En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Baykal, ‘ince’ oyunlar ve inandırıcılık...



Siyasetin ince bir yanı vardır. Bazı kritik dönemlerde oyunun ince oynanması gerekir.
İlmikleri kuyumcu titizliğiyle atabilirseniz, teknenizin yelkenleri rüzgarla dolar, daha hızlı yol alırsınız.
Tersi de geçerlidir.
Bazen çok ince oynadığınızı sanırsınız ama ip kopar, bir anda ayağınıza dolanabilir.
İnandırıcılığınız öyle bir darbe alır ki, bir daha beliniz doğrulmaz.
Evet, siyaset ince zanaattır.
Deniz Baykal şimdi bu pencerelerden dikkatle izleniyor. Tüm projektörler kaç gündür üstüne çevrilmiş durumda.
Şaşırtıcı değil.
Baykal hayatının en zor dönemini yaşıyor. Hem özel yaşamında hem siyaset dünyasında, duyguların da düğüm düğüm olduğu büyük bir fırtınanın içinden geçiyor.
Ve şurası çok açık:
Pes etmek niyetinde değil.
Olabilir.
Baykal’ın iç dünyasında acı çektiği muhakkak. ‘Mahremiyete tecavüz’ün ne kadar iğrenç ve kirli bir iş olduğu konusunda herhangi bir kuşkum yok. Allah kolaylık versin.
Şimdilik benim dikkatim iki noktada toplanıyor.
Birincisi:
Baykal, kasetin bir komplo olduğunu söyledi ve bunu hükümetin üstüne yıktı. Yalçın Doğan’ın Hürriyet’teki köşesinde dün yineledi, “Bu bir suçlama değil tespittir, günü gelince kanıtlayacağız” dedi.
Baykal bunu ilk gün de söylemişti.
Demek ki elinde komployu aydınlatacak bazı bulgular var.
Bu durumda Baykal’ın yapması gereken nedir?
Ya bulguları kamuoyuna açıklar.
Ya savcılığa bildirir.
Ya da ikisini birlikte yapar.
Baykal hepsini reddediyor. Açıklama da yapmıyor, savcılığa da bildirmiyor.
Hatta gizli çekimin yapılmış olduğu evin adresini de soruşturma başlatmış olan savcılığa vermekten kaçınıyor.
Bunun yerine, “Günü gelince kanıtlayacağız” demekle yetiniyor.
Günü ne zaman gelecek Sayın Baykal?..
Dikkatlerin yoğunlaştığı birinci nokta bu.
İkincisi:
Kurultay 22 Mayıs’ta!
Fazla zaman kalmadı.
Baykal, genel başkanlık koltuğuna geri dönecek mi?
Geri dönmeyecekse ne olacak?
Birini mi işaret edecek, emanetçi olarak?
Yoksa kurultay gerçek bir seçime mi sahne olacak?
Hangisi?..
İnandırıcılık açısından bu soru işaretlerinin çengellerine de dolanan çok şey var.
Dünkü Vatan’ın sürmanşetinde yer alan yazısında Bilal Çetin şöyle diyordu:
“Baykal’ın Angora Evleri’ndeki konutunda günlerdir yoğun bir telefon ve ziyaretçi trafiği yaşanıyor. Konutta önceki gün çok kritik bir toplantı gerçekleşti.
Randevu alıp ziyarete gelen ‘geri dön heyeti’ Baykal’ı kararından vazgeçirmek için saatlerce dil döktü. İkna heyetinde Genel Sekreter Önder Sav ile Genel Başkan yardımcıları Mustafa Özyürek, Yılmaz Ateş ve Onur Öymen vardı.
Baykal, ‘Hayır, ben kararımı iki gün önce açıkladım, aynı noktadayım’ diyor ve  duruşu değişmiyor. Bu arada Baykal’ın ‘Sizlerden biri de olabilir’ sözü üzerine  Önder Sav söz alıyor:
‘O zaman çıkın, kamuoyuna net bir açıklama yapın. (Hiçbir koşul altında aday olmayacağım) diye teminat verin!’
Buz gibi bir hava esiyor.
Baykal’ın yüzü asılıyor.”
Politika kulisinin nabzını iyi tutan Bilal Çetin’in dünkü yazısı böyle.
Baykal’ın yüzü neden asılıyor? Hiç bir koşul altında aday olmayacağını kesin bir dille açıklamaktan kaçınıyor mu?
Eğer öyleyse, neden istifa etti?
Eğer kaset olayının hükümet tarafından yapılmış komplo olduğuna inanıyor idiyse, niçin genel başkanlığı bıraktı?
Elinde gerçekten komploya ilişkin bulgu ve bilgiler var idiyse, niye onları açıklayıp çok daha güçlü biçimde mücadele bayrağını yükseltmedi?
Bu sorular, Baykal kendi tutumuna açıklık kazandırıncaya kadar güncelliğini koruyacak.

milliyet



Bu yazı 1,057 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,520 µs