En Sıcak Konular

İbrahim Karagül


İbrahim Karagül
0 0 0000

Birileri tarih yapıyor, bunu kimler yazacak?



Bazı şeyler gündelik gelişmeler gibi algılanır. Dikkatimizi yoğunlaştırır, notlar alır, önemini kavramaya çalışır, destekler ya da eleştiririz. Ardından bir başka gelişme olur, öncekini unutturur. Ama bizler her gelişmeyi parça parça takip etmeye, anlamaya çalışırız.

Oysa birkaç günde eskiyen bu gelişmeler tarihin akışını etkileyecek, belki değiştirecek kadar güçlü etkiler bırakır. Bugünlerde işte bu şekilde izlediğimiz, kalıcı etkiler bırakacağına inandığım gelişmelere tanık oluyoruz. Aslında tarihsel nitelikte gelişmeleri izliyoruz.

İlmik ilmik işlenen, sabırla inşa edilen, özveri ve sorumlulukla yürütülen, geçmişe vefa ve geleceğe inançla yoğrulan bir büyük mücadele var önümüzde. Hiçbir şey yapamasak da tanıklık ediyoruz, notlarımızı alıyoruz, kaydediyoruz, anlatıyoruz.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Cuma ve Cumartesi günleri Erbil ve Basra'da olacak. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 15 Ekim'deki Bağdat ziyaretinden sonra Davutoğlu'nun ziyaretiyle Basra'da konsolosluk açılacak. Türkiye Osmanlı'nın çöküşünden sonra ilk kez Irak'ın Şii bölgesine uzanacak. Sadece Türkmenler, sadece Sünniler değil, Şiiler'le de yakınlaşmayı güçlendirecek. Sadece siyasi alanda değil, ekonomik alanda da güçlü ortaklıklar kuracak.

Attığımız her adım geçmişimizden izler taşıyor. Biz geleceğe yönelirken hafızalarımızı canlandırıyor. Basra ziyareti Birinci Dünya Savaşı'nı götürüyor bizi. Osmanlı-İngiliz mücadelelerine. Dünyanın yeniden şekillendiği yıllarda bölgedeki mücadelenin neden bu kadar şiddetli ve acımasız olduğunu yeniden kavrıyoruz.

Ziyaretin bir başka durağı Erbil. İçerideki açılım ve Bağdat'la çok boyutlu ortaklıktan sonra ilk kez Erbil'e bakan düzeyinde ziyaret yapılacak. Bugüne kadar dışişleri bürokratlarının ziyaretlerinin bile büyük yankı uyandırdığını düşünürsek Davutoğlu'nun, Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan'la Erbil'i ziyaret etmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkacaktır.

Erbil'de ne yapılır, kimlerle görüşülür, neler konuşulur? Sadece Türk şirketlerinin iş hacminin artırılması mı konuşulur? Yoksa, Kuzey Irak yönetimi ile, bugüne kadar ince ince işlenen bir proje mi sonuçlandırılır? Bu ziyaretin, Bağdat'la geçtiğimiz yıl Temmuz ayında temelleri atılan, 15 Ekim'de 48 mutabakat zaptıyla çerçevesi çizilen "entegrasyon" benzeri anlaşmalardan sonra yapılması son derece dikkat çekici. Bugüne kadar kuzey Irak'la görüşmelere azami dikkat sarfeden Türkiye, Bağdat'la ortaklıktan sonra Erbil'e yöneldi. Zamanlama özellikle dikkat çekiyor. Ziyaret muhtemelen çok önemli sonuçlar doğuracak.

Biz notlar alıyoruz sadece. Ama süreci çok yakından izlemek, notların ötesine geçip tanıklık yapmak gerekiyor ve eksik de olsa bunu başarmaya çalışıyoruz. Çünkü bu notlar tarihe düşülmüş notlar olacaktır. Bu yüzden en başından beri Türkiye merkezli hareketliliğin tarihini yazabilmek istedim.

Küçümsense de, iç politik kaygılarla mahkum edilse de, sabote edilmeye çalışılsa da, yaşanan bazı talihsizlikler umutsuzluğu beslese de farklı bir tarihin yazıldığı gerçeği gizlenemez. Namuslu bir değerlendirme bunu gösteriyor. Yapılanları görmezden gelen yaklaşımlar unutulup gidecek ama temelleri atılan ve bugünlerde biraz da hayretle izlediğimiz gelişmeler geleceğe yönelik kalıcı izler bırakacak.

Suriye ile başarılan özgün ortaklık bir başarı öyküsüdür. Irak'la yapılan da öyle. Suriye ve Irak'la birlikte bir bölgesel oluşumun çekirdeği oluşturuluyor. Ermenistan'la yakınlaşma, yüz yıldır varolan bir sorunun aşılmasına kapı aralamadır. Pakistan ve İran'la yürütülen görüşmeler ve anlaşmalar da öyle. Bütün bunlar hepimizi heyecanlandırması gereken bir büyük hesaptır.

Türk ve Suriyeli bakanların ortak toplantıları sırasında Gaziantep ve Halep'te olmak gerekiyordu. Dün İran'la yapılan anlaşmalar sırasında Tahran'da olmak gerekiyordu. Yarın Rusya ile ortak bakanlar kurulu oluştuğunda Moskova'da olmak gerekiyor. İstanbul'u Bağdat'a bağlayan, Şam'a bağlayan ve şimdi Bahreyn'e bağlayacak olan demiryolu açılış töreninde o bölgede olmak gerekiyor.

Atılan her imzanın yanında olmak gerekiyor. Bir gün Belgrad'da, bir gün Bosna'da, bir gün Baku'da olmak gerekiyor. Türkiye müthiş bir motivasyonla hem hem bölgeyi hem de dünyayı hareketlendiriyor. Bu yüzden Paris'te, Berlin'de, Brüksel'de ve başka merkezlerde bugünlerde bütün dikkatler Türkiye'ye yöneldi.

Küçümsemekle, değersizleştirmekle, karşı durmakla eleştiriyi, uyarıyı ayırmak gerekiyor. Bunu yapamayanların tarihe ve bu ülkeye karşı sorumluluk duygusu tartışılabilir.

Birileri tarih yapıyor. Birileri de bu tarihi yazmalı.

yenişafak



Bu yazı 1,075 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Nisan 2012 Türk-Kürt-Sünni..
    • 30 Mart 2012 Suriye satrancı, İsrail'e askeri üs
    • 16 Şubat 2012 En tehlikeli ihtimal: Ya savaş tersine dönerse!
    • 10 Şubat 2012 Hesaplaşma: Kim kimi tasfiye edecek?
    • 2 Aralık 2011 Bitti Esad, gerçekten bitti..
    • 18 Kasım 2011 Artık, Suriye ile savaş halindeyiz!
    • 9 Eylül 2011 Evet, Tahrir'de konuş! Tarihi değiştir! De ki...
    • 18 Ağustos 2011 İran-Suriye ve PKK: O 'kart' yine masada..
    • 10 Ağustos 2011 Altı saat ne konuştular?
    • 27 Temmuz 2011 Ölüm koalisyonu Haçlı savaşçıları..
    • 22 Temmuz 2011 Avrupa Birliği parçalanıyor..
    • 29 Nisan 2011 Cuma, öfke, kan...
    • 10 Şubat 2011 Barış beklerken savaş gelmesin!
    • 31 Aralık 2010 Bir casusa bu kadar para veriliyor mu!
    • 29 Aralık 2010 İki not ve bir kirli ittifak!
    • 24 Eylül 2010 İsrail-PKK bağlantısı bu işi bozabilir mi?
    • 3 Şubat 2010 Bu toplantı hiç de hayra alamet değil!
    • 17 Aralık 2009 İran-Suudi savaşına doğru mu gidiyoruz?
    • 8 Aralık 2009 Reşadiye'den kim ne mesaj veriyor?
    • 28 Ekim 2009 Birileri tarih yapıyor, bunu kimler yazacak?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,179 µs