En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Balyoz düşmana değil, Türkiye'ye...



Balyoz planının her gün yeni bir parçası deşifre oluyor. Pehlivan tefrikası değil, korku filmi gibi. 5 bin sayfalık doküman... Net ses kayıtları... İnkarı, mümkün değil. Islak imzalı belgeler. Hiçbir ayrıntı ihmal edilmemiş. Belediyelerin, bankaların başına hangi emekli askerlerin geleceği dahi planlanmış.
Hükümet programı hazır... Yapılacaklar madde madde yazılmış. Yerler, isimler gerçek. Ya Balyoz planı uygulansaydı, Türkiye'nin hali nice olurdu. Balyoz düşmana değil, Türkiye'ye inecekmiş. Allah korumuş. Koskoca ülke açık hava hapishanesine dönecekmiş.

Dünya ile ilişiğini kesmiş... Hayattan ve gerçeklerden kopuk... İçine kapanmış bir ülke. Haydi, bir an senaryo olduğunu düşünelim... Bu bir generalin rüyası olabilir mi? Bir rüya değil kâbus.

Askeri Şûra'da dönemin başbakanı Abdullah Gül'e akıl veren Çetin Doğan'ın hayalini kurduğu Türkiye'ye bakar mısınız? Baasvari bir rejim. Artık bu tip yönetimlerin dünyada örneği kalmadı. Ömrünü de, misyonunu da tamamladı. TSK, böyle bir generalin kendi içlerinden nasıl çıkabildiğini düşünüyor mudur acaba?

Önceki gün Doğan'ın muhafazakâr bir ailenin çocuğu olduğunu yazmıştım, biraz açmak isterim. Çetin Doğan, Balıkesir Susurluk Aziziye köyünden... Kafkas kökenli.

Bir yakını "Biz aile olarak çok dindarız" diyerek başlamıştı anlatmaya: "Çetin Doğan Paşa'nın annesinin babası Yusuf Hoca büyük bir alimdi. Çok sevilir, çok itibar görürdü. Hele dayısı, annesinin abisi yani, Sabit Hoca çok geniş etki sahası olan biriydi. Çevrede onu tanımayan, ondan dinî nasihat almayan yoktu diyebilirim. En müşkül dinî sorular için ona başvurulurdu. Derin bilgisiyle her sorunun üstesinden gelirdi..." Bunları anlatan yakını hafızdı, ailede çok hafız olduğunu söylemişti. Balyoz'un altında imzası bulunan Doğan, işte böyle bir ailenin mensubu...

Anladığım kadarıyla Balyoz konusunda Genelkurmay'ın da kafası karışık. Sıcağı sıcağına yaptığı açıklama, planı ne doğruladı ne de yalanladı. Söyledikleri, kimseyi tatmin etmedi. Resmî açıklamanın yetersizliğini onlar da görmüş olmalı ki, ertesi günü bazı meslektaşlarımıza ilave değerlendirmeler yaptılar. İlginç ayrıntılar var.

En can alıcı soru şu: Seminerde birileri plan dışına çıkmış olabilir mi? Cevabı ise şöyle: "Olmaması lazım, mantıklı değil. Bilemeyiz tabii..." Açıkça ifade edilmese de Genelkurmay koridorlarında bir kuşku var. Birilerinin planın dışına çıktığı şüphesi varsa ne yapacağız? 'Olur böyle şeyler' deyip geçiştirecek miyiz, yoksa üzerine mi gideceğiz?

İlk görev Genelkurmay'ın... Kayıtlarda bir ize rastlanmamış, arşivler imha edilmiş olabilir. Haber çıktığı gün soruşturma başlatması gerekmiyor muydu? Hele bir şüphe varsa... Seminere katılanların isimleri belli... Onlara planın dışına çıkıldı mı diye sorabilir, aldığı cevaba göre de gereğini yapardı.

Bu, 'nasıl sızdığını' soruşturmaktan daha önemli... Söylendiğine göre bir subay zan altındaymış. Bu bile Balyoz'u doğrulamıyor mu? Sızan, çalınan belgeler var ki soruşturması yapılıyor.

Kamuoyu Balyoz'u ciddiye aldı. Yargı el koydu. Üç savcı çalışmaya başladı. Genelkurmay da ciddiye almak durumunda değil mi? Sadece sızdıranın peşine düşmemeli, yalnızca zamanlamasının arkasındaki nedenleri araştırmamalı. Ayrıca TSK bünyesinde kâbus gibi hayal gören generallerin nasıl çıktığını da sorgulamalı... Ki yeni Balyoz planlarının önünü alabilsin... Bir daha rutinin dışına çıkılamasın.

TSK yönetimi, tarih önünde çok çetin ciddi sınavdan geçiyor. Umarım farkındadırlar...
 
zaman



Bu yazı 946 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,035 µs