Cengiz Çandar
0 0 0000
Ak Parti-BDP 'Pazarlığı'
Barış ve Demok-rasi Partisi’nin (BDP) Anayasa değişiklik taslağına ilişkin tavrının farkında mısınız?
Büyük ölçüde değilsinizdir. Çünkü medya aracılığıyla BDP’nin tavrı konusunda sağlam bir fikre ve bilgiye ulaşmanın imkânı yok. Gazetelerin birinci sayfalarını hazırlayanlar ve köşe sahipleri, anayasa değişiklik taslağına nasıl yaklaşıyorlarsa, haberler ve bilgileri de amaçlarına uygun olarak ‘selektif’ biçimde değerlendiriyorlar.
Örneğin, BDP’nin değişiklik taslağına, CHP ve MHP gibi ‘hayır’ diyeceğini gazete başlıklarına çıkarıyorlar. Oysa böyle bir durum şu anda söz konusu olmadığı gibi, ileride olması da kuşkulu.
Pazartesi gecesi Ankara’da BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ile karşılaştım. Meral Danış, o gün TBMM’de basın toplantısı yaptığını ve BDP’nin kendi taslağını açıkladığını söyledi. Partilerinin Anayasa ve değişikliklere ilişkin ‘en ciddi’ çalışmayı yapan parti olduğunu vurguladı.
Bir de şikâyeti vardı; “O kadar anlattık; basın mensuplarının hiçbiri anlattıklarımıza ilişkin bir soru sormadı, sürekli olarak ‘Hayır cephesinde misiniz?’
diye üsteliyorlardı” diye medyadan serzenişte bulundu.
Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş ve partinin hukukçu genel başkan yardımcılarından biriyle uzun uzun konuştuktan sonra, BDP’nin ‘ne hayır’ ve ‘ne de evet cephesinde’ durmadığını, kendi durduğu, durması gereken yerde durduğu kanaatini edindim.
Anayasa değişiklikleri konusunda en ciddi, hatta Ak Parti’den daha ciddi çalışma yürütmüş parti o. CHP-MHP ekseninde kesinlikle değil. Ancak ‘kartlarını’ hâlâ ‘göğsünü yakın tutuyor’; yani henüz Ak Parti’ye ‘çok düşük faizli bir avans’ açmış da değil.
İşin en başında böyle yapması için bir zorunluluğu yok. O da bir siyasi parti. Üstelik ‘tabanı’ (iki yönden) ve kendi örgütü ağır baskılar altında, bir muhalefet partisi. Kendi ‘seçmen sahası’nda en büyük rakibi ise iktidar partisi. Bu durumda, BDP’nin Ak Parti’nin kuyruğuna takılmasının imkânı, ihtimali yok.
Kendi anayasa değişiklik taslağı ile Ak Parti’nin arasında kesişme noktaları sağlanır
ve Ak Parti’den seçimler ve sonrasına ilişkin bazı sözler alırsa, TBMM’de birlikte davranır.
BDP’nin ‘pazarlık’ yapmak için her hakkı var. Ak Parti ile BDP arasında ‘pazarlık’ meşrudur.
***
BDP’nin Anayasa değişikliği taleplerinin hepsi çok haklı.
1. Anayasa’nın başlangıç maddesinin değiştirilmesi;
2. Anadilde eğitimi engelleyen Anayasa maddesinin kaldırılması.
‘Kürt sorunu’nun ‘nihai çözümü’ için ‘olmazsa olmaz’ niteliğinde olan değişiklik gerekçeleri bunlar. Ama işte bunlar yeni, yepyeni bir anayasa yapılmadan olamayacak şeyler.
Ak Parti’nin şu değişiklik paketine girmesi ihtimali yok sayılır. Zaten Anayasa’nın başlangıç maddesinin değiştirilmesine kalktığınız anda, Anayasa Mahkemesi, daha önceki içtihadını tekrarlayabilecek bir bahaneye kavuşur.
Anayasa’nın başlangıcının yeniden yazılması, anadil eğitimini engelleyen maddesinin kaldırılması ya da değiştirilmesi, dediğimiz gibi, yeni bir anayasanın işi. Şimdi olan ise, yeni anayasa değil; yargının yapısının değiştirilmesini ve parti kapatmanın zorlaştırılmasını sağlayacak değişiklikler.
Özellikle, parti kapatma konusu mevcut ‘vesayet rejimi’nin her ikisi de kapatılmış partilerin ‘zürriyeti’ne sahip, her ikisi de hala ‘kapatılma tehdidi’ altında bulunan Ak Parti ve BDP için kendiliğinden bir ‘işbirliği zemini’ sunuyor.
Bununla birlikte, ‘Anayasa’nın başlangıcı ve anadil eğitimini engelleyen hükmün değişmesi’, BDP’nin seçim yolunda ve seçim sonrasında ‘yeni anayasa vaadi’ni kopartabileceği hususlar olabilir. Bunların BDP’nin ‘kart destesi’ içinde bulunması mantıklıdır. Önümüzdeki TBMM oylamasında ‘ön şart’ haline getirmemek kaydıyla. BDP için de ‘ince
siyaset’ zamanındayız.
***
BDP yetkilileri, ‘seçim barajının düşürülmesi, Hazine yardımlarının eşit dağıtılması ve Türk Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirileceğine’ ilişkin taleplerinin ‘yerine getirileceğine’ dair Ak Parti’nin kamuoyuna açıklaması yapmasını ‘değişiklik taslağı’na BDP’nin ‘desteği’ için ‘yeterli’ olacağını açıkladılar.
Bunun için bir süre de biçtiler; ‘referandum tarihine kadar’.
Bu gayet esnek ve sorumlu bir siyasi pozisyon sayılmalıdır. BDP böyle devam ederse, ‘siyasi rüştü’nü ispat etmeye başlamış demektir.
Öyle ki, seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesini savunuyor olmalarına rağmen, Tayyip Erdoğan’ın ‘düşürülmeyeceği’ açıklamasını da göz önüne alarak bir ‘ara formül’ geliştirdiler. Selahattin Demirtaş’ın daha önce bana aktardığı bir formül ‘5 ilde birinci gelen
parti barajı aşmış sayılır’ ibaresinin Seçim Yasası’na eklenmesini yeterli sayıyor.
Yüzde 10, hiçbir demokratik ülkede görülmemiş yükseklikte bir baraj. ‘Yönetimde istikrar’ uğruna ‘temsilde adalet’i sakatlıyor. Dengeyi bulmak çok kolay değil. Böyle bir ‘ara formül’ olabilir.
Bu ‘ara formül’, BDP’nin kendi hesabına, TBMM’ye daha kalabalık girme amacına uymuyor mu?
Ta kendisi. Ama siz ‘Kürt siyaseti’nin dağlarda silahla siyaset yapması yerine, TBMM’de Türkiye’nin tüm gündem maddeleriyle ilgilenerek, ‘Türkiye’ye entegre olarak’ varolmasını istiyorsanız, bunu BDP’nin zorlamasına gerek bırakmadan, yolları kapıları açmalısınız.
Hazine yardımından yararlanmak da, o demek. TBMM endeksli bir Kürt siyaseti ve Kürt temsilini ‘ülkenin bütünlüğü’ için elzem görmek ve buna ‘fon ayırmak’ demek. Aksi halde, Kürtleri ‘dışlayıcı’ biçimde yaklaşıyor, Kürtler’e ‘ayrımcılık’ yapıyor olursunuz, buna karşı
koyuş da, ona göre olur.
Ak Parti’nin BDP ile ‘düzenli, sürekli ve verimli’ bir diyaloga oturmasının zamanı gelmiştir, geçiyor.
AK Parti böyle yaparsa, MHP’ye seçmen kaybetmez mi?
Onu kaybetmeyeyim derken, ‘referandum’u ve giderek ‘iktidarı’nı tümden kaybedebilir.
Bu yazı 1,185 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
2 Mart 2012
'İç savaş salgını' ve 'korunma yolları'...
-
8 Şubat 2012
Türkiye, Suriye'de savaşa mı gidiyor?
-
13 Temmuz 2011
Diyarbakır DTK'nın, BDP Ankara'nın
-
22 Haziran 2011
Türkiye'nin doğru Suriye pusulası
-
14 Haziran 2011
Yeni anayasa için AK Parti-BDP-CHP uzlaşması
-
13 Mayıs 2011
İktidar Kürt sorununu anlamalı
-
16 Nisan 2011
AK Parti'nin Güneydoğu'da 'siyasi ricatı...'
-
12 Nisan 2011
Aday listelerini okuma kılavuzu
-
1 Mart 2011
Hoca ve 28 Şubat'ın cenazesi
-
22 Şubat 2011
Libya: Osmanlı dominosu ve Bingazi'deki kan davası
-
19 Şubat 2011
Ergenekon faturası
-
5 Şubat 2011
Mısır'ın tarih yazdığı gün...
-
8 Ocak 2011
Hizbullah tahliyesi mi rönesansı mı?
-
5 Kasım 2010
TAK, ne kadar PKK, ne kadar 'Ergenekon?'
-
29 Ekim 2010
'Tek Cumhuriyet'in iki Ankara'sı
-
26 Ekim 2010
Bu gidişle katilden çocuk yaratılacak
-
6 Ekim 2010
Washington'daki Türkiye
-
1 Ekim 2010
Daha seyahatin başı, çözümün eşiği değil...
-
29 Eylül 2010
Türkçeye onurunu iade edin
-
21 Eylül 2010
Hakkâri provokasyonuna inat
Yorumlar
+ Yorum Ekle