En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

Potemkin Merdivenleri...



Dün sabah Türkiye’ye karşı kıyıdan baktım. Baharın ilk günüydü... II. Katerina tarafından 1794 yılında kurulmuş olan ve Ukrayna’nın en büyük ve en aristokratik liman kenti olan Odessa’daydım.

Promorsky Merdivenleri’nden uzun uzun limanı ve Karadeniz’i seyrettim.

***

Promorsky Merdivenleri, tüm dünyada Potemkin merdivenleri olarak bilinmekte...

 Bir film, bu merdivenleri dünya çapında ünlü ve tarih katında ölümsüz kıldı.

1905 Rus Devrimi, Sovyetlerle ilgilenmiş olan herkesin hafızasındaki kilit taşlarındandır...

Rusya İmparatorluğu, terör, işçi grevleri, köylü ayaklanmaları ve askeri isyanlarla sarsılmıştı.

Sonunda anayasal monarşiye geçilmiş, Çarlık Duması kurulmuş, çok partili seçimler yapılmış...

1906 Anayasası doğmuş ama Çarlık Rejimi’nin yıkılması ve bazı bölgelerdeki bağımsızlık yönünde yapılan silahlı ayaklanma girişimleri başarısız olmuş ve şiddetle bastırılmıştı...

Aslında 1905 Devrimi, 1917 İhtilali’nin genel bir provası gibiydi...

***

1905 Devrimi sırasında...

Rusya’nın Karadeniz filosuna bağlı Savaş Gemisi Potemkin’deki dayanılmaz yaşama şartlarından bezmiş mürettebatın Çar Rejimi’ne bağlı subaylara karşı başlattıkları ayaklanmanın sonunda gemiyi ele geçirmeleri bir simge haline geldi.

Sergei Eisenstein, 1925 yılında Potemkin Ayaklanması ve sonrasını konu alan Potemkin Zırhlısı filmini yaptı.

Aslında...

Film, 1925 yılında Sovyet hükümeti tarafından bir devrim propagandası filmi olması için özellikle ısmarlandı.

Ama Sergei Eisenstein, bunun çok ötesine geçerek filmde kurgu ile ilgili kuramlarının tamamını deneme fırsatı buldu.

Ortaya sinemasal açıdan sadece bir devrim filmi değil, artık sinemada kurgunun hayati bir önemi olduğunu anlatan çok da devrimci bir teknik çıktı.

Tabii ki sadece bu da değil...

Potemkin Zırhlısı, 1958 yılında Brüksel’de açılan dünya fuarında “tüm zamanların en büyük filmi” olarak ilan edildi.

Filmin en ünlü sahnesi ise dün sabah Türkiye’ye uzun uzun baktığım merdivenlerde çekilmişti...

***

Potemkin Merdivenleri’ne aşağıdan yukarı doğru bakınca, kesintisiz yükselen merdivenler var yanılgısına düşüyorsanız...

Yukardan baktığınızda ise aşağıya ininceye kadar birçok sahanlık olduğunu fark ediyorsunuz...

Merdivenleri, yanı başındaki asansörleri reddederek yürüye yürüye indik ve sonra yeniden yürüye yürüye çıktık.

***

Diyalog Avrasya Platformu’nun davetlisi olarak “Ekonomik Gelişme Dinamikleri ve Türkiye Örneği” başlıklı bir konferans için gittiğim Odessa, dünyanın çoktan keşfettiği, bizim ise çok farkında olmadığımız, 21. yüzyılın yeni incilerinden biri...

Dünün estetiği ile bugünün dinamizmini Karadeniz’in kıyılarında bir arada tutma başarısını yakalamış...

Adeta Potemkin Merdivenleri’nin yanı başında, yeni evlilerin tüm hayatları boyunca birbirlerine kilitleneceklerini, köprünün demir parmaklıklarına taktıkları çeşit çeşit kilitlerle anlatmaya giriştikleri simgesel görüntü, buranın fiili yaşamındaki “bir aradalıkla” bir gerçek olmuş...

Karşı kıyıdaki muadilinin Sinop olduğunu düşünerek değerlendirdiğinizde, durum daha da berraklaşmakta...

***

Burası ayrıca Rus Edebiyatı’nın erişilmez zirvelerinden biri sayılan Puşkin’in de sürgün kenti...

Puşkin dünyayı ayağa da kaldırsa, aşığı olduğu karısı Nathali’nin ilgisini pek çekememişti...

Nitekim 38 yaşında karısının aşığı tarafından düelloda öldürüldü.

Binlerce kilidin görsel bir şölen oluşturduğu köprüde, bir yandan da Puşkin’in yerküreyi sarsan ama Nathali’ye ulaşamayan trajedisini anımsadım.

***

Dün baharın gelişini kutluyorduk...

Ben karşı kıyıdan Türkiye’ye uzun uzun baktım.

Potemkin merdivenlerinden indim çıktım.

Puşkin’i düşündüm.

Ve estetiğin Karadeniz’deki başkenti Odessa’dan Eisenstein’a büyük bir saygı selamı gönderdim.

Bir film, bu merdivenleri kent kadar, hatta ondan da daha ünlü hale getirmişti...

Türkiye sanat ve sanatçıları konuşurken...

Ben de kendi açılımımı 1905’deki trajik Potemkin Zırhlısı üzerinden yaptım...

star
         



Bu yazı 1,107 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,218 µs