En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Berlin Duvarı: Erdoğan, Bahçeli, Baykal



1980'lerin hemen öncesinde soğuk savaş yıllarının son büyük hesaplaşmasında kan ağlıyordu bu ülke.

Bilmek ya da hatırlamak için birkaç örnek yeter:

1 Mayıs 1977'de çıkan kargaşada Taksim'de 37 kişi hayatını kaybediyordu.

1978'de 16 Mart katliamı yaşandı, Beyazıt'ta üniversite çıkışında öğrencilerin üzerine bomba atılıyor, 7 kişi ölüyor, 100'den fazla insan yaralanıyordu.

İlerleyen günlerde Malatya, Adıyaman, Maraş, Tokat, Muş, Elazığ, Erzurum, Iğdır ve Urfa gibi birçok orta ve doğu Anadolu kentinde özellikle Alevi ve Sünni nüfusun iç içe yaşadığı yerlerde ayrım körüklendi, gerginlikler, çatışmalar yaşandı.

Ve 19 Aralık 1978'de Maraş katliamında iç savaş görüntüleriyle 128 kişi öldürüldü

O yıl 1072 insan hayatını kaybetti.

Soğuk savaşın sonu gelirken, 1983'de Özal iktidara geliyordu.

Ama asıl olan dünyadaki dalgalardı.

1989'de Berlin Duvarı yıkıldı.

1989'dan 2009'a tam yirmi yıl…

Bu 20 yıl dünyanın, insanın siyasi öyküsünün değişiminde geometrik hızla ilerleyen cihaz vari bir etki yarattı.

Dün soğuk savaş dengelerinden global çağa, yeni dünyaya geçişin, Berlin Duvarı'nın yıkılışının 20. yılı kutlandı.

Bu duvarın yıkılışı, Sovyetler sisteminin yıkılışını simgelemekle kalmadı, siyasi algılar, ideolojiler, ütopya fikri açısından kendisiyle öncesi arasına keskin çizgiler koydu.

Sol düşünce sadece Sovyet dünyada değil, Batı'da da büyük yara aldı.

Bireyin yeniden doğuşu, ekonomik ve siyasi liberalizm her anlamda dünyayı kuşattı.

Aslında daha fazlası, çok daha fazlası oldu.

Üretim sürecinin parçalanması, para ve mal piyasalarının malikleri ve alanları itibariyle ayrışması, paranın para peşinde koştuğu ve para seyyali yeti üzerine kurulu ulus, sınır, koşul tanımaz piyasaların oluşumu, bireyi öne ittikçe, bireyin ekonomik boyutu dışındaki kurucu unsurları yeniden keşfedilmeye başladı.

İnsanın kültürel boyutu, inanç boyutu, tarihsel boyutu toplumsal taleplerde devreye girdi.

Kimlikler öne çıktı.

Ama en önemlisi daha iyi bir yarın vaadiyle "bugünü feda et" mantığını taşıyan "gelecek zaman merkezli ve hedefli siyasi anlayışlar" yara aldı.

Şimdiki zaman yeniden doğdu.

Hemen şimdi, mevcut koşullar altında talep etme, kimlikten kişiliğe, kimlik hareketlerinden siyasi taleplere her yeri kuşatan ana talep çerçevesini oluşturdu.

Farklı bir dünyada yaşıyoruz artık…

Bu farklı dünyanın unsurları da dinamik, sürekli değişiyor ve dönüşüyor.

Kimlik ve kişilik ögelerini öne çıkaran gelişmeler o noktaya saplanıp kalmadı, onlar da harmanlandı ve bugün iç içe geçmiş toplumsal gruplar ve değerler tablosu var karşımızda. Bu tablo yeni çoğulcu sisteme işaret eder.

Berlin duvarının yıkılışının doğrudan ve artçı sarsıntılarından en çok nasip alan ülkelerden biriyiz. Çoğulcu iç içe geçişlerin en yoğun görüldüğü ülkelerdeniz.

İşin tasfiye boyutu da var.

Türkiye'de soğuk savaş döneminin politikaları ve politikacıları tek tek sahneden çekildiler.

Soğuk savaş mantığıyla özdeşleşerek çekildiler. Demirel ile 28 Şubat, Erbakan ile kriz ve kutuplaşma politikaları özdeş hale geldi, onlar kendi yavrularıyla Çiller, Yılmaz gibilerle birlikte toplum tarafından tasfiye edildiler.

Tayyip Erdoğan ve arkadaşları ise bu yıkımdan, soğuk savaş mantığından uzak durdukları, yeni bir dalgayı ifade ettiği için çıktı, çıkabildi.

Bugün geldikleri yer, izledikleri güzergâh, yaşadıkları değişim yeniçağın tüm dinamiklerini içeriyor.

Kürt sorununa el atan, asker meselesini adım adım çözmeye yönelen, meşruiyetçi AK parti politikalarının, soğuk savaş döneminin sağ siyasetiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Soğuk savaş günlerinin artıkları var elbet:

CHP, MHP ve liderleri…

Türkiye buralarda da yenilenme yaşarsa, çağa uyumu en güçlü ülke haline gelecektir.

yenişafak



Bu yazı 969 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,470 µs