Hiç şüphesiz kısmi anayasa değişikliği tartışmaları siyasi sonuçlar doğuracak. Hangi partinin nasıl etkileneceğini ise kullanılan dil ve takınılan tavırlar belirleyecek.
Muhalefet partileri ve hayır cephesinde yer alanların söyleyebildiği neredeyse tek eleştiri: 'AKP anayasası'. Sert karşı çıkışların ardında yatan ise değişikliğin iktidar partisine yarayacağı iddiası. Düz mantıkla doğru gibi görünen önermenin gerçekleşmemesinin yolu sert hayırcı duruş olamaz. Bütün evet oylarını AK Parti'nin sepetine doldurmak, ona yapılmış en büyük iyilik olacak. Hayırcıların en iyimser tahmini evetleri kıl payı geçmek. Paket reddedilse bile kabul oylarının hepsini AK Parti'nin hesabına yazdırmanın nasıl bir siyasi dehanın ürünü olduğunu merak ediyorum. Hele aksi olur ve kıl payı dahi evet çıkarsa AK Parti'nin önünde kimse duramaz.
AK Parti'yi özneleştiren, kendini ona göre konumlandıran duruş sadece MHP'nin sorunu değil. Oya Baydar, T24'teki yazısında bu çelişkiyi güzel anlatmış. Şöyle diyor Baydar: "Konu ister Kürt açılımı, ister anayasa değişikliği, ister dışişleri, ister yargı, yani ne olursa olsun, milletçe tek bir yere bakıyoruz, tek bir odağı ölçüt ve kerteriz alıyoruz: aslında bunu hiç hak etmeyen AKP'yi. Doğrumuzu yanlışımızı, evet'imizi hayır'ımızı, cephemizi safımızı AKP'ye göre belirliyoruz. Sağıyla, soluyla, partisi, sendikası, işveren kuruluşu, meslek örgütü, STK'sıyla ... siyasi çizgimizi, tavrımızı, siyasi irade ve tercihlerimizi, daha da ötesi cepheleşmemizi ...AKP'ye yandaşlık veya AKP'ye karşıtlık üzerinden şekillendiriyoruz. Bu yüzden, dün hararetle savunduğumuzu bugün AKP öneriyor diye reddetmekte beis görmüyor, ...kırmızı çizgilerimizden bile vazgeçiyoruz." (Hayır'da AKP var, 20.7.2010)
MHP, çok riskli bir kumar oynuyor. İktidar partisi tabanının blok şeklinde kabul oyu kullanacağı tahmin ediliyor. MHP ise tabanda çok önemli kırılmalar ve ayrışmalar yaşayabilir. 'Ülkücü eskisi' diye aşağılamaya çalıştıkları isimlerin, MHP'nin tercihini sorgulayan, eleştiren çıkışlarını etkisiz bulmak gerçekçi değil. Zaten öyle olsa parti yönetimi böyle sert üslupla bastırmaya çalışmazdı. Hakarete varan ifadelerin seçilmesi yönetimin tedirginliğinin işareti. En akılcı siyaset Saadet Partisi lideri Numan Kurtulmuş'un yaptığı gibi eleştirileri sıralamak, eksikleri söylemek ama son tahlilde 'evet' demekti. 'Yetmez ama evet' MHP adına risksiz hatta getirisi yüksek bir tercih olurdu. AK Parti'yi 12 Eylül Anayasası'nı tek başına değiştirmiş parti konumuna yükselttiklerini hâlâ anlayamıyorlar. Değiştiremediğinde ise sorumluların başına MHP'yi yazıp millete şikâyet edecek, AK Parti. Şimdiye kadar "başörtüsünü üniversitede serbest bıraktım Anayasa Mahkemesi'ne takıldı, katsayı adaletsizliğini çözdüm, Danıştay engelledi" diye oy toplayan AK Parti, 10 ay sonraki seçimde MHP'yi hedef alacak. 'Başörtüsüne hayır diyen Anayasa Mahkemesi'ne sahip çıktı' ya da 'Ferhat Sarıkaya, Sacit Kayasu gibi savcıları yargısız infaz eden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu destekledi', 'Yüksek Askerî Şûra mağduriyetinin sürmesine göz yumdu' eleştirilerine cevap vermek kolay olmayacak.
12 Eylül ve MHP tartışmalarında dikkat çeken diğer bir konu, 'darbe kimi ezdi?' tartışması. Sol görüşlüler tuhaf bir mağduriyet milliyetçiliği içinde, kendileri dışındakilerin yaşadıklarını reddediyor. Hatta neredeyse sağ partilerle 12 Eylül arasında, CHP ile 27 Mayıs arasındakine benzer ilişki kurma peşindeler. Son örneği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşmasına verdiği tepkide var. '12 Eylül onlara ne yaptı, partileri kapatılmadı, bilakis palazlandırdı.' diyor Kemal Bey. Hâlbuki merkezde görülen siyasetçiler askerî kampta iskâna mecbur bırakılırken, MSP ve MHP'liler askerî cezaevlerinde tutuklu kaldı. Diğerleri yargılanmazken Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş'le birlikte partililer sanık sandalyesine oturdu. Türkeş ve 218 arkadaşı için idam talep edildi.
Ülkücüler, medya ve sanat dünyasına uzaklıkları sebebiyle biraz da 'devlet baba'dan yedikleri tokadın şokuyla mağduriyetleri çok dillendirmedi. Erdal Eren'i herkes bilirken Mustafa Pehlivanoğlu'nu sadece kendi camiası tanır. Başbakan'ın sözleriyle konuya ilk defa muttali olanlar dahi vardır. Bir hakkın teslimi açısından bu tartışmaların faydası var. Ama evet-hayır eksenindeki münakaşalar o faydaya halel getirecek. Hele bir kısım parti yöneticilerinin 'eski' arkadaşlarının yaşadıklarını küçümseme eğilimleri, solcuların yok saymalarından fazla acıtabilir.
zaman
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle