En Sıcak Konular

Mahmut Övür


Mahmut Övür
0 0 0000

Saadet'te 'vesayet' meselesi



Ankara'da parti kongrelerinin klasik mekânı Atatürk Spor Salonu'ndayım.
Yaklaşık iki ay önce 23 Mayıs'ta CHP kurultayını izlemiştim. CHP'de ortaya çıkan değişim umudu ciddi bir kalabalığın gelmesini sağlamıştı.
Bu kez o mekânda "Milli Görüş"ün son temsilcisi Saadet Partisi'nin olağanüstü kongresi yapılıyor.
En azından kamuoyu nezdinde SP'de de bir "değişim" beklentisi var. Ve herkes şu sorunun cevabını bekliyor: Numan Kurtulmuş Milli Görüş çizgisinde ikinci değişim hareketini başlatabilecek mi? Bundan kasıt parti üzerindeki "Erbakan Vesayeti..."
Salona bu düşüncelerle giriyorum. CHP kurultayıyla kıyaslanmayabilir ama hatırı sayılır kalabalık var. Erkeklerden ayrı oturan kadınların çokluğu dikkatimi çekiyor; çoğu da başörtülü... Arada tek tük başı açık kadın görüyorum.
Salonun düzeni, pankartların yerleştirilmesi kirlilik yaratmadığı gibi şık da... Birkaç pankart dikkat çekiyor: "Kongreden iktidara..." "Kastamonu'dan başbakan çıkacak..." "Mesele iktidar olmak değil, mesele muktedir olmak..."
Bu slogandan ne anladığını yanımda oturan genç partiliye soruyorum. Cevabı şaşırtıyor beni:
"Ülkedeki vesayetçi rejime karşı bunu yapabilmek için önce kendi içimizdeki vesayetle hesaplaşmalıyız. Toplumun çoğunluğuyla buluşmanın yolu buradan geçer!"
Acaba "değişmeden yenileşmeyi" savunan Kurtulmuş bu cesareti gösterebilecek mi?
Tam bu konuşmanın üzerine salonda müthiş bir "Mücahit Erbakan" sloganı atılıyor. Zaten daha sonra da Erbakan adı geçtiğinde, kendisi orada olmasa da salon inliyor.
Bir ara dışarıda çay içmeye çıkan delegelere ne beklediklerini soruyorum: "Bu erken seçim olabilir diye öne alınmış bir kongre... Değişiklik olur ama çok değil."
Hiçbiri renk vermiyor hatta biraz ketum davranıyorlar. Erbakan'ın ve Aksaçlıların parti üzerindeki hâkimiyetini soruyorum. Sadece Bursa'dan gelen genç bir delege cevap veriyor:
"Bir söz var, 'Cahil ihtiyarlar hiç olur, âlim ihtiyarlar koç olur.' Bizimkilerin hepsi koç..."
Bu sessizlik bir sürprize mi işaret, yoksa gerçek mi belli değil. Bu konuşmalar ışığında Genel Başkan Kurtulmuş'un nasıl bir mesaj vereceğini merak ediyorum. Bir süre sonra Kurtulmuş kürsüye çıkıyor.
Konuşmasının ilk bölümünde uzun bir tarihi arka plan anlatıyor. Davasını 1071'de Malazgirt'le başlatıp, 2010'lara getiriyor. Ve önemle şu tespitin üzerinde duruyor: "Dünyada bir medeniyetler krizi ve çatışması var."
İç siyasete ilişkin de çok şey söylüyor. 1950'deki "Yeter söz milletin" iktidarından söz ediyor. 1960 darbesiyle başlayan vesayetçi rejimin neler yaptığını anlatıyor. 12 Eylül'de yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren'den de söz ediyor.
Yani sadece Milli Görüş tabanına mesaj vermiyor. Biraz farklı çevrelere de açılıyor.
Salonun bu anlatılanlara tepkisi cılız oluyor. Ama ne zaman ki, 1969'da ortaya çıkan Erbakan'dan söz ediyor, başörtüsü yasağını dile getiriyor veya Mavi Marmara gemisinde şehit düşenleri anlatıyor... O zaman salon alkıştan yıkılıyor.
Belki de bu yüzden "Değişmeden yenileşmeyi yapmak zorundayız" diyor.
Kurtulmuş'un konuşmasından sonra farklı partilerden ve sivil toplum örgütlerinden birçok kişinin SP'ye katılım töreni yapılıyor. O arada kalabalığın arasında dolaşıyorum. Herkes birbirine "Eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu da gelecek" diyor.
Ben de ısrarla, "Gelir mi?" diye soruyorum.
Bir partili şöyle diyor:
"Geleceği söylendi ama şu anda yok. Gelse iyi olurdu..."
Bir süre sonra Erbakan'ın geleceği anons ediliyor ve insanlar geri çağrılıyor. Erbakan zorlukla da olsa salona geliyor. Ve biraz da "yenileşme" umudunu kıran bir konuşma yapıyor.
Ve ardından Kurtulmuş, Erbakan'ın liste dayatmasına karşı çıkarak kendi listesinin oylanmasını istiyor. Ve Milli Görüş geleneğinde ilk kez bir liste savaşı yaşanıyor.

sabah



Bu yazı 873 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 AK Parti kongresi ve Barzani
    • 28 Eylül 2012 AK Partili Babuşçu iddialı: Yüzde 55
    • 23 Eylül 2012 CHP'nin 'Balyoz' ikilemi
    • 20 Eylül 2012 Otobüste 200 er
    • 18 Eylül 2012 CHP günahlarından arınıyor
    • 11 Eylül 2012 CHP hâlâ derdini anlatamıyorsa
    • 1 Eylül 2012 Ya silah ya siyaset
    • 30 Ağustos 2012 CHP neden Kürt raporu yazamıyor?
    • 19 Ağustos 2012 Barışı kirletmemek lazım
    • 14 Ağustos 2012 Aygün'ün kaçırılmasında garip sorular
    • 10 Ağustos 2012 Diyarbakır'dan Şemdinli'ye bakmak
    • 24 Temmuz 2012 Üç CHP'li anlaşamıyorsa...
    • 19 Temmuz 2012 CHP'de 'maymuncuk liste' savaşı
    • 18 Temmuz 2012 CHP, zamanın ruhunu yakalar mı?
    • 17 Temmuz 2012 CHP kurultayı gölgede mi kaldı?
    • 8 Temmuz 2012 Siyasetin yeni aktörleri
    • 6 Temmuz 2012 CHP'de kurultay pazarlamacıları
    • 3 Temmuz 2012 Zana'nın demokratik yolu
    • 24 Haziran 2012 Uçak düşürme bir tuzak mı?
    • 19 Haziran 2012 Gülen'in kararı neyin sinyali?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,643 µs