En önemli misyonu Kıbrıs’tı. San Francisco Chronicle’ın sahibi William Rundolph Hearts, Amerika’yı Küba nedeniyle İspanya ile savaşa sürüklemişti.
Hürriyet Gazetesi de Kıbrıs’ta aynı rolü üstlendi 1960’lardan başlayarak.
Meğerse ada veya kayalık fark etmezmiş, Kardak’ta da aynı geleneği sürdürmüşler.
“Hürriyet’in misyonu bu” demiş, dönemin genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök.
Hürriyet kültüründe deniz ve adalara bir ilgi olduğu kesin.
Savaş çıkar insanlar ölebilir ama olsun, Enver Paşa’nın dediği gibi nasılsa ölmeyecekler mi?
Hadi bu misyonu anladık.
Peki, Hrant Dink işi ne iş, onu anlamak zor.
Bakın “Hürriyet’in misyonunu” çok iyi kavramış olan Ertuğrul Özkök, Dink’in öldürülmesinden sonra neler yazmış.
Önce şaşırtıcı ilk yazı:
20 Ocak 2007
“Bu cinayet, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en vahim suikastlarından biridir.
Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç cinayetlerinden daha büyük uluslararası yankı yaratacaktır.
Türkiye uzun yıllar bu lekeyi temizlemeye uğraşacaktır.
O nedenle hepimiz, bu cinayetin son halkasına kadar çözülmesi için takipçilik görevini yapmalıyız.
Bu olayın ‘meczup bir gencin’ işi olduğu iddia edilirse, asla inanmayalım.
Evet bu defa inanmayalım.
O adamın eline silahı veren kim, onu bulup yakasına yapışalım.”
Sonra ton hızla değişiyor, silahı gençlerin eline verenler unutuluyor, iş okeyci gençlere yönetiliyor:
23 Ocak 2007
“Günlerden beri televizyon televizyon dolaşıp hep şunu söylüyorum:
‘İnşallah, bu gerçek bir örgüt işi çıkar. Eğer birbirini dolduruşa getiren mahalle kabadayıları ise işimiz daha zor.’
Korktuğum başımıza geldi.
Kendi kendine misyon yüklenmiş, bir abinin dolduruşuna gelmiş, daha 20 yaşına gelmeden tam anlamıyla ‘looser’, ‘tutunamayan’ durumuna gelmiş bir genç.
Psikolojisini öyle iyi okuyabiliyorum ki.
Cinayeti işledikten sonra en önemli iki delili, silahını ve beyaz beresini atmamış.
Polis bile hayretler içinde.
Hiç kendi kendinize sordunuz mu: ‘Niye bunları atıp delilleri yok etmemiş?’
Cevabı çok basit. Trabzon’a dönüyor.
Orada arkadaşlarına övüne övüne, ‘Hrant Dink’i ben öldürdüm’ diyecek.
24 Ocak 2007
“Evet, Türkiye’de bazı tanınmış insanların kaderi, küçük, büyük, orta boy şehirlerin kenar mahalle kahvelerinde okey masalarında tayin ediliyor.
Artık hücre evine bile ihtiyaç yok.
İki okey taşı arasına çizilen yuvarlak hedef tahtalarına ateş açılıyor ve bazen de böyle on ikiden vuruluyor.
Peki bununla nasıl mücadele edeceğiz?”
27 Ocak 2007
“Bu varoş tutunamayanlarını okey masalarındaki abilerinin tahakkümünden, kasaba, küçük şehir umutsuzluklarından kurtaramazsak, bu işin sonu kötü.
Dün bir rahip, bugün bir Ermeni yurttaşımız, yarın bizlerden biri.
Öbür gün de mafya babalarının kucağı.
O yüzden bu genç insanlarla empati yapmamız, kendimizi onların yerine koyup dünyaya oradan bakmaya çalışmamız gerektiğini anlattım.”
2 Şubat 2007
“Derin devlet” kavramını Türk literatürüne sokan gazeteci olarak şunu iddia ediyorum.
Türkiye’de derin devlet yoktur.
Ve arkasından şu provokatif iddiayı yapıyorum.
Keşke bu ülkenin gerçek anlamda bir derin devleti olsa.
Çünkü, bizimki gibi mayınlı coğrafyalarda bekasını sürdürmeye çalışan her ülkenin derin bir devlete de ihtiyacı vardır.
Çok iyi bildiğim bir şey daha var.
Her demokratik ülkede aydınlar derin devleti hiç sevmezler.
Daha doğrusu devleti sevmezler.
...Ben bu olayın başından beri “mahalle psikolojisinin” önemini vurgulamaya çalışıyorum.
Mesele orada, mahallede, internet kafelerde, okey masalarında karara bağlanıyor.”
3 Şubat 2007
“Bu ülkede bazıları bu derin devlet masalları ile bizi uyutuyor.
Sadece bizi değil, aynı zamanda gelen giden bütün hükümetleri, başbakanları uyutuyor.
Bunun adı derin devlet değil, olsa olsa derin devlet tiyatrosudur.
Senaryosu kötü, rejisörü kötü, oyuncusu kötü bir tiyatro.
Bense gerçek bir derin devlet özlüyorum. Ne çare, karşımda devlet bile kalmamış.”
7 Şubat 2007
“Üçüncü defa tekrarlıyorum.
Önümüzdeki vaka, derin devlet değil, mahalle çeteleri sorunudur.
Okey masaları, stat tribünleri sorunudur.
Ve sanmayın ki, bu ‘derin devlet’ veya ‘gladyomsu’ örgütlerden daha az tehlikelidir?”
Yargı sistemimiz Hrant Dink davasını çürütüp uyutmaya çalışıyor.
Hürriyet Gazetesi de ilk günden beri aynı tavır içinde.
Örgüt yok, kafayı yemiş gençler var diye bastırıp durmuş.
O günden bu yana çok şükür siyasi cinayetlerin durduğunu da görmezden geliyor.
Burada Hürriyet’in misyonu ne acaba?
Cevap bekliyorum...
star
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle