Gerekiyor ama bana soracak olursanız bizim böyle bir stratejimiz yok. Hatta bu konuda düşünüldüğünü bile sanmıyorum.
Oysa, mesela Rusya’nın bir stratejisi var. Üstelik Türkiye’yi de içeren bir strateji bu. Ve devletimizin (sadece bu hükümet değil, çok daha önceden başladı bu işler) davranışlarına bakınca, ‘Eğer bir enerji stratejimiz varsa, bu stratejinin Rusya’nın stratejisiyle epey bir benzerliği olmalı, iki ülkenin çıkarları hep çakışıyor olmalı’ diye düşünmeden de edemiyorum.
***
90’lı yıllarda Türkiye’nin iki büyük ve iddialı hedefi vardı ve bu hedeflerin ardında da bir strateji. Hedeflerden birincisi Bakü-Ceyhan boru hattıydı, diğeri ise Türkmenistan doğalgazını Hazar’ın altından geçirip Türkiye’ye ulaştıracak gaz hattı.
Bu iki hattın arkasında, Rusya ile rekabet vardı. Türkiye bir yandan Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’ın Rusya’dan biraz daha bağımsızlaşmasını bu yolla sağlamaya çalışıyor, bir yandan da doğalgazda tek kaynağa bağımlı olmaktan kurtulmaya.
Ama Rusya bu stratejiyi gördü, biz yavaş davranmaya ve hiçbir şey yapmamaya devam ederken Putin’in Rusya’da iktidara gelmesiyle birlikte de Türk stratejisini parçalama
adımları atılmaya başlandı.
Bir sabah ansızın Türkmenistan’ın doğalgazını önümüzdeki 40 yıl için Rusya’ya sattığını öğrendik. Putin bizzat gidip işi bitirmişti. Arkadan Kazak petrolü de Rusya denetimine girdi yeniden. Türkiye avucunu yalamıştı, artık karşısında gazı ve petrolü olan tek satıcı, Rusya vardı.
Biz Türkmenistan hattını yapmadık, yerine Mavi Akım’ı yaptık. Mavi Akım’dan aldığımız gaz, Rusya’nın Türkmenistan’dan aldığı gaz aslında. (Mavi Akım anlaşması imzalanırken devrin başbakanı, ‘Bu hat Türkmen gazının gelmesine engel değil, onu da getireceğiz’ demişti, nerde Türkmen gazı? Anlaşma sonrası Türkmenbaşı da, ‘Türkiye beni yarıyolda bıraktı’ diye konuştu, devrin başbakanını ve enerji bakanını ağır ifadelerle suçladı.)
***
Biz aldığımız gazın önemli bölümünü ‘çevrim santralları’nda elektriğe çeviriyoruz. Yapılan iş basit: Gazla su kaynatıyoruz, suyun buharı elektrik türbinini çeviriyor.
Yani aslında biz gaz değil elektrik alıyoruz Rusya’dan. Hem de çok ama çok pahalı bir elektrik; çünkü iki defa para ödüyoruz:
Hem gaza hem de elektriğe...
O çevrim santralları neden etrafa buhar satmazlar? Kimse bilmiyor; oysa ısınma sorunu bu yolla da halledilebilir, pek çok kentte, kasabada.
Daha iyisi şu: Biz neden elektriği doğrudan ithal etmiyoruz da gaz alıyoruz, gazı yakıp elektriğe çeviriyoruz? Bunu da bilmiyoruz.
Türkiye, gazda, petrolde ve şimdi de nükleer enerjide Rusya’ya artan oranda bağımlı. Bir yandan iki ülke arasındaki ilişkilerin yüzyıllar sonra düzelmesi ve ‘mükemmel’ diye adlandırılabilecek seviyeye gelmesi çok iyi ama bir yandan da unutmayın, aslında siyasi alanda Rusya’ya istediğimiz çok az şeyi yaptırabiliyoruz. (Rusya, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs raporunun Güvenlik Konseyi gündemine gelmesine, bizim defalarca ricacı olmamıza rağmen razı olmadı, yardım etmedi.)
***
Rusya’nın bir stratejisi ve bu strateji uyarınca attığı taktik adımları var. Bizim neyimiz var, Rusya’nın stratejisinin parçası olmak dışında?
Bu yazı 1,265 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
15 Temmuz 2012
‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
-
10 Mart 2012
Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
-
25 Haziran 2011
PKK dağdan nasıl iner
-
26 Şubat 2011
1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
-
26 Aralık 2010
Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
-
2 Kasım 2010
PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
-
31 Ekim 2010
‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
-
27 Temmuz 2010
Askeri vesayetin hukuki altyapısı
-
24 Temmuz 2010
Enerji stratejimiz var mı?
-
21 Temmuz 2010
Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
-
14 Temmuz 2010
İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
-
7 Temmuz 2010
Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
-
5 Temmuz 2010
Dindar solcular
-
3 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
-
26 Haziran 2010
Hep aynı denklemin içine sıkışmak
-
24 Haziran 2010
Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
-
13 Haziran 2010
Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
-
6 Haziran 2010
Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
-
24 Mayıs 2010
Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
-
4 Mayıs 2010
Eski defterleri açmak...
Yorumlar
+ Yorum Ekle