O günlerde çiçeği burnunda bir gazete olan HaberTürk iç sayfalarında şu manşeti atmış; “AB’de zenginler fakirlere sırt döndü. Berlin duvarı yerine Avro duvarı”.
Sanki dün yazılmış gibi ama 3 Mart 2009 tarihini taşıyor: “AB’nin zor durumdaki küçük ülkeleri için hazırlanan 180 milyar Euro’luk paket, başta Almanya güçlü üyeler tarafından reddedildi.”
Bugün Yunanistan’a ne söylüyorlarsa bir yıl önceden kestirip atmışlar zaten…
Özü şu ki; Ukrayna, Macaristan, Romanya, Slovakya, Letonya, Litvanya sair ülkeleri “kendi başlarının çaresine baksınlar” diye ötelemişler o günlerde.
Bugün da durum aynı ve Yunanistan üzerinden kendini gösteren bu duruma kulp olarak, “AB normlarını uygulamalayanları atalım”a hazırlık sayabiliriz.
* * *
Tabii bu bir bakış açısı. Tersten bakarsanız; ‘bu ülkeler gırtlağına kadar borçlanmış ama kime’ diye..
2009 yılında Almanya’nın dış ticaret fazlası yaklaşık 185 milyar dolar olmuş.
İkinci sıradaki Hollanda bile üç misli geride. Bugün bir tek Fransa, o da yarım yamalak ekonomik açıdan iyi duruyor.
‘Adamlar çalışmış, kazanmış’ diyebilirsiniz. Doğru. Fakat bu durum AB içindeki dengeleri örseliyor. Almanya komşularının tasarruflarını emiyor.
Bu güçlü demir çekirdek ekonomik başarının sarhoşluğuyla döndükçe etrafındaki ülkeler sağa-sola savruluyor!
* * *
Tabii bu savrulma meselesinin de adını koymak lazım…
Tartışalım... Atina nereye doğru savruluyor? AB’den öteyi ise nereye? IMF’e doğru mu itekleniyor? IMF kim?
O kim ise Yunanistan’dan istedikleri ne?
Bir ülke bu denli dizlerinin üzerine çökertiliyorsa… 1) İç ve dış politik etkiler açısından son yıl siyasetine bakmak lazım, 2) Tekrar yazalım, bölgesel ve küresel olarak ne isteniyor Atina’dan diye sormak lazım.
* * *
AB üyesinin hali bu ise, AB adayının durumu ne?
Türkiye IMF’i elinin tersiyle ittiği gibi ekonomisi de Yunanistan'a kıyasla hayli iyi herhalde.. De sorduğumuz o değil…
AB üyesi ülkelerin tamamına yakınının, Almanya ile ekonomik ilişkilerinde “içerde” olduğunu yazdık.
Pek bilindiği gibi Türkiye-Almanya iktisadi ilişkileri de özeldir ve Berlin, Ankara’nın bir numaralı ticari ortağıdır.
3 Mart tarihli (bu sefer 2010) Kommersant Gazetesi şu cümleleri kuruyor: “Son iki yılda Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde bir dönemeç gerçekleşti: Rusya, Almanya’yı geride bırakarak Türkiye’nin birinci ortağı konumuna geldi.”
“Ayna” gibi..
Bir AB üyesi Almanya karşısında eziliyor, itekleniyor ve IMF’e doğru süpürülüyor.. AB’ye aday ülke Almanya’nın üzerine ticari kuma getiriyor. Üzerine de sos olarak IMF’i reddediyor!
Tadından yenmez.
* * *
Aslında Almanya da-AB’li ortaklarına ve hele ABD’ye nazaran-Moskova’ya yakın bir ülke.
Siyasetinin ağırlığını Kremlin’le kapışmamak üzerine kuruyor ve “savurduğu ülkeler” de daha çok Rusya’nın ilgisine girenler!
Rusya’dan gelen enerji de deftere yazıldığında, Türkiye’nin birinci sırayla oynamasına fazla seslenmemesine anlayış göstermek lazım. Kaldı ki burada hâla bir ton işi var.
* * *
Diyorum ya, bir yıl öncenin gazetelerini okumak harika fikir… Yine 03 Mart 2009 tarihli Sabah, “İran’a desteği çek füzeleri kaldıralım” başlıklı haber sunmuş okurlarına…
ABD, Rusya’ya diyor bunu.. Yukarıdaki örneğe bakarak bu haberde de gelişme olmalı ve bugün füze kalkanının AB sınırlarına konuşlanması projesi artık yok.
Rusya, İran’a desteğini çekmiş olmalı bu halde. Ama o günlerde Rusya da Washington’a, 'bizim arka bahçelerle uğraşma' demişti..
Berlin periferisinin savrulma çapı ne kadar acaba?
* * *
AB’nin fakir ortaklarına el uzatma(ma) süreci bir yandan AB’nin politik birliğini tehdit ederken, öte yandan iç politikaları da zorluyor.
Sanmayın ki AB’nin zengin başkentleri “kimseye yardım edemeyiz”, halkları ise “edelim, yazık” diyor. Bir “Amerika’nın Sesi” (VOA) haberine göre, Almanların % 67’si yardıma karşı, % 53’ü de “AB’den atın gitsin” diyor!
Bunu da sadece Almanya’nın üzerine yıkmamak lazım. Ayakta kalanların çoğu aynı fikirde.
Tahmin edildiği gibi İspanya, Portekiz, İtalya aynı darboğaza yuvarlanacak olursa, peşinden AB de belalı günlere yuvarlanabilir.
Sonuçta diyebiliriz ki; konu ziyadesiyle Berlin ve Paris’in ellerinde. Bakalım “yaşlılar” ne yapacak?
Periskop yukarı!
14 Mart olmalı yanılmıyorsam.. Yunan To Vima Gazetesi, “Ege’de askeri üstünlük Türkiye’nin eline geçecek” diye bir haber yayınladı…
Ekonomik sıkıntı nedeniyle Ege’de artık Türkiye ile dalaşamayacaklarını, askeri mali portrenin de kötü olduğu, Türkiye’nin ise ordusunu yenilediği mealinde bir haberdi.
Hürriyet bu haberi verdi.. Verdiği gün Hürriyet’te Fatih Çekirge’nin yazısının başlığı şuydu: “Ege’de silahsız uçuş zamanı”!
Ne anlamamız gerekiyor?
Not: Ben periskobu dün yukarı çıkarttım. Bugün (22 Mart) Hürriyet'in ilk sayfasında Başbakan Papandreu'nun, 'it dalaşının maliyeti 447 milyon Euro' sözleri var. Yunanlı bizimle didişmek için 9 yılda yaklaşık 20 bin kere uçak havalandırmış. Belli ki bu iş, "silahsız uçalım", "uçuşları azaltalım", "boynumuza barış çiçekleri asalım" minvalinde gidecek. O halde tartışmak lazım: Yıllarca 'silahsız uçalım' diye teklifte bulunduk. Burunlarını yerden almadılar. Şimdi uçalım mı uçmayalım mı?
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle