Kürt sorununa çözüm tartışmalarında yıllardır öne çıkan bir söylem var: "Ortak geçmiş"e sürekli vurgu.
"Bin yıllık ortak geçmiş"ten söz ediliyor övünülerek. "Bunca yüzyılı birlikte paylaşan, birlikte yaşayan iki halkın ayrılamayacağı" savunuluyor. O malum "Et ve tırnak" benzetmesi eşliğinde.
Ancak ne yazık ki, "Ortak geçmiş"i öne çıkarmak, bugüne kadar tartışmaları kilitlemekten, arayış yollarına set çekmekten başka bir sonuç vermedi.
Niçin? Çünkü, "Ortak toplum"un bir bölümünün belleği miyoptan, öbür bölümün belleği ise hipermetroptan muzdarip.
Belleği miyop olan kesim "Bin yıllık ortak geçmiş"in uzak yüzyıllarını değil, ancak yakın dönemini anımsıyor. Son 30, 40, 50, bilemediniz 80 yılını. İsyanları. Şeyh Sait'i. Cibranlı Halit'i. Dersim'i. PKK'lı yılları.
Belleği hipermetrop olan kesim ise Yavuz Sultan Selim'den, Hamidiye Alayları'na, Diyap Ağa'ya kadar uzanan yüzlerce yıllık zaman diliminin anılarını olanca canlılığıyla koruyor ama sıra yakın döneme geldiğinde her şey bulanıklaşıveriyor. İdamlar, sürgünler, faili meçhuller, köy yakmalar-yıkmalar, Kürt'ü Kürt'e kırdırmalar... Hepsi sisler arasında kayboluyor.
Uzun sözün kısası, tarihi ve coğrafyası ortak olan toplumun iki kesiminin, iki halkının arasında bellek bütünlüğü yok.
Parçalanmış bir bellekten ne değer yaratabilirsiniz, ne de çözüm üretebilirsiniz.
Dahası, bu hastalığın tedavisi de mümkün değil. Çünkü belleklere musallat olan miyopluk da, hipermetropluk da kalıtımsal hale geldi, genlere işledi.
O nedenle çözüm arayışlarını "Ortak geçmiş"e değil, "Ortak gelecek" vizyonuna dayandırmak gerekiyor.
"Bu coğrafyada birlikte yaşamaya mahkûm olduğumuza göre, geleceğimizi nasıl birlikte inşa edebiliriz" sorusuyla işe başlamalıyız.
Sonra inşa edeceğimiz binanın, yani ortak geleceğin temellerini sağlam atabilmek için iyi bir zemin etüdü yapmalıyız.
Daha sonra da iki taraf olarak küreklere sarılıp harçları dökmeye koyulmalıyız.
İyi bir zemin etüdü, tarafların asgari müştereklerde kenetlenmeleriyle mümkün olabilir. Önce "Olmaz" larda buluşarak:
Bu coğrafyayı bölecek miyiz?
Hayır.
Bu devleti ayrıştıracak mıyız?
Hayır.
Bu bayrağın yanına bir başka bayrak dikecek miyiz? Hayır.
Bu paranın yanına bir başka para koyacak mıyız? Hayır.
Bu ordunun yanında bir ordu daha kuracak mıyız? Hayır.
Sonra "Olur"larda birleşerek:
Herkesin ana dilini öğrenme, konuşma, okuma hakkı var mı? Elbette.
Herkesin geleneklerini koruma, kültürünü geliştirme hakkı var mı? Mutlaka.
Herkesin kimliğini koruma ve açıkça ifade etme hakkı var mı? Tabii.
Her toplumun yasama organında kendi temsilcilerinin yer almasını isteme hakkı var mı? Evet.
Her toplumun devletin tüm organlarının, tüm birimlerinin yönetimine ortak olmayı talep etme hakkı var mı? Evet.
Ve nihayet "Olmalı"ların "En olmalı"sının altına birlikte mühür vurarak:
Ortak geleceğin temellerini atmak için önce terörün bitmesi, silahların susması gerekmiyor mu? Mutlaka, mutlaka, mutlaka...
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle