En Sıcak Konular

Hasan Celal Güzel


Hasan Celal Güzel
0 0 0000

12 Mart Muhtırası



12 Mart 1971 tarihinde, TSK Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları, zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra vererek iktidardaki Demirel Hükûmeti’ni istifaya zorladı. 27 Mayıs 1960’ta başlayan Darbeler Dönemi’nin ikinci önemli askerî müdahalesi, ilkinden yaklaşık on yıl sonraki 12 Mart Muhtırası olmuştur. Bu tarihten yaklaşık on yıl sonra da 12 Eylül 1980’de yeniden darbe yapılarak cunta yönetimi kurulmuştur.
Cumhuriyet tarihimizdeki kara lekelerden birini oluşturan 12 Mart Muhtırası, ne yazık ki
emir-komuta zinciri ve askerî hiyerarşi içinde yapılan ilk darbedir. Bu özelliğiyle 12 Eylül Darbesi’ne örnek teşkil etmiştir.
12 Mart Muhtırası’nda şu iddialar yer almaktadır:
“Parlamento ve hükûmet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.
Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri’nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partilerüstü bir anlayışla meclislerimizde değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılâp kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükûmetin demokratik kurallar içinde teşkili zarurî görülmektedir.
Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır.”
***
Muhtıra metni tetkik edildiğinde, soyut iddialarla ve gerçek dışı ithamlarla dolu, kendisiyle çelişen, saçma sapan bir lâf salatasından ibaret olduğu görülür. Darbeciler, bir yandan parlamentoyu en ağır şekilde suçlarken, diğer yandan çarelerin meclislerde değerlendirileceğini söylemişlerdir. Her defasında olduğu gibi gene Atatürk’ü ve inkılâp kanunlarını istismar etmişler ve ünlü ‘koruma kollama’ soytarılığından dem vurmuşlardır.
Muhtıra’da sözü edilen anarşi ve asayiş bozukluğunun devamında kendi sorumluluklarını ve beceriksizliklerini görmezden gelerek parlamento ve hükûmeti suçlamaları ise, 12 Eylül’de de görülen ibret verici bir husustur.
Muhtıra’daki iddiaların hiçbiri doğru değildir. Üstelik 12 Mart Muhtırası ile teşkil edilen 4 hükûmet 3 yıllık 12 Mart Dönemi’nde, muhtıracıların iddialarıyla ilgili tek bir gelişme sağlayabilmiş de değildir.
12 Mart Darbesi’nin perde arkasında, Muhtıra’daki iddialarla hiçbir ilgisi olmayan, 9 Mart 1971 tarihinde yapılması plânlanan Baas benzeri bir sosyalist darbenin önünün kesilmesi vardır. Doğan Avcıoğlu’nun yayınladığı sosyalist Devrim Dergisi etrafında toplanan ‘Millî Demokratik Devrimciler’, bugün de olduğu gibi ordu içindeki ‘ulusalcı’ subayları kullanarak darbe hazırlığına girişmişlerdi. Nitekim, Devrim’in genel yayın yönetmeni Hasan Cemal yazdığı kitaplarda, askerlerle birlikte bir darbe yapmak istediklerini anlatmıştır.
Lâkin, Millî Demokratik Devrimcilerin arasına sızmış olan MİT mensubu Mahir Kaynak’ın, darbe hazırlığını Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ile 1. Ordu Komutanı Faik Türün’e bildirmesi neticesinde 9 Martçı MDD’ler sosyalist darbelerini gerçekleştiremediler.
***
12 Mart, sola karşı yapılmış bir darbe gibi anlatılır. Bu görüşte olanlar, sıkıyönetim mahkemelerinde solcuların daha fazla baskı gördüğünü ve Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının idamını gösterirler. 12 Mart öncesindeki anarşi ve terör olaylarının daha ziyade solcular tarafından düzenlenmiş olması ve Muhtıra’dan sonra da bu eylemlere devam edilmesi, Muhtıracıların husumetini sola karşı çevirmiştir. Ancak, sağcı eylemciler de bu husumetin hedefi olmaktan kendilerini kurtaramamışlardır.
Şurası muhakkaktır ki, güya sol darbeye mâni olmak için yapılan 12 Mart Darbesi’nin esas hedefi, merkez-sağ ve milliyetçi-muhafazakâr Demirel Hükûmeti olmuştur. 12 Mart’ın temelindeki asıl çelişki ise, solcu teröre ve müdahaleye karşı yapıldığı söylenmesine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa sosyalist görüşteki ‘11’ler Hükûmeti’ni iktidara getirmesidir. Sekiz ay devam eden sosyalist 1. Nihat Erim Hükûmeti’nden sonra
2. Nihat Erim Hükûmeti, Ferit Melen Hükûmeti ve Naim Talû Hükûmeti kurulmuştur. Bu kabinelerde, ara rejim dönemlerinin klâsik renksiz, masonik bürokratları bulunmuştur.
***
12 Mart Muhtırası, 27 Mayıs’ta başlayan Darbeler Dönemi’nin yerleşmesine ve kurumlaşmasına sebep olmuştur. Hâlen içinde bulunduğumuz süreçte bu müessif olayın tesirleri hissedilmektedir.
12 Mart’ta çok önemli iki hatâ yapılmıştır:
1. Muhtıracıların Hatâsı: 9 Mart’ta MDD darbesini engelleyen Muhtıracıların, durumu Başbakan Demirel’e ileterek normal görevlerine dönmesi gerekirken meşrû Hükûmete karşı muhtıra vermeleri tarihî bir hatâdır.
2. Demirel’in Hatâsı: 12 Mart Muhtırası’na muhatap olan Başbakan Demirel’in hiç sesini çıkarmadan şapkasını alıp tıpış tıpış gitmesi, daha sonra darbecileri cesaretlendiren ve darbe sürecini uzatan çok büyük bir hatâdır. Muhtıra’dan sonra Demirel’in, Cumhurbaşkanı Sunay imzalamasa bile, imzacı Genelkurmay Başkanı’nı ve Kuvvet Komutanlarını görevlerinden alması ve neticesine katlanması gerekirdi. Demirel, milletin emanetini taşıyamamıştır.

radikal

 



Bu yazı 1,489 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Mayıs 2012 27 Mayıs'ın hesabı sorulmalıdır
    • 5 Mayıs 2012 Darbeciler! Ordu artık hizmetinizde değil...
    • 29 Ekim 2011 Dikkat! PKK'nın tuzağına düşmeyelim
    • 3 Aralık 2010 Hedefteki ülke: Türkiye
    • 26 Ağustos 2010 Kardeş Pakistan'ın yardımına koşmalıyız
    • 27 Haziran 2010 Oyunun hedefinde iktidar ve Başbakan var (2)
    • 17 Haziran 2010 Terör ve politika
    • 27 Mayıs 2010 50 yıllık utanç: 27 Mayıs
    • 13 Mayıs 2010 Rusya ile tarihî anlaşma
    • 6 Mayıs 2010 CHP-MHP-BDP koalisyonu
    • 20 Nisan 2010 Kıbrıs'ta beklenen sonuç
    • 16 Nisan 2010 'Nerede muhabbet, orada Muhammed'
    • 11 Nisan 2010 CHP ve MHP'ye son Anayasa çağrısı
    • 8 Nisan 2010 Baykal'ın uzlaşma teklifi üzerine
    • 25 Mart 2010 Anayasa reformuna neden karşı çıkıyorlar? (1)
    • 12 Mart 2010 12 Mart Muhtırası
    • 4 Mart 2010 Ermeni iftiraları konusunda bayatlamış Amerikan politikası
    • 21 Şubat 2010 AK Parti'yi kapatma hazırlıkları
    • 31 Ocak 2010 Fişleme üzerine...
    • 21 Ocak 2010 Bu iddialar cevapsız bırakılamaz

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,827 µs