En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

17 Şubat darbesi: Yargının intiharı



Önce bir test sorusu... Zor bir soru: 'Adalet Bakanı kurulmuş bir zemberek gibi konuştu.' Bu sözü aşağıdakilerden hangisi söylemiştir: a) CHP lideri Deniz Baykal, b) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, c) BDP lideri Selahattin Demirtaş, d) HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek.
Eğer son gelişmelerini dikkatli takip etmiyorsanız doğru şıkkı bulmanız kolay değil. Sakın 'Bunu ancak bir siyasetçi söylemiş olabilir' düşüncesiyle liderler arasında seçim yapmaya kalkmayın, yanılırsınız. Ben çevremde denedim, doğru şıkkı bilen çok az çıktı. Sallayanların tutturma şansı hiç yok.

Evet, bu cümle HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek'e ait. Dün güne başlarken Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda, vekili sıfatıyla Başkanı'na Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e söyledi. Bu ancak siyasi bir polemikte farklı politikacılar arasında kullanılabilecek bir söz. Kadir Özbek'e hiç yakışmadı.

Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da doğrusu hiçbir fırsatı kaçırmıyor, baksanıza hemen sahneye çıktı, kapatmayı ima ederek AK Parti hakkında inceleme başlattığını duyurdu. Bu tabloda bir o eksikti. Meslek dayanışmasının bu kadarına pes...

Yargı mensupları bir siyasetçi gibi konuşamaz. Yüksek yargı hiçbir siyasi çizginin uzantısı değil. Ve asla bir siyasetçi gibi ayaküzeri açıklama yapma lüksleri yok. Kararlarını eleştirenlere siyasetin diliyle, polemik üslubuyla cevap verme hakları da yok.

Dudaklarından dökülen her sözü tartarak, düşünerek konuşmaları gerekir. Evrensel kuraldır: Yargı, ağzıyla değil kararlarıyla konuşur. Dünyanın her yerinde yargı günlük tartışmaların parçası olmaktan kaçınır. Bizde kararlar da konuşmalar gibi sorunlu.

İşte ortamı geren son tartışma... HSYK'nın Erzurum'da dört savcının yetkilerini geri alan kararından söz ediyorum. Tıpkı 367 gibi vicdanların kabullenmekte çok zorlandığı bir karar bu. Şemdinli'den de ağır. 'Yargı darbesi' doğru bir tespit. 27 Nisan muhtırasına benzetenler de haksız değil.

Yargıtay'ın veya Danıştay'ın destek açıklamaları kararı kuvvetlendirmiyor. Adil ve hukuki karara da dönüştürmüyor. Bunların meslek dayanışmasından öte bir anlamı yok. Dün bazı Yargıtay üyelerinin HSYK'yı ziyaret etmeleri de farklı değil.

HSYK'yı bu tartışmalı kararı almaya iten sebep ne? Kurul'a dışarıdan bir baskı söz konusu oldu mu? Asıl sebep, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması mı? Yoksa Üçüncü Ordu Komutanı Saldıray Berk'in 'şüpheli sıfatıyla' ifadeye çağrılması mı? Tesadüfe bakın ki HSYK bu kararı alırken Saldıray Berk de Ankara'da idi.

Hepsinden önemlisi HSYK acaba sokakta insanın vicdanında yer eden, yürüyen bir davaya müdahale ettiği inancını nasıl silecek?

HSYK'nın hangi bilgi ve belgeye dayanarak bu kararı verdiği sorusu cevapsız. Neresinden bakılırsa bakılsın bu yargılamaya açıkça müdahale. Dışarıdan değil, bizzat yargının içinden. Yargının yargıya müdahalesi söz konusu...

Erzurum savcıları durduk yerde harekete geçmedi. İlhan Cihaner hakkındaki iddialar ciddi. Ergenekon örgütüne üye olmak duymazdan gelinir mi? Ayrıca darbenin Erzincan ayağını oluşturmakla suçlanıyor. Süreç sadece savcının inisiyatifiyle gelişmedi, hakimler de devrede. Savcı istedi, hakim tutukladı. HSYK'nın kararına rağmen Cihaner'in tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi.

O dosya şimdi ne olacak? Yeni görevlendirilen savcılar nasıl çalışacak? Saldıray Berk'in 10 gün içinde ifade vermesi gerekiyordu. Bu müdahaleden sonra süreç aynen işleyecek mi?

HSYK bu kararıyla hukuka, yargıya ve adalete büyük darbe vurdu. 17 Şubat sürecinden çıkışın tek yolu HSYK'nın yapısını Ankara kriterlerine göre değil evrensel standartlara göre yeniden düzenleyecek bir yargı reformu... Başka da çare görünmüyor.

zaman

 

 



Bu yazı 1,188 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,465 µs