En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Türkiye'nin yönü



Aslında yeni değil, kadim bir tartışma bu, ta Osmanlı'dan miras. İdeolojik boyutu da yok değil. Bugünlerde yeniden alevlendi. Sebebi belli; dış politikada yaşananlar. AK Parti iktidarıyla Türkiye'nin, Doğu'ya da ilgi göstermeye başladığı doğru.
Ama Batı'yı ihmal etmeden... İlgi sözde değil somut adımlara dönüştü. Avrupa yolunda en hızlı mesafeyi bu dönemde aldık. Türkiye, tam üyelik için müzakere yapan ülke durumunda.

Doğu'ya dönmenin meyvelerini de aldık. Suriye ile düne kadar düşmandık. Savaşın eşiğine gelmiştik. Bugün sınırın anlamı kalmadı. Bu 7-8 yıl gibi kısa sürede gerçekleşti. Irak da Suriye'den farksız değil. Her iki ülkenin bakanları ortak toplantı yaptı. Hafta sonu Basra ve Erbil'de konsolosluk açtık.

Türkiye'nin, mirasçısı olduğu Osmanlı coğrafyasına yönelmesinden daha doğal ne olabilir?

Buna rağmen o klasik soru hâlâ soruluyor: Doğu'ya giden Batı yolcusu muyuz? Yoksa Batı'ya doğru seyreden geminin Doğu yolcuları mı? En iyi cevabı Slovakya yolunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül verdi: 'Hiç kimse endişe etmesin, Türkiye doğru istikamette ilerliyor, ne sadece Doğu'ya ne de sadece Batı'ya, her yöne gidiyor.' Resmi bir ziyaret için Batı'ya giderken 'Yönümüz her taraf' dedi. Ben bu yön yazısını Bratislava'dan yazıyorum.

Cumhurbaşkanı Gül'ün üç aylık dış seyahatlerine göz atıldığında bu sözün sadece söz olmadığı, eyleme dönüştüğü açıkça görülür. Çok yönlülüğe yurt gezilerinde bile tanık oluyoruz. İşte örnek: Gül yarın Tunceli'ye gidecek! Bir Cumhurbaşkanı Tunceli'ye en son ne zaman gitmiş biliyor musunuz? 19 yıl önce... En son rahmetli Turgut Özal gitmiş. Ondan sonra unutulmuş, ne Demirel ne de Sezer gitmiş.

Çok yönlü dış politikaya Başbakan Erdoğan'ın programlarında da tanık oluyoruz. Son dönemde Erdoğan'ın İran, Irak ve Pakistan'a ses getiren seyahatler yaptığı doğru... Geçmiş veya gelecek üç aya bu gözle bir bakın... Doğuyu da batıyı da, kuzeyi de güneyi de kapsadığını göreceksiniz. Erdoğan bir ay önce ABD'deydi, bir ay sonra yine bu ülkeye gidecek. Başkan Obama'nın davetlisi olarak.

Çok yönlü bilinçli, düşünülmüş, planlanmış bir politika... Şu an Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu bu siyasetin mimarı. Önce kitabını yazdı 'Stratejik Derinlik' diye. Bir savrulma değil yani. Türkiye'nin iç kargaşa ve istikrarsızlıklar yüzünden değişik yönlere sürüklendiği dönemler oldu. Bugünü o dönemlere benzetmek haksızlık olur.

Bütün strateji uzmanları söylüyor: Türkiye gibi coğrafyası olan ülkelerin tek boyutlu politikaları olmaz diye. Buna tarihini de ekleyin, imparatorluk dönemini ilave edin. Çok değil bir asır önce, bugün sayıları 20'yi aşan devletle aynı imparatorluğun unsurlarıydık. Bu tarih ve coğrafya Türkiye'yi çok yönlü dış politika izlemeye mecbur kılıyor.

Doğal olan tek boyutluluk değil, çok yönlülük... Öyleyse bu tartışma niye çıkıyor? İç ve dış basında Türkiye'nin yönü sorgulanıyor?

Cumhurbaşkanı Gül'ün buna da iyi bir cevabı var. Bir kısmının samimi ve iyi niyetli olduğunu düşünüyor. Yabancı basında çıkan o yorumların Avrupa'yı uyarmak için yazıldığını söylüyor. Gül'e göre yön yazılarının bir bölümü ise kıskançlıktan ve bilgisizlikten... Ve artık Türkiye eskisi gibi kolay yönlendirilemiyor. Kıskançlığın temelinde Türkiye'nin yürüttüğü 'dikkatli ve etkili dış politikanın' herkes tarafından saygı görmesi yatıyor.

Küresel oyuncu olmanın yolu çok yönlü politikadan geçiyor. Bazı Avrupa başkentlerinde Doğu'ya doğru gidiyor diye Türkiye'nin eleştirildiğine bakmayın... Türkiye herhangi bir Doğu ülkesine ayak bastığında karşısına çıkanlar çevre ülkeleri değil, o eleştirilerin yükseldiği Batılı büyük devletler. Hemen hepsi Türkiye'den önce oralara konuşlanmışlar.

Gül'ün dediği gibi Türkiye'nin yönü, her taraf, gerisi teferruat...
 
zaman



Bu yazı 989 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,923 µs