Danıştay bayram öncesi bir karar verdi. Ve bir kaosa yol açtı.
Danıştay’ın bu kararıyla meslek lisesi mezunlarına, imam hatip lisesi mezunlarına üniversite yolu yeniden kesilmek isteniyor.
Eşitlik ilkesini zedeleyen, eski deyişle mağduriyet yaratan haksız bir karar bu.
YÖK, üniversiteye girişte katsayı uygulamasını kaldırırken ve üniversiteye giriş sistemini yeni bir yapıya kavuştururken doğru bir adım atmıştı.
Ama Danıştay hayır dedi.
Yürütmeyi durdurdu.
Danıştay 8. Dairesi’nin iptal kararı, bir yandan Türkiye’de sanayinin büyük ihtiyaç duyduğu mesleki ve teknik eğitime darbe indirirken, öte yandan ‘imam hatip meselesi’ni de bir yara olarak yeniden gündeme taşımış oldu.
Yazık!
İsmet Berkan’ın deyişiyle:
“Kararın Anayasa’da yazılı eşitlik prensibine dayandırılması ve katsayı eşitliğinin öğrenciler arasındaki eşitliği bozacağının söylenmesi şaka gibi bir şey.
İşçisin sen işçi kal, deniyor insanlara.
Motor meslek lisesine mi gittin, en fazla motor teknisyeni ol, bir fabrikada veya servis istasyonunda işe gir, hayatta ancak bu kadar ileri gidebilirsin, mühendislik fakültelerini veya hukuk vs. sosyal bilim okullarını rüyanda bile görme!
Veya, 13-15 yaşında düz lisede fen bölümünü mü seçtin, hayatın boyunca bu seçimine mahkûmsun, hukuk okumayı, siyaset bilimi okumayı, edebiyat okumayı, sanat okumayı hayal bile etme! Senden olsa olsa mühendis vs. fen bilimci olur, onu da kazanamıyorsan biz ne yapalım?
Bu uygulamalara yol açacak hukuku yaratmanın adı da eşitlik oluyor. Onlara göre toplumdaki bireyler birey falan değil, marangozun hızarından çıkan, hepsi de birbirinin aynı olması gereken tahtalar. Devletin görevi de o tahtaların bir örnek olmasını temin etmek.
Oysa eminim hepinizin etrafında örnekleri var: Mimarlık okuyup sinema eleştirmeni olanlar, iktisat okuyup aşçı olanlar, mühendislik okuyup esnaf olanlar...
Say say bitmez.
Bunun adı bireyselliktir ve modern devletin bir başka görevi de insanlara kendi bireyselliklerini ifade edebilecekleri özgürlük alanını açmaktır. Bizim Danıştay’ımız önce kendi kendine bir eşitlik tanımı yapıyor, sonra da o kendi tanımladığı kadar ‘eşitlik’i özgürlüğün önüne koyuyor.”(İsmet Berkan, Öğrenciye bayram kaosu, Radikal, 27 Kasım 09, s.3)
Danıştay’ın bu kararı için eşitlikle de, özgürlükle de pek öyle bağdaşmayan, tek tip insan yetiştirmeyi öngören bir ‘kışla zihniyeti’nin ürünü de denebilir.
Bu kararın altında yatan gerçek nedene gelince... Bu açıdan akla hemen imam hatipler geliyor.
Danıştay, YÖK’ün katsayı uygulamasını kaldıran kararını iptal ederken asıl hedefi, imam hatiplilere üniversite yolunu kesmekti. Bu konuda herhangi bir kuşku olduğunu sanmıyorum.
Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri bazı temel sorunlarını bir türlü çözemiyor. Bu sorunlardan biri de ‘din eğitimi’dir.
Çocuklarına din eğitimi vermek isteyen ya da çocuklarını dindar vatandaşlar olarak yetiştirmek isteyen ailelerin öteden beri devletle, yerleşik laiklik uygulamasıyla dertleri olmuştur.
İmam hatip okulları da bu dertlere bir çare olarak, bu ülkenin ‘din eğitimi sorunu’na bir çözüm olarak çok partili demokrasiye atılan adımla eşzamanlı biçimde ortaya çıkmıştır.
Ama yine eşzamanlı olarak, imam hatipliler devletin içindeki sivil-asker bir çekirdeğin gözünde öteden beri laikliğe bir tehdit olarak görülmüştür. Danıştay’ın son kararı da bu anlayışın ürünüdür.
Ne yapmalı?
Eğer eşitlik, özgürlük, hukuk gibi demokrasiyle ilgili ilkesel kaygılarımız varsa, tek tip kafa yetiştirmeyi demokratik hayat tarzına aykırı buluyorsak, o zaman Türkiye’de din eğitimi sorununu çözecek bir çerçeveyi bir an önce kurmak zorundayız.
Gerçek laiklik bunu gerektiriyor.
İkinci olarak, meslek lisesi mezunlarına,(bu arada unutmayın, tüm meslek liseleri içinde imam hatiplerin oranı sadece yüzde 8) üniversite yolunu açmak için de gerekli düzenlemeler vakit geçirmeden yapılmalıdır.
Kısacası:
Yanlıştan bir an önce dönülmeli, daha fazla kaosa meydan verilmeden...
Rektör seçiminde otoriter müdahale!
Yasal olan her şeyi içimize sindirmek zorunda değiliz. Yasal olabilir ama vicdanlara terstir. Yasal olabilir ama demokrasi kültürüne sığmaz. Yasal olabilir ama demokrasinin özünü oluşturan temel tercihleri hiçe sayar.
Bir askeri yönetimin ürünü olan üniversite düzeninde bu açıdan yıllar boyu birçok olumsuz örnek yaşadık. Özellikle üniversite rektörlerinin seçiminde, öğretim üyelerinin tercihlerinin YÖK ve cumhurbaşkanları tarafından nasıl göz ardı edildiğini gördük ve eleştirdik.
Ama olumsuzluklar bugün de sürüyor. Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü için yapılan seçimlerde öğretim üyelerinin en az oyunu alan aday YÖK tarafından birinci sıraya konularak Çankaya Köşkü’ne gönderilmiş ve Cumhurbaşkanı Gül tarafından da onaylanmıştır.
Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet İnsel, “Ciddi bir otoriter müdahale var” derken haklı...
milliyet
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle