Türkiye uzun yıllar MHP’nin gençlik tabanını “Ülkücüler” ile solcu gençlik arasındaki çatışmanın bedelini ödedi.
Bir cinnet dönemi yaşandı ve çok masum genç hayatını kaybetti.
O dönem kendilerine milliyetçi diyen kesim, aslında enternasyonalizme, yani komünizme karşı tavır alıyordu.
Esas itibariyle, kavga etnik kökenli bir kavga değildi.
Solcu hareketlerin birçok akımı Mustafa Kemal’in “Burjuva demokratik” devrimine sahip çıkıyor, onu bir adım ileri götürüp “proleter” devrimi hedefliyordu.
Dünyada yükselen değer sol idi ve Sovyetler Birliği, Türkiye’deki sol üzerinden pozisyon almaya çalışıyordu.
Soğuk Savaş ortamında böyle bir durum ne Amerika Birleşik Devletleri’nin, ne de o dönem onun en yakın müttefiki Silahlı Kuvetler’in işine gelirdi.
Böyle bir çatışma ortamı sol hareketin önünü kesmek için başlatıldı.
Ancak o dönem MHP ve lümpen gençlik kitlesi, kendilerine milliyetçi demekle birlikte etnik temelli bir siyaset yapmıyordu.
Temel hedef, anti-komünist olmaktı.
Bugün bu gerçek tamamen değişti.
Bugün MHP hala milliyetçi temelde siyaset yapıyor ama hasmı artık komünistler değil, “Kürtçe konuşan” vatandaşlar.
Üstelik bugün ana muhalefet partisi de MHP’nin arabasına binmiş, aynı türküyü çağırıyor.
Özetle nasyonel temelli bir hareketle karşı karşıyayız ve bu grubun karşısında da Kürt milliyetçiliğini temsil eden, eli silahlı bir başka örgüt var.
Temel hedef bu örgütün etkisiz hale getirilip silah bırakmasını sağlamak olmak gerekirken, bu örgütün silahına
daha bir sıkı sarılmasına yol açacak, yeni yeni gençleri silahlanmaya itecek bir politika izliyor iki parti.
Hasan Cemal dün Milliyet’teki köşesinde bu konunun altını çizmişti:
“Baykal’la Bahçeli’nin oyunu tehlikeli, hem fazlasıyla.
CHP ve MHP liderleri her türlü ölçüyü kaçırmış durumdalar.
Allah akıl versin!
Kışkırtıcı bir tavır içindeler.
Hem Kürtleri kışkırtıyorlar.
Hem Türkleri kışkırtıyorlar.
Türkiye’yi cepheleştirici, Türkiye’yi kamplara ayırıcı bir çizgi izliyorlar.
Kutuplaştırıyorlar ülkeyi.
Vahim bir sorumsuzluk bu.
Siyaset kurumunda 1950’lerin, 1960’ların, 1970’lerin sorumsuzluğu ne idiyse, bugünkü de bazı bakımlardan farklı değil.
O zamanlar da siyasetçiler öylesine bir sorumsuzluk içindeydiler ki, Türkiye cephelere ayrılmış, kamplaşmış, kutuplaşmıştı. Hem Kürtleri kışkırtıyorlar.”
Bu tesbit, sokağa meğilli bir gençlik tabanı olan MHP için çok daha yerinde.
Bahçeli’nin açıklamaları, ülkeyi yeni bir gerilime ve karanlık döneme sürükleyebilir.
Ama unutmamak gerekir ki, bugünün dünyası çok farklı.
Böyle bir ortamda dağa çıkmak da uluslararası hukukun elinden kurtaramaz sizi.
Sadece Türkiye hem canıyla, hem kanıyla, hem enerjisiyle yeni bir bedel daha ödemiş olur.
Açılımı eleştirmek elbette hakkınız ama bunun üslubuna dikkat etmek gerekir.
AK Partili Bozdağ da açılıma yönelik eleştirileri yanıtlarken daha seviyeli bir üslup tutturursa, muhalefeti gereksiz yere tahrik etmemiş olur.
star
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle