En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Kapatmayı hissetmek



Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya lafı çevirmeden 'AK Parti'ye yeni kapatma davası açacak mısınız?' diye soruldu.
Çok manidar cevap verdi. Bir süredir Ankara kulislerinde yankılanan iddiaları yalanlamadı. 'Hayır, yok öyle bir şey' diyebilirdi, demedi.

Yargı mensupları görevleri gereği ketumdur. Çok az konuşurlar, bir siyasetçi gibi ayaküzeri açıklama yapmazlar. Gündelik tartışmaların tarafı olmaktan kaçınırlar. Genellikle de ısrarlı soruları 'Yorum yok' gibi cevaplarla geçiştirirler.

O soru karşısında Yalçınkaya, kapatma iddialarını tekzip etmediği gibi geçiştirme yoluna da gitmedi. Dediği şu: 'Her parti için kapatma davası açılıp açılmayacağı kendi fiilleriyle ölçülür. Bunu zaten partiler hisseder.' Cevap oldukça anlamlı...

Tabii ki bir savcı dava açarken partilerin politikalarına bakar. Burada partililerin söz ve eylemlerini hangi ölçüye göre kritiğe tabi tutacağı önemli. Objektif mi olacak yoksa ideolojik mi?

Mevzuat Ankara kriterlerine göre mi yorumlanacak yoksa evrensel kriterlere göre mi? Siyasete müdahale anlamına gelen parti kapatma davalarında siyaset dışı dinamiklerin telkinleri hatta baskılarının etkili olduğunu bilmeyen yok.

O yüzden savcılar kapatma davalarını bir iki istisna dışında olağanüstü dönemlerde açtı. 12 Mart, 28 Şubat ve 27 Nisan müdahalelerinin ardından kapatma davaları geldi. Bir partinin kaderini bazen politikaları bazen de Ankara'nın havası belirler.

Bugün olağanüstü koşullardan söz edilemez. Başkent'te normalleşmenin sancıları yaşanıyor. Gidişattan yani normalleşmeden aşırı rahatsız olan çevreler var. Varlığını olağanüstü şartlara bağlayan kişi ve kurumların normalleşmeyi ters yüz etme çabaları var.

Onların 2011'deki genel seçimle bir yıl sonraki cumhurbaşkanlığı seçimine olağanüstü misyon yüklediklerini tahmin etmek zor değil. Stratejilerini sadece sandık üzerinden yapmadıklarını yakın tarihteki örneklerden de biliyoruz.

Başsavcının 'Partilerin fiillerine bakar, kapatma davası açarım' sözü kâğıt üzerinde doğru görünse de Türkiye gerçeğine uygun değil. Ben en çok 'Bunu zaten partiler hisseder' sözüne takıldım. Kapatma davası önceden nasıl hissedilir? Romatizma rahatsızlığı olan bulutlara bakmadan yağmurun yağacağını hisseder.

Bir parti kapatılacağını nasıl hisseder? Bilgi olarak çalışmalardan haberdar olması başka bir şey... Hissetmeye de gerek yok. Yalçınkaya yargıyı dinleme haberleri sırasında AK Parti'ye inceleme başlattığını bizzat duyurdu, soruşturmaların gizli yürütüldüğünü söylemesine rağmen yaptığı çalışmayı bütün Türkiye'ye ilan etti. Ayaküzeri söyledikleri de sanki bunun devamı gibi...

Başsavcı Yalçınkaya kapatma davasıyla ilgili mesajı kime, neden veriyor diye sorabilirsiniz. 2007'deki kapatma davasında yeni anayasa çalışmalarının etkili olduğu söylenir. Kâğıt üzerinde Anayasa'yı değiştirmeye kalkmak kapatma nedeni olarak görünmese de ben ilk davada asıl sebebin bu olduğunu düşünüyorum.

Başsavcı'nın son mesajı acaba AK Parti'nin yargı reformuna mı yönelik? AK Parti bir kapatma davasını hissetti mi diye sorabilirsiniz. Hissetmesine gerek yok. Başsavcı'nın söyledikleri gayet açık... Bir iktidar partisi ne demek istediğini anlamamış olabilir mi?

Başbakan Erdoğan, Yalçınkaya'ya tepki gösterirken "Ortada hiçbir şey yokken 'Böyle bir şey vardır veya hissederler' denirse o ülkede demokrasi çarkı sağlıklı çalışmaz." dedi. Başbakan haksız değil. 7 yıl iktidarda olan bir partiye kapatma davası hangi demokratik ülkede akla gelebilir?

Kapatmanın konuşulması davanın açılması kadar rahatsız edici... Yalçınkaya bir süredir siyaset kulislerinde kulaktan kulağa fısıldanan kapatma söylentilerinin önünü kesebilirdi. Ancak öyle yapmadı, açıklamalarıyla sadece kulislerde değil her yerde konuşulmasının önünü açtı.

Türkiye 2007'ye göre çok değişti. AK Parti daha muktedir. Ayrıca yargıya kimlerin ne tür baskı yaptığının farkında... Davanın neticesini sessizce beklemez.
 
zaman



Bu yazı 965 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,974 µs