Yazıyorum şimdi! Bilmeden yazıyorum! Kimim ben! Her gün o dağı seyrettim… Zaman aktı üzerimden… Ve sonbahar geldi işte! Şimdi, dağın üzerindeki o küçük bulut yok artık! Çocuk sesleri, kuşların kanat çırpması, koyun sürüleri, hacı çobanlar yok! Tek bir ‘şey’ var! Kötülük!
Dağın üzerine de bir baz istasyonu dikmeye çalışıyorlar… Her yeri kapsamaya çalışıyor şeytan… Dağları bile! Dağlardaki mağaraları… Bizim kalbimizi!
Ey ihtiyaç! Sana ihtiyacımız var şimdi! Güzel bir ‘söz’ duymaya hasret kaldık… Bildik, bildiremedik, kalbimizde saklı kaldık… Sonunda bizi de buldular işte! Bu dağ başında… Kalbimizin mağarasında… Burayı da zapt etmek için geldiler… Bizi buldular… Ama!
Sözün gücünü daha bilmiyorlar iyi ki! Niçin kalbimizde saklandığımızı bilmiyorlar… ‘Kalb’ derken, dağın kalbinde, kendi kalbimizin içinde, iç içe bir kalb güvenliği ile onları beklerken biz, elbette bize ilahî bir yardımın geleceğini biliyorduk…
Ey kalbim! ‘Söz’ biziz! Söz sana! Konuşsana, kötülük bu kadar yaklaşmışken bize… Konuşsana yeniden bizimle…
Hiç bilemedim ben, kelimeler neden bize küstü… Havalar soğuyunca göç eden leylek kafileleri gibi gittiler ve bir daha geri dönmediler… Yeniden ‘söz’ olmak için çok bekledik… Hep dağları seyrettik… Dağın zirvesindeki o küçük buluta baktık… Ağladık, dua ettik, yalvardık Allah’a… ‘Söz’ü, sözümüzü ne olur bize geri ver Allah’ım… Kalbimize gel, konuş bizimle… Onu yeterince temiz tutamamışsak ne olur affet bizi… Ama bize yardım et… Affet, ‘kalb’i koruyamadığımız için şeytandan… Buraya, dağa, dağın mağarasına, kalbe kadar onu yaklaştırdığımız için… Durdurmaya gücümüzün yetmediği için, bizi ne olur affet…
Şimdi, şu an, senin ‘söz’üne her zamankinden daha çok ihtiyacımız var… Ya burayı da kaybedersek! Dünyadaki son kalbi! Ne yaparız o zaman!
İç içe uyuyan iki kalb! Her zaman böyle olmadı mı bu? Bu iki kalbin ‘bir’liğini bozmak istemedi mi şeytan? Ama bilemediği hep şu oldu! Şeytan bu iki kalbin arasına asla giremez… İster dağ başında, isterse şehrin en işlek caddesinde… Olacak olan şudur! Küçük kalb, şeytanın hızına, dumansız ateşine daha fazla dayanamaz ve ölür… İki kalb o zaman daha çabuk ‘bir’lenir… Zaman, mekân ve madde kalmaz arada! Cennet’in kapıları ardına kadar açılır… Ve insan Cennet’e geri döner… ‘Söz’ olur!
Kalbin ‘bir’lenmesi ile kâinat yeniden eski ahengine kavuşur…
Kalpsiz şeytan dünyada bir başına kalmıştır!
Ve ‘hiç’ kimseye ‘hiçbir’ ‘şey’ yapamaz artık!
Bu dünyadaki son ‘söz’ümüz budur!
Cennet ‘oku’maları için ‘hayati sır’rı bilmeye bile ihtiyacımız kalmamıştır şimdi!
Çünkü zaman da ‘bir’lenmiştir!
‘Kalb’ de!
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle