Ne yazılabilir şimdi! Acılar içinde bir dünya tarihi… ‘Kelimeler’ kan içinde bırakılmış… ‘Söz’ kirletilmeye çalışılmış… Bir an bile kalmamış ki ‘samimi’ duygular içinde geçsin… Herkesin dilinde, nasıl daha çok kazanırım, nasıl her ‘şey’i birden tüketebilirim, bu anları nasıl birer birer öldürebilirim… Nasıl sahi!
Boş konuşmalar! Hiçbir işe yaramayan söz cambazlıkları… Kibirli aşk oyunları… Maddenin tutsağı olmuş herkes… Madde olmadan, birbirleriyle, ruh olarak hiçbir ilişki kuramıyor kimse… Ahirete inanmış gibi görünen bazı insanlar bile, nedense, işin içine maddiyat girince ayrı bir haz alıyorlar… Gevşiyorlar, iri göbeklerini sıvazlıyorlar, dillerini dişlerinin aralarında gezdiriyorlar, bütün bedenleriyle titreyerek gülüyorlar… Ah o kadar da para kazandık mı sahi? İçimizden geldiği gibi her istediğimizi rahatça alabilecek miyiz şimdi?
Ey Allah’ın en basit kulları! İşlerine bile hâlâ yürüyerek gidebilen, Cenab-ı Hakk’ın o bereketli selamını her gördüğü insana verip, mahcup bir ifadeyle önüne bakarak gülümseyen o iyilik taşıyıcıları, sahici ‘kalb’ler… Bir mülkiyetleri, ehliyetleri, pasaportları, kredi kartları, cep telefonları bile olmayan ‘toprak’ adamlar!
Ey ihtiyaç! Tek ihtiyaçları onların sadece Cenab-ı Allah’ın sevgisi… Takva, salih amel ve iman…
( Önünde akan berrak suya bakarken buluyor kendini saatler sonra… Tüm günü bu suyun başındayken geçmiş ve hava kararmaya başlamış artık… İnsan, Cennet’te gibi yaşamalı bu dünyada da diyor… Cennet bahçesi için Kur’an’ı Kerim’de ‘teknoloji’ içeren bir tasvir var mı? Bahçelerde ‘teknoloji’ olur mu?
İnsan ‘tabiî’, ‘hakiki’, ‘asıl’ bir varlıktır… ‘Teknoloji’ eninde sonunda insana karşıdır… Ateşten bir gözbağcılık üzerine kuruludur… İnsanı hem yakar, hem de ona hayatını kolaylaştırıyor gibi gösterir… Kuşatır onu, ezer, o fark etmese de kendine bağımlı yapar, uyuşturur… Yavaş yavaş öldürür…
Bir ağaca sarılmadan, onu bedeni bilmeden, yüzünü gökyüzüne çevirip, kâinatın o muazzam yalnızlığını kalbinde hissetmeden, ölüp gider sonunda insan… Ateşler arasında…
Ey hazların karanlıklar prensi!
Bize ne senin son teknolojik harikalarından! Azıcık yiyip hemen doyuyoruz biz… Ağaçlara, şu önümüzde akan suyun güzelliğine bakmak yetiyor bize… Senin o ateşten ekranlarındaki ahlaksız dizilerinden, gerçeği ters yüz eden haberlerinden bize ne! Şeytanın bin bir renkli o eşikaltı mesajlarıyla ise hiç ilgilenmiyoruz… Şeytan mı söyleyecek bize ne yiyip içeceğimizi, ne giyeceğimizi, neyi tüketeceğimizi? Şeytanın bu gösterişli yalanları altında kalan tüm dünya bir Cehennem’e döndü… Herkes ağzı açık bir halde Cehennem’e koşuyor… Ellerinde ise görünmez ateşleriyle ‘teknoloji put’ları!
Bahçende ektiğin sebze fideleri… Toprağı her defasında çapalaman, sulaman… Ve onların yavaş yavaş büyümelerini seyretmen… Sonra da nasipse sebzelerinden faydalanman…
Zaman bu! İnsanın zamanı bir namaz hızında olmalı… Kur’an’ı Kerim’i okur gibi… Ağaçlar, meyveler, sebzeler, hepsi…
Gece yaklaşmış, ben o akan suyun başındayken… Ve yağmur başlıyor… Hızla, o taneciklerin içindeki ışık yansımalarıyla, nurlu sağanak boşalıyor üzerime… Çok şükür ki vücudum suyu tanıyor hâlâ… Tüm hücrelerimle şükrediyoruz bir defa daha Allah’a… Vücudum, kalbim ve tüm tabiata annelik eden o bereketli ‘toprak’… Yağmur suyunu da kendimizden biliyoruz… Çünkü hâlâ bu vücut bizim… Metalik bir ses gelmiyor daha ondan… Şeytan kendine dönüştürememiş bizi! Ateş çok uzağımızda şimdi! Yağmurun altında sabahlıyoruz o ırmağın kenarında…
Ve sabah ezanı ile namazımızı kılıyoruz ıslak toprağın üzerinde…
Birazdan doğacak güneş, ısıtacak hepimizi… Biliyoruz bunu… Kalplerimizin içinde hissediyoruz şimdi Cenab-ı Allah’ı…
Şükrediyoruz…
Bu emaneti bizim kalbimize de verdiği için…
‘Söz’ veriyoruz O’na bir defa daha!
‘Söz’ Allah’ım söz sana…
Senden başka hiç kimse giremeyecek bizim kalbimize…
Şeytan bizi esir alamayacak!
‘Nefs’siz, ‘nefes’siz kalırız yine de esir düşmeyiz şeytana!
Cenab-ı Allah ‘kalb’lerimizde bizimle olduktan sonra…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle