En Sıcak Konular

Kürşat Bumin


Kürşat Bumin
0 0 0000

'Vatan hizmeti'nin sapkın bir tarifi: İşkence yapmak



Anayasa'nın başta 'vicdani ret" dolayısıyla epeyce tartışılan 72. maddesini biliyorsunuz.

"Madde 72 Vatan hizmeti: Vatan hizmeti, her Türk'ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetler'de veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir."

Güzel; demek ki Anayasa söz konusu "hak ve ödevin" ne şekilde yerine getirileceğinin belirlenmesini konuya ilişkin çıkarılacak kanuna havale etmiştir.

Buna ilaveten şunu da biliyoruz: Türkiye Cumhuriyeti'nde yürürlüğe giren hiçbir kanun "vatan hizmeti"nin yerine getirilmesi şekillerini sıralarken, "üstlerinin emrettiği durumlarda askeri alanlarda gözaltında ya da tutuklu bulunan kişilere işkence yapmak" gibi bir "hizmet"ten söz edemez. Çünkü bu "hizmet", en başta Anayasa'ya aykırıdır.

Bu soğuk girişi, sözü Ertuğrul Mavioğlu'nun "Darbenin şarkısına en ağır darbe" başlıklı yazısında (Radikal /Cumartesi, 12 Eylül) tekrar önümüze çıkan 12 Eylül işkencelerine ilişkin bir bilgiye getirmek için yaptım.

Mavioğlu:

(Yüzlerce tutuklunun Metris'e sevk edildiği gün-Nisan 1982) "Metris 'siper' demekti ve bizi ellerindeki cop ve kalasların ritmik vuruşları eşliğinde 'hazır ol, rahat' komutlarına uydurmak; 13/1 askeri talimatnamesinde yazılı kurallara itaat eden 'tutuklu personel' haline dönüştürmek; hadi adıyla söyleyelim, ellerine geçirdikleri herkesi kendisi olmaktan çıkarıp birer 'lan' haline dönüştürmek için yüzlerce asker, işte bu karanlık 'siper'in içinde sabırsızlıkla bekliyordu."

Mavioğlu, Metris günlerine ilişkin Cem Yılmaz'dan da şu sözleri aktarmış:

"Sultanahmet Cezaevi Müdürü bizi Metris'e gönderirken, elinde düdükle askerlere komut vererek, hem zorla saçımızı kestirdi hem de koridorlarda bir saatten fazla işkence yaptırdı. (…) Askerlerin zafer edasıyla gülümseyişlerine ve bizim o hırpalanmış halimize, cezaevinin karşısında bekleşen, içlerinde babamın da bulunduğu ailelerimizin tanık oluşunu hiç unutmam.(…)

Bir gün ansızın operasyonlar başladı. Sayımlarda 15 kişilik koğuşlara yüzlerce asker 'Her şey vatan için' nidalarıyla giriyor, hazırola geçirmek ve ön ilikletmek için tutukluların üzerine saldırıyorlardı. Her sabah ve akşam sayımı ile öğle vakti karavana saatinde saldırıyorlardı…"

Biliyorum, anlatılanlar sadece 12 Eylül rejiminin Türkiyesi'nde değil, askeri darbe ile uyanmış birçok ülkede karşımıza çıktı. Anlatılanlar, yani "vatan hizmeti" hakkını ve ödevini Silahlı Kuvvetler'de yerine getiren delikanlı "vatandaşlar"dan yüzlercesinin "Her şey vatan için" nidalarıyla koğuşlara girip "milleti" dayaktan geçirmesi.

Herkes biliyor ki, askeri darbeler yanlarında özel olarak eğitilmiş "sivil" sorgucu-işkencecileri de getiriyor. Ama onların "işi" bu zaten; onlar "vatan hizmeti" yapanlar arasında yer almıyorlar.

Ama yine herkes biliyor ki, bu "sivil kadro" özel işlerle ilgilenirken, "vatan hizmeti" yapmak üzere silah altına alınan genç vatandaşlar olmadan ülkenin tamamı bir zindana çevrilemiyor.

Şimdi şöyle bir düşünelim bakalım: Türkiye'de 12 Eylül'de 20 yaşında, bugün ise 50'sine yaklaşan kaç "vatan hizmetlisi" otuz yıl öncesinin bu güzel "hatıraları" ile yaşıyordur acaba? Onlara emir veren yedek ya da muvazzaf komutanlarını bir kenara koyun; Metris'ten Diyarbakır'a o zindanlarda "vatan hizmeti" yerine getiren o binlerce insan bugün ne düşünür, ne taşınırlar acaba?

Bir kısmı arada bir kahvede laf açılınca anlatmaya başlıyordur mutlaka…

Peki ya bir diğer kısmının, "Bize de amma vatan hizmeti yaptırmışlar cahilliğimizde" deyip, canı sıkılıyor mudur acaba?

Bana sorarsanız yukarıdaki soru hiç de fena bir soru değil; bugünümüzü ve önümüzü görebilmek için bu sorunun cevabının nasıl olduğu çok önemli. Yani biz hâlâ, çok büyük kısmı "İş 'vatan hizmeti'ne gelince onu bunu anlamam, kırarım elimdeki kalası devlet düşmanının kafasında" diye düşünebilen insanlardan mı, yoksa "Genç yaşımızda amma cahillik yapmışız, bizi işkenceciye çevirmişler" diyen insanlardan oluşan bir toplum muyuz?

Geçenlerde "ordu gözbebeğimizdir" tekrarını yapanları eleştirmiş ve -nedense- epeyce "düzeltme"ye muhatap olmuştum. Eleştirimi bugünkü konumuzla ilişkilendireyim isterseniz:

Toplumun,"Vatan hizmeti"nin gerektiğinde, tutuklulara işkence yapmak şeklinde de anlaşılabileceğine ikna olması hep bu ve benzer benzetmelerin eseridir. Bu "zararlı yayınlardan" her zaman uzak durulması gerektiğini hatırlatmaya gerek yok herhalde…

yenişafak



Bu yazı 933 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 17 Aralık 2011 'Harbe hazırlık' ve Bahçeli'den 'suikast hazırlığı' yorumu
    • 20 Kasım 2011 Çadırlarda yaşayan depremzedeler kışlalara yerleştirilsin
    • 19 Kasım 2011 'Bedelli' tartışması ışığında Uğur Kantar cinayeti
    • 22 Mayıs 2011 'Darbecilik genleri': Büyük bir keşif!
    • 7 Şubat 2011 Kıbrıslı Türkler ne diyor?
    • 16 Ocak 2011 RTÜK Kanunu'nun 'yayın ilkeleri'
    • 26 Eylül 2010 Yeni anayasa'?
    • 10 Temmuz 2010 Kötümser mi –yoksa- iyimser mi olmalıyız?
    • 28 Mart 2010 Paket'e ilişkin 'üç tarz'ı siyaset'
    • 7 Aralık 2009 DTP'ye de dokunma!
    • 29 Kasım 2009 İki karar da problemli (2)
    • 16 Kasım 2009 'Dersim Açılımı'
    • 5 Ekim 2009 'Yargı' bizi çıldırtmadan…
    • 14 Eylül 2009 'Vatan hizmeti'nin sapkın bir tarifi: İşkence yapmak
    • 2 Ağustos 2009 Çözüm 'Türkiye modeli' çerçevesinde aranmasın sakın
    • 27 Temmuz 2009 YÖK'ün aldığı kararın 'önümüzü açtığı' doğru mu?
    • 9 Şubat 2009 Bir tahliye kararı
    • 18 Ekim 2008 Başbakan'ın desteği
    • 12 Temmuz 2008 Konuyu ikisi de bilmiyor muydu zaten?
    • 23 Haziran 2008 'Lalalık pedagojisi'ne devam

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,968 µs