Einstein’a bir seferinde sormuşlar: “Böylesine korkunç silahları yapabilen akıl ve zekaya sahip insanoğlu, nasıl oluyor da, bu silahların çöpe atılacağı, barışa dayalı bir devlet ve toplum düzeni kuramıyor?..”
Büyük alim demiş ki:
“Siyaset fizikten daha zor da onun için...”
İnce alay bir yana...
Siyaset kolay olsa, bugüne kadar tarihin sayfaları böylesine kanla yazılır mıydı deyip geçebilirsiniz.
Ama bugünlerde özellikle Kürt açılımı konusunda bizim muhalefetin söylediklerine bakınca, Einstein’a hak vermek mümkün.
Siyaset fizikten daha güç!
Muhalefet öyle ki, barışın değil savaşın dilini seviyor.
Artık kan ve gözyaşı akmasın diyenler muhalefetin gözünde vatan haini!
Analar daha fazla ağlamasın diyenler muhalefetin gözünde bölücü!
Düpedüz ırkçılık da yapılıyor.
Anlı şanlı profesörler, insan haklarını hiçe sayarak ve de paçalarından ırkçılık akarak, Kürtleri yerlerinden yurtlarından edecek ‘mübadele’yi bile savunabiliyorlar. (Mümtaz Soysal, Kesin Çözüm, Cumhuriyet, 18 Ağustos 09, s.2)
Açılım ve çözüm, ‘dağdakileri indirmek’le, ‘dağın yolunu kesmek’le ilgiliyken, MHP’nin lider kadrosu, Genel Başkanı’ndan Grup Başkan vekiline kadar elde silah dağa çıkmaktan söz edebiliyor.
Akıl alır gibi değil.
Gerçekten öyle.
Özellikle Baykal’la Bahçeli‘nin şu günlerde akıl tutulmasına uğradıkları söylenebilir.
Hızlarını alamayıp şimdi ‘asker’e de bindirmeye başladılar.
Askeri de kışkırtıyorlar.
Açılımla ilgili olarak Milli Güvenlik Kurulu’nun son toplantısından çıkan kararın altında imzası olanları neredeyse ‘vatan hainliği’yle suçluyorlar.
Baykal’la Bahçeli’nin oyunu tehlikeli, hem fazlasıyla. CHP ve MHP liderleri her türlü ölçüyü kaçırmış durumdalar.
Allah akıl versin!
Kışkırtıcı bir tavır içindeler.
Hem Kürtleri kışkırtıyorlar.
Hem Türkleri kışkırtıyorlar.
Türkiye’yi cepheleştirici, Türkiye’yi kamplara ayırıcı bir çizgi izliyorlar.
Kutuplaştırıyorlar ülkeyi.
Vahim bir sorumsuzluk bu.
Siyaset kurumunda 1950’lerin, 1960’ların, 1970’lerin sorumsuzluğu ne idiyse, bugünkü de bazı bakımlardan farklı değil.
O zamanlar da siyasetçiler öylesine bir sorumsuzluk içindeydiler ki, Türkiye cephelere ayrılmış, kamplaşmış, kutuplaşmıştı.
Demokrat, Halk Partili diye...
Sağcı, solcu diye...
Ülkücü, devrimci diye...
Kan akmıştı oluk gibi. Siyasi cinayetler işlenmişti. Darağaçları kurulmuştu. Binlerce insan Mamak gibi, Diyarbakır gibi askeri hapishane ve işkencehanelerden geçmişti.
O zamanlar Komünizm geliyor diye kışkırtılmıştı, cepheleştirilmişti siyaset meydanı...
Elbette irtica da vardı.
Şimdiyse bölücülük deniyor.
Böyle cepheleştiriliyor ülke.
Geçmişten ders almak yok mu?..
Yazık değil mi?
Baykal’la Bahçeli, barışın değil savaşın dilini seviyorlar. Ve Türkiye’ye iyilik değil, kötülük yapıyorlar.
Böylesine gözükara bir muhalefet anlayışıyla bu ülkede barışın değil savaşın kapısı açılır.
Uzun lafın kısası:
Bugün siyaset sahnesinde asıl bölücülüğü, Baykal’la Bahçeli yapıyor!
milliyet
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle