Türkiye-Ermenistan denkleminde en etkili elemanın Rusya olduğu konusunda nihayet bir mutabakat oluştu.. (Muhtemelen protokoller imzalanırken, Ermeni Dışişleri Bakanı'na 'sakince imzala ve çık' mesajı gönderen Sergei Lavrov yüzünden.)
Protokoldeki maddelerin hayata geçirilmesinde de Moskova’nın katkısı olacağı kabul edilmeli.
Akılları karıştıran nokta şuydu: Kremlin ve Erivan arasındaki ilişki çok özel ve sağlam. Neden Rusya, Ermenistan’ın, tırnak içinde “Batı’ya kaymasına izin versin?”
Bu soru işaretini “uzatırsanız”, “Rusya ne aldı da Ermenistan’ı verdi” final tartışmasına erişirsiniz…
Dün Sabah Gazetesi’nde Erdal Şafak-meraklısı lütfen tamamını okusun1. Çünkü böyle bir konuda alıntı yapınca yazarın anlatmak istediğininin insicamı bozuluyor-çok özetle “Gürcistan’ı aldı” yanıtını veriyor…
Bugün ise Hürriyet’te Cüneyt Ülsever2 aynı kanıda değil.. Mealen “Gürcistan’ı almadı, Azerbaycan’ı aldı”ya getiriyor.
Önce şunu söyleyeyim… Bu analizlerden ikisi de geç. Şimdiye kadar her iki yazar ve gazeteleri, bunları söylemeliydi.
Bizler yazdık.. Artık bu noktadan sonra “neden böyle oldu”yu anlatmak garip kaçıyor.
Erdal Şafak’ın tezine katılmamız mümkün olmadığı gibi, nasıl kefenin bir yanına Gürcistan’ı koyduğunu da anlamış değiliz.
Gürcistan meselesi bitti! Geçmiş olsun. Orası Rus hanesine yazılır. Şafak’ın bunu bilmemesi mümkün mü? O halde niye..
Cüneyt Ülsever’e gelince.. Evet onun tezi daha doğru. “Artık Azerbaycan Türkiye için eski Azerbaycan olmayacaktır” cümlesine mim.
Ama bu da yeni değil maalesef.. Sadece ilk kez büyük gazeteler bu açıdan bakmaya başladılar.
Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan, daha büyük, küresel bir paylaşımın parçaları.
Hepsi bu kadar.
1 İki pamuk ipliği ve çıpa, Sabah Gazetesi, 13 Ekim 2009, Say: 5, Erdal Şafak.
2 Protokol (II), Hürriyet Gazetesi, 14 Ekim 2009, Say: 22, Cüneyt Ülsever.
Çölaşan’ın reklamları 'D'de dönerken!
Emin Çölaşan hayli aradan sonra yazmaya Sözcü Gazetesi’nde başladı…
Hayırlı olsun.
Sanırım bu başlangıç, çeşitli kulvarlarda yayınlanacak reklamlarla duyurulacak.
Benim ilgimi de zaten Kanal D’de yayınlanan reklamlar çekti. Hem “prime time”da hem de seri veriliyor bu "anons gibi" reklamlar.
Doğan Grubu’nun bizzat patronu ile davalık olmuş, ve artık tekrarlamayalım, öyküsü herkes tarafından bilinen Hürriyet’ten “ayrılış” macerelarının ardından bu reklamlara rıza gösterilmesi ilginç değil mi?
Tam da gruba yönelik vergi-icra ataklarının olduğu dönemde, insanın aklına Aydın Doğan pişman mı oldu Çölaşan’dan vazgeçtiğine sorusu geliyor.
Bir fikrimizi de Sözcü’yle paylaşalım..
“Sözcü’nün gerçek sahibi” veya “arkasındaki güç Doğan Grubu” türünden kimi iddialar, bir zamanlar hayli dolaşmıştı ortada..
Tavsiyem, zırhlarını kuşansınlar..
Çünkü bu sözü diriltirler.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle