En Sıcak Konular

Ismet Berkan


Ismet Berkan
0 0 0000

PKK'yı hırçınlaştıran faktörler



Hatırlayanlar olacak, daha önce bu köşede, hükümetin ‘Kürt açılımı’nı oyun teorisi açısından değerlendirdiğim birkaç yazı yazdım. O yazılardan birinde, PKK’nın çözümü istememe olasılığını değerlendirmiştim.
Zaman çok da yanıltmadı. PKK, bulduğu ilk bahaneyi safları sıklaştırmak için yeniden şiddete dönmek için kullandı.
Burada Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamaları dikkatle izlemek gerektiğini söylüyorum hep. Ağustos ayından beri Öcalan’ın tonundaki değişiklik, üsluptaki değişiklik bence dikkate değer.
Yakından izlemeyenler için özetlemeye çalışayım. Öcalan önce açılımdan yana gözüktü, açılıma destek verdiğini belirtti ama hep kendi cümleleriyle.
Sonra bir çağrı yaptı, Kandil’den ve Mahmur’dan bir grup ‘barış elçisi’ geldi. Gelenlerin Habur sınır kapısında karşılanışı vs. önemli kırılma noktalarından biri oldu, hatırlayın.
Bu gelişlerden bir hafta sonra Öcalan, onu yakından izlemeye çalışan beni bile şaşırttı ve bir ‘samimiyet buhranı’ anında söylendiğini sandığım bazı cümlelerle kendi kırılgan pozisyonunu açık etti. Öcalan, kendi söylediğine göre, PKK üzerindeki gücünü test etmek için o çağrıyı yapmış, ‘barış elçileri’ gönderilmesini istemişti. Şimdi örgüt üzerindeki gücü gözüktüğüne göre ‘açılımı durduruyor’du; artık hükümet gelip bu konuları kendisiyle görüşmeliydi!
Öcalan daha sonra bu minvaldeki sözlerini tekrar etti, hatta ilk kez örgütü silahsızlandırmaktan da söz etti ama artık çok geçti, çünkü PKK yeniden sertleşmeye başlamış, sokak eylemleri yaygınlaşır olmuştu artık.
***
PKK’nın eylemsizlikten Tokat Reşadiye saldırısı sonrasında yapılan açıklamayla kesinleşen ‘Otonom gruplara inisiyatif kullanma izni’ne, yani savaşa geçmesi çok hızlı bir süreç içinde gerçekleşti.
Bu süreçte, Türkiye hararetle Kürt sorununu konuştu. Esasen yapılan sadece konuşmaktı ama mesela Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’te ‘Sizin hiç köyünüz yakıldı mı?’ demesi, PKK tabanında ciddi yankılandı.
Bölgedeki Kürtler, Türkiye’de yaşanan yoğun tartışmadan çok etkilendi. Bu tartışmaların yapılıyor olması dahi insanları umutlandırdı. Ve bu umut yayılırken endişelenen tek grup PKK oldu; çünkü onların ‘oyun’u farklıydı, onlar ‘kazanç’ı hepimizden (ve bu arada Kürtlerden) farklı tanımlıyorlardı.
Şiddet, PKK için bir varoluş meselesi. Şiddetin sona ermesi, onlarda doğal bir beka sorunu yaratıyor.
Nitekim Abdullah Öcalan da zaten, ‘Açılımın amacının PKK’yı tasfiye olduğunu gördüm’ diyor. Tamam da bunu görmek için derin bir analiz yeteneğine sahip olmaya zaten gerek yok. Elbette amaç Kürt sorununun silahla değil sivil siyasetle konuşulmasını temin etmek. PKK elinde silahla beklerken bu ne kadar yapılabilir ki? O yüzden işlerin ister istemez PKK’nın tasfiyesini de içermesi gerekiyor elbette.
***
İşte PKK’nın yeniden şiddete başvurması, bunu da geçmişten farklı ve çok tehlikeli bir strateji ile gerçekleştiriyor olmasının ardında yatan iki neden bunlar: 1. Açılım söyleminin PKK tabanını etkilemesi; 2. Barışın PKK’nın varlık sebebine aykırı olması.
Muş’ta dün çok tehlikeli bir tohum atıldı. Yarın öbür gün başka yerlerde umarım başka ‘vatandaş’lar ele silah alıp gösterici avına çıkmazlar. PKK’nın stratejisi tam da bu çünkü. Halkı halka kırdırmak.

radikal



Bu yazı 1,084 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Temmuz 2012 ‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
    • 10 Mart 2012 Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
    • 25 Haziran 2011 PKK dağdan nasıl iner
    • 26 Şubat 2011 1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
    • 26 Aralık 2010 Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
    • 2 Kasım 2010 PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
    • 31 Ekim 2010 ‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
    • 27 Temmuz 2010 Askeri vesayetin hukuki altyapısı
    • 24 Temmuz 2010 Enerji stratejimiz var mı?
    • 21 Temmuz 2010 Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
    • 14 Temmuz 2010 İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
    • 7 Temmuz 2010 Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
    • 5 Temmuz 2010 Dindar solcular
    • 3 Temmuz 2010 Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
    • 26 Haziran 2010 Hep aynı denklemin içine sıkışmak
    • 24 Haziran 2010 Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
    • 13 Haziran 2010 Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
    • 6 Haziran 2010 Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
    • 24 Mayıs 2010 Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
    • 4 Mayıs 2010 Eski defterleri açmak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,496 µs