0 0 0000

''Türk olayı'': Şiddet ve tehdit...

Sorunları hafife alınca, "öfke ve şiddeti toplumsal tepki sanınca", barut alev alır.

Kürt sorununun Güneydoğu merkezli, Kandil Dağı'na sıkışmış bir sorun olmaktan çıktığını yana yakıla atlatmaya çalışıyor birçok insan...

Kürt sorunu siyasi açıdan artık bir kent ve ülke sorunu...

Kürt sorunu sadece Yüksekova, Van, Diyarbakır'da değil, İstanbul, Mersin, İzmir, Adana'da baş gösteren bir sorun...

Dağ gibi, dev gibi etnik bir sorun...

Sorunu bu boyuta taşıyan resmi politikalar oldu.

25-30 yıl süren çatışma, şiddet, baskı ağır toplumsal ve politik sonuçlar üretti.

Bunlardan birincisi zorunlu ve kitlesel göçtür. Bu göçün yarattığı en önemli mesele Batı'da ve Güney'de karşımıza çıkan gettolaşmadır. Türklerin ve Kürtlerin iç içe değil, karşı karşıya yaşamaya başlaması, karşılıklı ötekileşmenin mekânsal ve politik olarak hızlanmasıdır.

Ne kadar farkına vardı ya da farkına varıp, bu sorun karşısında ne yaptı Ankara yıllar boyunca?

Kürt açılımı, son anayasa paketi bu sorunu ne kadar dikkate aldı?

Hiç...

Hemen hiç...

Ve dün...

Ahmet Türk'e atılan yumruğa verilen tepkiler şiddete bulandı.

Yüksekova'da bin kişiyle başlayan olaylar, kısa sürede yayıldı. Yollara barikat kurup, taş atan göstericilere polis göz yaşartıcı bomba ve basınçlı su kullanarak müdahale etti. Olaylar sırasında kalabalığın dağılması için polis zaman zaman havaya ateş açtı. Van Başkale'de esnaf kepenklerini kapattı, Kale Mahallesi'nde ise bir grup gösterici ile polis arasında olaylar çıktı. Polisler, göstericileri dağıtmak için havaya ateş açarken, göstericiler ise polise taşlarla karşılık verdi. Mersin'de polis ve göstericiler birbirine girdi...

Sanmayın ki bu olayları başlatan bir yumruktur.

Olayları başlatan yukarıdaki tabloyu yıllardır seyreden resmi aymazlıktır.

Bu bilinçli ya da şuursuz aymazlık sadece Türkiye'nin coğrafyasında mekânsal siyasi bölünmeleri, tehlikeli karşı karşıya gelişleri üretmedi.

Farklı bir insan tipine de kaynaklık yaptı.

Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu 30 yaş ve altında.

Bu durumun Türkçesi şudur: Türkiye'de yaşayan insanların büyük çoğunluğu, gençlerin tümü Kürt sorunu açısından şiddet ortamında dünyaya gelmiş ve büyümüştür.

Cenazelerle, çatışmalarla, risklerle...

Özellikle Kürt gençleri açısından durumun vahametinin farkında mı bu ülke?

Aşırı, sert ve milliyetçi siyasallaşmanın, öteki olma ve öteki üretme mekanizmasının keskinliğinin farkında mıyız?

Ahmet Türk'e Samsun'da atılan yumruk ortada, sonrası da ortada...

Hakkâri'de protestolara katılan 14 yaşında çocuğun ağzı burnu kanlar içinde, dört-beş sivil polisin ellerinde yerde sürüklenişini gördünüz mü televizyonlarda, gazetelerde...

Bu çocuk sokağa PKK tarafından sürüldü açıklaması sizi ikna ediyor mu?

Hakkâri'deki devlet, Samsun'da neredeydi?

Münferit bir iş miydi Samsun?

Sanmam...

Ama böyle düşünüyor olmam, "toplumsal, siyasal hayata kâğıt üzerinden bakıp, ülkede etnik çatışma olmamıştır, böyle bir kanal yoktur" zırvalarıyla içimi bir miktar rahatlatmama yol açmıyor.

Ciddi, çok ciddi tehlike sinyalleri var.

Kürt sorunu bu yolda, bu şekilde, asayiş ve milliyetçilik üzerinden taşınamaz noktaya gelmiştir.

Türk olayı bunun işaretidir.

yenişafak

Bu yazı 1,200 defa okundu.