En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Yol haritası mı, işte size yol haritası



Toplumun kendilerinden olgunluk beklediği siyaset adamları birbirlerine 'had' bildirmekle meşgul iken, esas gerilim noktası olabilecek '15 Ağustos' kavşağı olaysız atlatıldı. Avukatlarıyla görüştü İmralı, ama ortalığı sarsabilecek çıkışını erteledi.

Biz yine birbirimizi yemeye devam edebiliriz.

Çözüme itirazda başı çeken MHP kadrosu da, katkı vermesi kendisine daha fazla yakışırken sürece soğuk davranan CHP'liler de, şu aşamada, artık gerçeği görmeliler: Türkiye'nin son çeyrek yüzyılını büyük çapta 'kayıp yıllar' haline dönüştüren en büyük sorun çözüm yoluna girdi. Çoğu dış birazı da iç etmenler, çözüm için en müsait zamanın 'şimdi' olduğuna işaret ediyor.

Ya şimdi, ya hiç...

Öyle sanıldığı veya gösterilmeye çalışıldığı türden devletin yapısını fazla zorlamak gerekmiyor çözüme ulaşmak için; birkaç hatayı -bugün artık aklı başında herkesin 'hata' dediği birkaç aşırı uygulamayı- geride bırakmamız, daha çağdaş ve işlevsel bir demokrasi olabilmemiz için çoktan benimsememiz gereken birkaç düzenlemeyi uygulamaya koymamız, bunları yaparken de çözümün önündeki 'psikolojik eşiği' zahmetsizce aşmamız gerekiyor.

Şu aşamada en önemlisi 'psikolojik eşik' doğal olarak...

Cumhuriyet'in kurucu felsefesi 'Kürt' ile 'Türk' arasında 'kurucu üyelik' açısından fark görmemek üzerine oturuyor; imparatorluk bakıyyesi bir yeni 'ulus-devlet'te var olması esasen beklenecek çok sayıda etnik unsurdan ikisi (Türk ile Kürt) üzerine oturtularak kuruldu Cumhuriyet... Lozan Antlaşması (1924) bu temel kabulü yansıtıyor. İki esas unsurdan birinin kendini ihmal edilmiş, haklarından yoksun bırakılmış hissetmesi 1925'te çıkan Şeyh Sait isyanı sonrasında alınan tedbirler yüzündendir.

'Psikolojik eşik', ancak, Kürtlerin bütün kültürel değer ve özellikleriyle bu toprakların asli unsuru olduğunu kabul eden Cumhuriyet'in kurucu felsefesinin yeniden benimsenmesiyle aşılabilir.

Herhalde bunu yapmak çok zor olmasa gerek.

Eşik aşıldıktan sonrası daha kolay: Kürtçenin konuşulması, öğrenilip öğretilmesi, yayın ve yayımı önündeki engellerin kaldırılması... Kürtçeye 'yabancı' veya 'yaban' bir dil gözüyle bakılmaması... Bugüne kadar yola engel olsun diye konulan yasal ve yasal olmayan düzenlemelerin 'hata' olduğunun kabulü...

1925 dönüm noktasından itibaren devletin her gözeneğine sirayet etmiş 'tehdit algılaması'nın bu yeni kabule uygun biçimde değiştirilmesi de gerekiyor elbette. Kendi vatandaşını ve ülke coğrafyasının bir parçasını 'tehdit unsuru' olarak görmekten vazgeçen bir devlete sahip olmak, hepimizi, daha sadık birer uyruk haline de dönüştürecektir.

Yersiz ve gereksiz 'tehdit değerlendirmesi' yüzünden bugüne kadar direnilen 'çağdaş devlet' olmanın asgari şartlarına sahip çıkma fırsatı da veriyor çözüm süreci... 70 milyonu aşan nüfusu ve hantal bürokrasisi Türkiye'yi yönetilemez kılıyor; 'yönetilebilir bir ülke' haline dönüşebilmemizin asgari şartı, 'yerinden yönetim' çağdaş ilkesini benimseyen idari reformları artık gerçekleştirmektir. Vatan toprağının bir karışını veya nüfusunun bir bölümünü 'kendi kendini yönetemez' görmekten vazgeçmeliyiz.

Böyle bir kapsayıcı ve bütünleştirici anlayışta birleşmemiz çok mu zor?

Politikacılar İmralı'dan ne bekliyorlardı ve işittiklerini nasıl kullanacaklardı, bilemem elbette; ancak Türkiye'nin kendilerinden beklediği, birlik, dirlik ve bütünlüğümüzü korkusuz bir ortamda ve çağdaş bir devletin vatandaşları olarak sürdürmemize yarayacak olumlu katkıdır.

Hatırlatmamı mazur görsünler: Katkıya omuz silken süreçte kaybedecek...

yenişafak



Bu yazı 860 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,195 µs