En Sıcak Konular

Ruşen Çakır


Ruşen Çakır
0 0 0000

Dersim yanlışları



Her ne kadar CHP Lideri Deniz Baykal “o konu kapandı” dese de Onur Öymen’in neden olduğu “Dersim krizi” kolay kolay kapanacağa benzemiyor. Bunun iki temel nedeni var: 1) Öymen özel olarak Tuncelilerin, genel olarak da hem Aleviler, hem Kürtlerin çok derin bir yarasını durup dururken kaşıdı; 2) Bu kriz, hem Kürt açılımı konusunda ana muhalefet partisi tarafından iyice bunaltılmış olan AKP’nin; hem CHP’den kopup, tıpkı yıllar öncesinin Birlik Partisi gibi bir “Alevi partisi” etrafında örgütlenmek isteyen bazı Alevi siyasetçilerin; hem de Mustafa Sarıgül gibi CHP’ye alternatif yeni bir siyasi hareket oluşturmak isteyen kişi ve çevrelerin çok işine yaradı.

Olayın CHP’ye getirebileceği zararları değerlendirmeden önce Öymen’in çıkışının neden yanlış olduğunu tartışalım:

1) Öymen, Dersim olayını sadece bazı asilerin devlet tarafından yakalanıp etkisiz hale getirilmesi gibi sundu ki doğru değil. Tarafsız anlatılardan hareketle, Dersim olaylarında sadece devlete başkaldıranlar değil, sivil halkın da çok ciddi kayıplar verdiğini biliyoruz. Ayrıca sağ kalanların önemli bir bölümü ülkenin başka bölgelerine sürüldü ve Tuncelili olmak devlet nezdinde yıllarca bir “suç” gibi algılandı.

2) Diyelim ki Dersim olaylarında sadece bir başkaldırı bastırıldı. Öymen’in 70 yıl önceki bir uygulamayı günümüzün Kürt sorununun çözümü için önermesini anlamak mümkün değil.

3) Kaldı ki son 25 yılda değişik iktidarlar, devletin diğer kurumlarıyla işbirliği içinde, “bataklığı kurutma” bahanesiyle Dersim’i andırır uygulamalara izin verdiler ve Türkiye terörle mücadele adı altında sivillerin uğradığı mağduriyetler nedeniyle dünya çapında kötü bir isim yaptı. Sonuçta, bugün de görülüyor ki bu tür ceberrut yöntemler sorunu çözmek yerine daha da derinleştirdi.

Sivilleşen CHP

Öymen’in kuşkusuz en büyük yanlışı, günümüz CHP’sini tek parti döneminin CHP’si ile bir tutmasıdır. Her ne kadar belli bir süreklilik bulunsa da, her ne kadar birileri CHP’yi hâlâ “devlet partisi” yapmaya çalışsalar da, 1965 yılında ilan edilen “ortanın solu” çizgisiyle birlikte bu parti “sivilleşme”ye başladı ve 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleriyle birlikte devletle arasında belirgin bir mesafe koydu.

Eğer Öymen CHP içinde yıllarca politika yapıp parti içinde bugünkü yerine gelmiş olsaydı, bu partiyi ayakta tutanlar arasında Alevilerin, özel olarak da Dersimlilerin önde geldiğini kavrar; onların hassasiyetlerini bilir ve sözlerini seçerken bunları göz önüne alırdı.

Öymen, kendisini aklamaya çalışırken Atatürk’e referans vererek de vahim bir yanlış yaptı. Çünkü Aleviler büyük çoğunlukla Atatürk’ü severler sevmesine ama yakın tarihin en büyük travmalarından biri olan Dersim katliamının onun adıyla meşrulaştırılmasına razı olacaklarını düşünmek de aldatıcı olur. Bu arada İbrahim Kaypakkaya’nın temelini attığı ve temelinde katı bir Kemalizm düşmanlığı bulunan TİKKO hareketinin Tunceli’de yıllardır etkili olduğunu da akılda tutmak şart.

Yaraları sarmak

Bu krizin CHP’ye olası faturalarına gelecek olursak öncelikle bu partinin, hükümetin başlattığı “Alevi açılımı”na ilgisiz; “Kürt açılımı”naysa alenen ve sert bir şekilde karşı bir duruş sergilemesi tabandaki Alevi ve Kürtlerde zaten rahatsızlıklara yol açıyordu. Baykal’ın TBMM’de parti adına Öymen’in konuşmasını istemesi, tabandaki bu hassasiyetleri çok da fazla önemsemediğini gösteriyor. En azından kurmayından bu denli vahim bir hata beklemediği kesin.

Kesin olan bir diğer noktaysa, başta da belirttiğimiz gibi, bu krizin Alevileri CHP’den koparıp yeni bir parti kurmak isteyenler için çok elverişli bir zemin yaratmış olduğu. Aslında Alevi seçmenin CHP’den tatminsizliğinin tarihi daha eskidir, fakat özellikle Sünni siyasal İslamcılığın yükselmesinin de etkisi nedeniyle, büyük çoğunluk “her şeye rağmen” CHP’de ısrar etmeyi sürdürdü. Bu arada özellikle Türkmen Alevilerinde, PKK’ya duyulan öfkenin de etkisiyle MHP’ye belli ölçülerde bir yöneliş olduğu da gözlendi.

Baykal her ne kadar “bu konu kapandı” dese de, bunun o kadar kolay olmayacağını bilecek kadar tecrübeli bir siyasetçidir. Bakalım yaraları saracak mı? Saracaksa nasıl saracak?

 

***


Sevgili dostum Ömer Lütfi Mete’ye Allah’tan rahmet, sevenlerine de başsağlığı diliyorum.

vatan



Bu yazı 1,065 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 12 Şubat 2012 Türkiye dehşet senaryolarına hazır olmalı
    • 23 Haziran 2011 Herkes elini çabuk tutmalı
    • 13 Haziran 2011 Hoca’nın rüyasını talebesi gerçekleştirdi
    • 8 Mayıs 2011 Beş soruda Hizbullah-PKK gerginliği
    • 27 Nisan 2011 Suriye mi, İsrail mi?
    • 24 Kasım 2010 Öcalan bunu hep yapıyor
    • 20 Ekim 2010 Bir toplum mühendisliği projesi olarak KCK operasyonu
    • 28 Temmuz 2010 Ne açılım, ne referandum yüzünden
    • 23 Haziran 2010 PKK kayıtsız şartsız silah bırakmalı
    • 10 Mayıs 2010 Türklerin kaygıları, Kürtlerin haysiyeti
    • 3 Mayıs 2010 ''PKK ne yapmak istiyor?''
    • 13 Nisan 2010 Ahmet Türk Türkiye’dir
    • 12 Şubat 2010 Devletin zirvesinde koalisyon fikrine hazır mıyız?
    • 5 Şubat 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine erken ve gerekli bir bakış
    • 28 Ocak 2010 Alevi açılımında son dönemeç
    • 19 Ocak 2010 Adalet istiyoruz
    • 12 Ocak 2010 PKK nasıl silahsızlandırılacak?
    • 17 Aralık 2009 Gül nasıl devreye girebilir?
    • 4 Aralık 2009 Açılım gemisi İmralı açıklarında batmak üzere
    • 19 Kasım 2009 Dersim yanlışları

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,702 µs