0 0 0000

İki konu

ADALET Bakanı Sadullah Ergin’le konuşuyorum. CHP lideri Baykal’ın uzlaşma çağrısı için ne diyorlar? Başbakan’ın ABD’den dönmesini mi bekliyorlar?
Bakan Ergin’in cevabı:
- Anayasa değişikliği bir ivme kazandı. Bakın, kendilerini ziyaret ettiğimiz de içeriği ne olursa olsun karşı olduklarını söyleyenler de,’çay içip giderler’ diyenler de gelinen aşamayı görüyor. Bu noktadan sonra erteleme beklemek gerçekçi değildir.
Sözün burasında Bakan diyor ki:
- Sayın Baykal önce paketi bölmemizi önerdi, sonra da hepsini ertelememizi istedi. Bunu samimi bir uzlaşma arayışı olarak görmek mümkün mü?
Anlaşılan, erteleme söz konusu değil!
Zaten bu aşamaya geldikten sonra siyaseten zor.

Paketi bölmek?
Konuşmamızda Baykal’ın “paketi ikiye bölme” önerisini makul bulduğumu, Venedik Komisyonu’nun tavsiyesine de uygun olduğunu söyledim; Başbakan’ın da buna açık gözüktüğünü hatırlattım.
Fakat Bakan ‘bölme’ye sıcak bakmıyor:
- Önerge, kamuoyu eğilimlerine göre, değişiklikler yapılarak Komisyon’dan geçiyor. Şahsen ‘bölme’ değil de, mesela CHP ‘şu madde şöyle olsun’ diye teklif getirirse buna kesinlikle açığız...
Adalet Bakanı, örnekler veriyor:
- Mesela siz ve başka bazı hukukçular HSYK’da Danıştay’ın üye sayısının azaltılmasını eleştirdiniz. Bunu haklı bulduk, Danıştay’dan gelecek üye sayısını eskisi gibi 2’ye çıkardık. Taslak’ta Bakan’ın HSYK’daki yetkilerini çok sınırlamıştık, Komisyon’da daha da azalttık...
Komisyon üyelerinden öğrendiğime göre, Adalet Bakanı’nın bu düzenlemelerle HSYK’da bulunmasını savunan Sadullah Ergin, Bakan Ergin, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in de “Bakan HSYK’da kalabilir, o zaman müsteşar çıksın” dediğini anlatmış Komisyon’da...
Doğrusu, HSYK ile Yürütme arasındaki irtibatı tamamen koparmak değildir, bu irtibatın baskı  yapamayacak nitelikte olmasıdır.
Adalet Bakanı “Önerilere açığız” deyince baştan beri savunduğum şu görüşümü kendisine de sözlü olarak anlattım:
- Anayasa Mahkemesi’ne yüksek yargı doğrudan üye seçmeli, Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki yetkisi kaldırılmalıdır.
Ergin yorum yapmadı.

Türk’e saldırı
Sayın Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı kınıyorum, kendisine geçmiş olsun diyorum.
Ahmet Türk’ün şu sözlerindeki olgunluğa dikkat çekiyorum:
“Herkesi aklıselime davet ediyorum. Umarım bu tür şeyler toplumda gerginlik yaratmaz.”
Keşke siyasi Kürt hareketine damgasını vuran, bu olgunluk olsaydı. Maalesef öyle değil.
Tabanlarda karşılıklı bilenmişlik duygusu gelişiyor!
Bu tür olaylar bende daima Martin Lipset’in “aşağı sınıfların faşizmi” kavramını çağrıştırır; bulaşıcı bir cinnettir bu!
70 milyonu bekleyen en korkunç tehlike budur!
Maalesef “Mesafe kötü bir şekilde açılıyor!” Diyarbakır’da on binlerin nevruz mitingini izledikten sonra Ruşen Çakır’ın kaleme aldığı fevkalade önemli analizin başlığıdır bu. (Vatan, 22-23 Mart)
Dünkü Milliyet‘te Devrim Sevimay’a DTP lideri Selahattin Demirtaş’ın biraz da tehditkâr üslupla söyledikleri de aynı vahim gerçeğin bir dışa vurumudur.
Ahmet Türk’ün vurguladığı “aklıselim”i kim kaybederse, bu toplumsal baruta kibrit atmış oluyor!
Samsun’daki saldırının önünde arkasında kim varsa bulunup hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır.
Sorunun çözümü mü? O zor ve uzun vadeli bir problem.

milliyet

Bu yazı 1,036 defa okundu.