Kimine fazla zorlama gelebilir ama SHP’nin Kürt Raporu’nu hazırlayan siyasetçilerin siyaset sahnesinden silindiğine ilişkin haberi okuyunca, aklıma Erol Güngör’ün oğlu geldi.
Erol Güngör’ün oğlu Mustafa Güngör 1991’de Meclis Lojmanları’ndaki evinde öldürülmüştü.
Cinayetle ilgili çok sayıda teori ortaya atılmış ancak hiçbiri kanıtlanamamıştı.
Cinayetinin üzerindeki sır perdesi aydınlatılamayan Özdemir Sabancı gibi.
O da 1996 yılında Sakıp Sabancı’nın Güneydoğu açılımı konusundaki yorumunun ardından Dev-Sol’a atfedilen bir suikaste kurban gitmişti.
İki Kürt raporu ve iki cinayet.
Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkan belgelere bakınca insan bunların gözdağı cinayetleri olduğunu düşünmeden edemiyor.
Bu ülkenin Başbakanı’nın bile “Dokunma yanarsın” diye uyarı aldığını açıkladığı bir ülkede, bu konuya dokunan büyük bir işadamı ile seçilmiş bir siyasetçinin yakılması akla aykırı gelmiyor.
Bu ülkede kimi konular yakıcıdır çünkü.
Kimsenin farklı düşünmemesi, düşündüğünü dile getirmemesi için zaman zaman kimileri yakılabilir.
Yanan bazen Sabancı, bazen Dink olabilir.
SHP’ye Kürt Raporu hazırlayan milletvekillerinin siyasetten tasfiye edilmiş olmaları da bu açıdan bir tesadüf değil, bir tercihtir.
Demokrasi ve hukuk devletinin önemi de burada yatıyor zaten.
Daha dün Manavgat’ta 80 tane el bombası çıkması da bunun henüz bitmediğinin bir örneği.
Fikri tabanca ve bombayla susturmak isteyen, amaçlarına varmak için şiddeti tek yol görenlerin gücü sürüyor.
O yüzden Kürt meselesinde şiddetin durması büyük önem taşıyor.
Şiddet hem insan hayatına mal oluyor hem de demokrasi ve hukuk devleti ilkesini çürütücü bir işlev görüyor.
O yüzden Kürt meselesiyle Ergenekon davası birbiriyle çok yakından ilintili.
Ergenekon’un avukatlığına soyunanların demokratik açılıma karşı çıkması da tesadüf değil.
O yüzden demokratik açılım süreci şiddeti sadece Türkiye’nin Doğu’suna yok etmeyecek, Batı’sında da silip atacak.
‘Paşam bir adım geri lütfen’
1987 yılında Söz Gazetesi’nde çalışırken gündeme gelmişti.
Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde askerin protokoldeki yerinin değişmesi gündeme gelmişti.
Yanılmıyorsam prova baskıya “Paşam bir adım geri lütfen” diye bir manşet atmıştık.
Aradan 22 yıl geçti, o manşet nihayet hayata geçiyor galiba.
Zamanın ruhu ve koşulları Özal’a demokratik bir protokol hazırlama imkanı vermemişti.
Ondan sonra gelenler de pek kafalarına takmadılar zaten.
Sabah Gazetesi’nin haberine göre, Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği ülkelerindeki protokol düzenlemesini incelemiş.
Şimdi 12 Eylül’ün askeri protokülünü kaldırıp çağdaş ülkelerdekine benzer bir protokol hazırlıyormuş.
Cumhurbaşkanı’nın onayından sonra protokol uygulamaya girecek ve seçilmişlerle atanmışlar arasındaki fark ortadan kalkacakmış.
22 yıl sonra da olsa gerekli bir adım.
22 yıl sonra o manşeti atabiliriz artık: Paşam bir adım geri lütfen...
star
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle