Başbakan Erdoğan’ın Washington temaslarıyla ilgili olarak Mehmet Ali Birand dün Posta’daki yazısına şu başlığı atmıştı:
“Kimse ipleri koparmayı göze alamadı!”
İyi ki böyle olmuş.
İpler bazen gerilebilir, kopma noktasına da gelebilir.
Ancak, bugün içinde bulunduğumuz koşullarda iplerin kopması, yani ilişkilerin kötüye gitmesi herhalde ilgili tüm tarafların çıkarına değildir.
Türkiye’yle Ermenistan arasındaki ‘protokol süreci’ni tümüyle toprağa gömmek yerine zamana yaymak hiç kuşkusuz daha akıllıca bir tutum.
Öyle değil mi?..
Bunun gibi, Türk-Amerikan ilişkilerinin soykırım sözcüğü tarafından rehin alınmasını engellemek de çok daha doğru bir politika tercihidir.
Çünkü Ankara’yla Washington, Ankara’yla Erivan arasındaki ilişkilerin bozulması, Kafkaslar’da olsun, Irak ve Ortadoğu’da olsun bölgesel barış ve istikrarı fena halde olumsuz etkileyebilir.
Bazen sorunları zamana yaymaktan, çözümleri zamana bırakmaktan başka çare kalmıyor.
Sorunların çetrefilliği, reel politikanın gerçekleri siyasette sabır ve zaman unsurunu kaçınılmaz olarak ön plana çıkarıyor.
Bugün benzer bir durumun Türkiye’yle Yunanistan arasında da yaşanmaya başladığı dikkati çekiyor.
Ege’deki komşumuz derin bir mali krizin pençesinde...
Bunun etkisiyle, kamu maliyesinde iki yakasını bir araya getirmek için de silahlanma harcamalarını kısıyor. Ve bu çerçevede elini Türkiye’ye uzatıyor.
Gözüken o ki, Ankara da bu eli havada bırakmaktan yana değil.
Doğru olan da bu eli sıkmaktır.
İki ülkenin ortak çıkarı, Ege’nin tam anlamıyla bir ‘barış gölü’ne dönüşmesidir; iki ülkenin bunca yıldır çılgınca silahlanmaya gömdükleri kaynakları kalkınma yolunda seferber etmeleridir ortak çıkar...
Böyle bir barış kapısının ardına kadar açılması, her iki ülkenin de yararınadır.
Yalnız Ege’de değil, Kıbrıs’ta da nihai çözüm zorlanmalıdır. Yunan Başbakanı Papandreu’nun Kıbrıs’a dönük son tutumu bu bakımdan olumlu çizgiler taşıyor.
Kıbrıs konusunda hiç kuşkusuz Türk tarafının da yapması gerekenler vardır.
Ancak, Kıbrıs eğer Türkiye’nin AB yolculuğunu zorlaştırıcı bir durak olmaktan çıkacaksa, bunun için Rum liderliği ile Atina’nın da Ankara’ya karşı vites değiştirmeleri gerekir.
Ama demin de belirttiğim gibi, Ege ve Kıbrıs sahnesinde de olumlu gelişmelerden söz edilebilecek bir noktadayız.
Bir diğer yakıcı konuya gelince...
Bunun adı PKK’dır.
Öyle anlaşılıyor ki, ‘dağdan iniş yolu’nu açabilmek için Ankara-Washington-Bağdat-Erbil ekseninde yine bir şeyler pişiriliyor.
Pişen nedir, henüz tam bilinmiyor.
Dileriz, işin ucunda askeri değil, barışçı yöntemler vardır.
Dileriz, silahların susmaya devam ettiği, dağdan ölüm haberlerinin gelmediği bir dönemin kapısı bir daha kapanmamak üzere açılır.
Fazla naif miyim?
Olabilir.
Belki de benimki, İsmet Berkan’ın deyişiyle, Poliyannacı bir tutumdur.
Varsın öyle olsun.
Türk-Amerikan, Türk-Ermeni, Türk-Yunan, Türk-Kürt sahnelerinde yumuşama ve barışın kapılarını aralık tutmak, daha fazla açmaya çalışmak olmayacak şey değil.
Barış herkesin çıkarınadır, onun için hayali de kurulabilir.
milliyet
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle