Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Afrika gezisinin son gününe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'yüz bin Ermeni kaçak işçi' ile ilgili açıklamaları damgasını vurdu.
Haber Kamerun'a gelir gelmez, adeta şok etkisi yarattı.
Gül, çeşitli kaynaklardan tam metni buldurup, okumuş. İşin perde arkasını öğrenmeye çalışmış, yeni bir politika kurmak ve ona uygun söylem geliştirmekten ziyade 'Türkiye'nin iyi niyetini, kaçak işçilere göz yumduğu gerçeğiyle uluslararası camiaya duyurmak' amacı taşıdığı sonucuna varmış. AKP içinden çeşitli açıklamaların da 'ortamı yatıştırmaya dönük olduğu'nu bizzat fark etmiş.
Erdoğan'ın BBC'de yayımlanan o sözleri, Erdoğan'a çok yakın isimler dahil gazeteciler arasında da şaşkınlıkla karşılandı. Hatta NTV'de Canlı Gaste programında Can Dündar'ın bu konuyu işlemek istediği, ancak bazı müdahaleler sonrasında o akşam yayına çıkmadığı bilgisi geldi. Nitekim Dündar dünkü yazısına 'tehcir gibi' başlığı atmış ve sözlerini 'birisi Erdoğan'a fren koysun' diye bitirmişti. Yani konu sıcak ve hararetli, tartışma çok güncel ve heyecanlıydı. Uluslararası boyutu da cabası...
Elbette bizler dönüş yolunda, uçak sohbetimizdeki ilk soruyu ve en önemli konuyu bulmuştuk.
Dört günlük gezi bitmiş, Kamerun'dan Türkiye'ye doğru yola koyulmuştuk. Derken, Gül'ün Basın Başdanışmanı Ahmet Sever, 'buyurun ön tarafa, Sayın Cumhurbaşkanı sizleri bekliyor' dediğinde sohbet Afrika açılımıyla başladı. Gül ziyaretten gerçekten çok memnundu. Uzun uzun temaslarından bahsetti. Bu arada biz, haberimizde okuyacağınız dış politika ağırlıklı sorularla Gül'ün değerlendirmelerini almaya çalıştık.
VE SESSİZ MÜLAKAT BAŞLIYOR
Bizler, Gül'e o soruyu sormak için heyecanla Afrika sohbetinin bitmesini bekliyorduk. Konuya bir espriyle girildi. Malum, Gül Kongo'ya giderken 'Şimdi sessiz diplomasi zamanı' demişti. Hatta biz o sözleri AKŞAM'ın manşetine taşımıştık. Fatih Çekirge, 'Efendim bir sorumuz var ama kendi aramızda konuştuk, onu size sessizce sormak istiyoruz' dedi. Gül tebessüm etti, 'Sessiz mülakat, peki' yanıtını verdi. Sonra da 'tahmin ediyorum, ben söyleyeyim' açıklamasıyla değerlendirmesine başladı.
Gül, çok dengeli ve makul bir yorumla Erdoğan'ın o sözlerine bir anlamda açıklık getirdi. Hatta buna 'düzeltme' diyebiliriz, çok ince bir biçimde adeta küçük bir balans ayarı...
Haberde detaylı okuyabilirsiniz. Gül, Erdoğan'ın niyetiyle ilgili bir değerlendirmede bulunuyor ve ortaya çıkan anlamın, yorumların doğru olmadığını söylüyor. Başbakan'ın insani konulara karşı duyarlılığının altını çiziyor, 'Böylesi toplumsal olaylarda siyaset ve insani durumları birbirinden ayırmak lazım' diyor.
Gül'ün, Erdoğan'ın sözleri için, 'bazen ifadeler yanlış anlaşılabilir. Türkiye'nin kin gütmediğini göstermesi bakımından... Pozitif bir şeyin ortaya çıkması açısından söylemiştir' yorumuna özellikle dikkat çekmek gerek.
GÜL'ÜN ÇİZDİĞİ YOL HARİTASI
Peki bu durumda, gezideki dört ayrı sohbetimizden çıkardığımız sonuca göre Cumhurbaşkanı Ermenistan açılımı konusunda ne düşünüyor, daha doğrusu nasıl bir yol haritası çiziyor?
İşte edindiğim izlenimler:
Ermenistan'la diaspora arasında kesin bir ayrıma gidiliyor. Dışarıdaki (özellikle ABD) Ermeni lobisinin tuzağına düşülmeden, Erivan-Ankara ve Erivan-Bakü ilişkilerinin normalleştirilmesi çalışmaları devam edecek. Sözde soykırımı kabul eden ülkelere sert tepki gösterilecek. (Gül'ün Obama ile bir daha bunu konuşmam demesi en son örnektir) Fakat bir yandan da Gül'ün ifadesiyle pire için yorgan yakılmayacak. Türkiye tam demokratikleşme yolunda adımlarını sürdürecek, bu hem içerideki Kürt açılımı gibi politikalar hem de komşularla ilişkilerin seviyesinin yükseltilmesi için bir kaldıraç gibi görülecek. Gül'ün koyduğu tarih de 2015, yani sözde soykırımın yüzüncü yıldönümünde Ermeni diasporasının atağını kesmek...
Afrika'dan Ankara'ya yansıyanlar böyle...
BAŞBAKAN'IN KURMAYI GÜL'Ü KARŞILAMA HEYETİNDE
Haa unutmadan...
Esenboğa Havalimanı'na indiğimizde, Cumhurbaşkanı'nı karşılayanlar arasında Başbakan'ın en yakın danışmanlarından Nabi Avcı da vardı. Nabi Hoca'nın alanda bulunmasının bir şekilde Ermenistan açıklamalarıyla ilgili olduğu düşüncesindeyim. Galiba, Başbakanlık kurmayları da yüz bin kaçak Ermeni kartının açılmasının yarattığı tansiyonu düşürmeye çalışıyorlar.
Son bir not daha...
Çankaya'da özel kalem, protokol ve basın müşavirliği gerçekten olağanüstü titiz bir sistem kurmuşlar. Hiçbir şeyin aksamasına izin vermiyorlar. Özel Kalem Müdürü Hüseyin Avni Karslıoğlu'na sorduk, Obama-Merkel-Sarkozy'nin sistemlerini incelemişler ve onu uyguluyorlar. Köşk'ün bu yeni yapılanması, detaylı bir yazı ve değerlendirmeyi hak ediyor.
akşam
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle