En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

23 Nisan’da nasıl millet egemenliği?..



Bugün 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı...
Bugün, kısa adı TBMM olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun tam 90.yılı...
TBMM Genel Kurul salonunda, Başkanlık yerinin tam üstünde, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir!” yazar.
Acaba gerçekten öyle midir?
Yoksa bu bir klişe midir, orada yazılı olan ve her yıl bayramdan bayrama tekrarlanan?
Şöyle de sorulabilir:
Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmadığı 90 yıl boyunca yaşananlarla çoktan ortaya çıkmadı mı?
Tek parti döneminin milletvekili seçimlerini düşünün.
Çok partili döneminin askeri darbelerini düşünün.
Düşünün lütfen:
Bugüne kadar kendi başına bir anayasa yapamamış olan  TBMM’nin tepesinde, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” yazsa ne olur, yazmasa ne olur?
Söyler misiniz?..
Kendi kapısına kilit vurmuş askeri darbelere hiç direnmemiş bir Meclis’in tepesinde sallanan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” sözünün gerçekte her hangi bir kıymeti harbiyesi olabilir mi?..
Kendi kapısına kilit vurmuş darbecilerden bugüne kadar hiç hesap soramamış bir Meclis, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” sözüne ne kadar layık olabilir ki?..
Veyahut şu da sorulabilir:
27 Mayıs diye, 12 Mart diye, 12 Eylül diye askeri yönetimlerin adıyla anılan anayasal düzenlerde, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” sözünün inandırıcılığını sorgulamak hiç aklınıza takılıyor mu?..
Önceki gün CNN Türk’te Arjantin’le ilgili bir haber izledim.
1976-1983 yılları arasında bu Latin Amerika ülkesi acımasız bir askeri diktayla yönetilmişti. Bu dönemde 30 bin kişi ölmüş ve kaybolmuştu Arjantin’de.
Şimdi bu askeri dikta döneminin generalleri bir süredir yargı önünde birer birer hesap vermeye başladılar.
Bunlardan 82 yaşında olan bir general önceki gün 56 kişinin kaçırılması, işkence görmesi ve öldürülmesinden dolayı suçlu bulundu, 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bunca yıl sonra darbecilerden hesap sorulmasının kapısını ise Arjantin Cumhurbaşkanı açmıştı, dikta dönemini koruyan yasayı iptal ederek...
Düşünün bu örneği, bir de Türkiye’yi...
Böylesine örnekleri biz hiç kendi siyasal tarihimizde yaşadık mı?..
Lütfen düşünün.
TBMM’nin kapısına kilit vuran, siyasal partileri kapatan, milletvekillerine siyaset yasağı getiren 12 Eylül darbecilerinden bugüne kadar yargı önünde hesap sorabildik mi?..
12 Eylül’ün darbe anayasasında, bu hesabın sorulmasını engelleyen geçici 15. madde daha yeni iptal edilmeye çalışılıyor, o da ite kaka, kavgayla dövüşle...
Geçelim.
Bu nedenlerle 23 Nisan nutukları beni uzun yıllardır heyecanlandırmıyor.
Elbette şunu da biliyorum:
Demokrasilerde millet egemenliği tümüyle ‘kayıtsız şartsız’ değildir, hiç kuşkusuz bunun bazı ‘kaydı kuydu’ vardır.
Ancak, bu kaydın kuydun arasında darbeler yoktur; anayasaları yalnız askeri yönetimler yapar diye bir kural yoktur; 367+27 Nisan muhtırası örneğinde olduğu gibi, Meclis kendi iradesiyle kendi içinden bir cumhurbaşkanı seçemez diye bir kayıt yoktur; 411 milletvekilinin oyuna rağmen Meclis üniversitelerdeki türban yasağını kaldıramaz diye de bir sınırlama yoktur.
Benim 23 Nisan düşüncelerim işte böyle...
Bütün bunları çocuklara anlatabileceğinizi sanmıyorum.
Ama hiç olmazsa büyükler bu konulara ara sıra zaman ayırabilse ne iyi olurdu.

milliyet



Bu yazı 901 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,173 µs