En Sıcak Konular

Cengiz Çandar


Cengiz Çandar
0 0 0000

'Kürt açılımı'nı dinamitlemek vebali...



Devlet Bahçeli beni mahçup etti. Cumartesi günü Ankara’da yapılan ‘Kürt Çalıştayı’na katılanlardan birisi olarak ben onunla da mutlaka görüşülerek, ‘çözüm sürecine dahil edilmesini’ ve ‘olumlu katkısının sağlanmasını’ savunanlardan biriydim. Oysa o son derece çirkin bir dille Türkiye’de kutuplaşmaya ve ülkemizin ‘kan kaybı’na devam etmesini öngören bir siyaset uslubu benimseyeceğini gösterdi.
Gerçi, MHP liderinin bir ‘dil ve uslup sorunu’ bulunduğunun uzun zamandır farkındayım. Her salı günü yaptığı konuşmalarda, konuşmadan çok sesi kısılırcasına kadar bağırdığını, boyun damarlarının şiştiğini, Türkçe’de bulunabilecek en sert kelimeleri konuşma metninin içine yerleştirdiğini işitiyor ve görüyordum. Hatta yüzüne zalim bir ifade yerleştirerek, öylesine bağırarak konuşuyordu ki, sesi çatallaşmaya başlıyor ve cümlesini bitiremeden vücudunun kasılacağını ve katılıp kalacağını, kürsünün önüne yığılıvereceğini bile aklımdan geçirdiğim oluyordu.
Ama Türkiye’de kan dökülmesinin önüne geçecek, milyonlarca insanın ‘barışma umutları’nın görülmedik biçimde yükseldiği şu günlerde ‘kan taciri’ gibi davranacağını düşünemediğim için, onunla da ‘diyalog’ kurulmasını savunduğum için mahçup düştüm.
Devlet Bahçeli beni mahçup etti.
***
‘Kürt Çalıştayı’na katılan bizlere seçtiği şu sözcüklere bir bakın:
‘25 yıldan bu yana Suriye, Kandil, PKK odaklarını ziyaret edip onlarla görüşerek, tek yanlı Türkiye’de PKK’ya yandaşlık yapanlar, hiçbir dönemde Türk milletinin milli ve manevi değerlerine sahip çıkmayanlar, şimdi İçişleri Bakanı’nın Kürt açılımı projesinde devletin güvenliğini tehdit edecek grubun içerisine gelerek Türkiye’de demokratik açılım bahanesiyle bölünmeye gayret gösteriyorlar, cesaret veriyorlar. Kürt açılımının yerli modelini oluşturmaya çalışıyorlar. Ey gafiller, 25 yıldan bu yana ne yaptığınızı bu millet bilmiyor mu? Ne yazdığınızı gazetelerdeki köşelerde okumuyor mu?.. Şimdi 12 kötü adamı dinleye dinleye bu millet usanmıştır... Bu gazete köşe yazarlarından, patronlarca beslenen bu 12 kötü adamı mı bu millet dinleyip duyacak?’
Bu ‘nefret sözcükleri’ni kişisel bir mesele olarak görseniz, cevap vermeye değecek bir yanı yok. En başta, bu içerikteki bir söylemin düzeyi yok.
Düzeysizlikte eşleşmenin kimseye, bu ülkeye hiçbir yararı da yok.
Ancak, Devlet Bahçeli’nin söz konusu ‘nefret söylemi’ problemli. Problemli, çünkü bu söylem Türkiye’de kendi deyimiyle ‘25 yıldır’ bu ülkede kanın durması için kafa yoran, çaba gösteren insanları ‘hedef’ gösteriyor.
Daha önce böyle olmadı mı? Hrant Dink’in kahpece arkasından vurulduğu ve ülkemizi kaosa sürüklemek amacı taşıyan yolun taşlarını bu ‘söylem’ döşemedi mi? Hrant Dink’in öldürülmesine giden yol, Devlet Bahçeli’nin yandaşlarının gösterileriyle açılmadı mı?
Bu kez, Bahçeli sadece bazı kişileri ‘hedef’ göstermekle kalmıyor, ‘Kürt açılımı’nı ‘ihanet’ diye ilan ederek, ülkede ‘iç barış’a giden yolu dinamitlemek için fitili ateşliyor.
Türkiye’nin bir parçası olmak için mücadele ettiği herhangi bir Batı demokrasisinde Devlet Bahçeli gibi birisinin söyleminden ötürü, kovuşturma açılır ve eğer bu bir parti politikası ise, ‘nefret söylemi’ ve ‘ırkçılığı teşvik’ten ötürü partinin kapatılması gündeme gelir.
Aslında, ‘Kürt çalıştayı’nda söz alan birçok konuşmacı, Bahçeli’nin ‘Kürt açılımı’na taş koymak, onu dinamitlemek için elinden geleni ardına koymayacağının, önümüzdeki süreçte ‘provokasyonlar’a özel dikkat gösterilmesinin üzerinde durmuştu. Toplantıya katılanlardan biri dün Star gazetesinde şu aktarmayı yapmıştı:
“Bana göre, toplantıya damgasını vuran tespit şuydu: ‘Bugüne kadar Kürt düşmanlığı, sistematik biçimde devlet tarafından yapıldı. Bugün devlet taraf olmaktan vazgeçiyor. Burada çok ciddi bir tehlike var. Kürt düşmanlığı siyasileşebilir ve geçmişte devletin, askerin yaptığını MHP üstlenebilir. Kürt sorunu artık Türkler için siyasi bir sorundur ve bunu aşmak için ciddi bir kamu diplomasisi gerekir.’”...
Bu tespiti yapanın ‘MHP siyasi kökeni’nden gelmesi tespiti dinleyenler nezdinde ilginç kıldı.
Kendi payıma, üzerinde durulması gereken bir tespit olmakla birlikte, bunun doğruluğu konusunda kuşkuluyum. MHP ve harekete geçirdiği kurumlar, 12 Eylül’de ağır bir darbe yemişlerdi. ‘Devlet tarafından kullanıldıklarını’ 12 Eylül’ün ağır tecrübesinin ardından bir dizi özeleştiriyle dile getirmişlerdi. MHP, ancak ‘devlet tarafından’ bir ‘vurucu güç’ olarak kullanılırsa işe yarar, işi bittikten sonra da bir kenara bırakılır. Öyle oldu.
Eğer ‘Kürt açılımı’ bir ‘devlet politikası’ haline gelirse, MHP, kendince ‘devletin boşalttığı’ alanı doldurarak, devlet işlevlerini üstlenemez.
Peki, ne yapabilir?
Toplumlar arasına ‘kin ve nifak’ sokabilir. Türk-Kürt çatışmasını özendirebilir. Devlet Bahçeli’nin ‘tehlikeli oyunu’ da bu zaten. Türkiye’de Fırat’ın doğusuna geçemeyen bir siyasi parti lideri düşünebiliyor musunuz?
Şu anda kurguladığı ‘oyun’, ‘Kürt düşmanlığı’ üzerinden ‘nefret söylemi’ ile Batı’da Ak Parti’nin seçmenini oymak ve oralarda kendisine ‘seçmen üsleri’ kazandırmak.
Ülkenin en hassas, bunca yıldır kan ve can kaybına yol açmış sorununa ilişkin olarak ‘küçük parti hesapları’na dayalı, ‘küçük politika’ yaparak Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne hizmet ettiği söylenebilir mi?
‘Bölücülük’ söz konusuysa, bu sıfatın kime en ziyadesiyle uygun düşeceği ortada değil mi?
***
Sayın Bahçeli, ‘Ne yaptığımızı 25 yıldır bu millet’ gerçekten ve üstelik ‘çok iyi’ biliyor. O nedenle, sizin ayak bastığınız ülkemizin her köşesinde başımız yukarıda dolaşabiliyoruz. Sizden farkımız, sizin ayak basamadığınız yerlerde de milletin sevgisiyle kucaklanarak dolaşabiliyor olmamız.
Sahi, siz 25 yıldır ne yapıyorsunuz? Bu ülkeye ne faydanız dokundu? Bunca yıldır hangi yabancı dili öğrendiniz? Dış dünyayı tanıdınız mı? Milletimizi nerede, nasıl ve şerefle temsil ettiniz?
‘Türk’, ‘Türk milleti’ sözcükleri sizin tekelinizde değil. Hiç kimsenin değil. Bunu öğrenmelisiniz.
Ayrıca, şu ‘ihanet’ filan türünden, Türkçe siyaset dilinden tümüyle çıkarılması gereken sözcükleri bir daha telaffuz etmemeye çalışın. Kem söz sahibinin üzerine yapışır kalır.
‘Özeleştiri’ alışkanlığınızı terk etmeyiniz. Türkiye’nin iç barışına, ülkemizin istikrarına, dış dünyada güçlenerek itibarlı bir yer elde etmesi için katkınız hala mümkün.
Ülkemize ‘iç barış’ getirmek konusunda milyonlarca yurttaşımızda büyük umutlar yaratan ‘Kürt açılımı’nı dinamitlemek vebalini üstlenmeyiniz.
Beni sürekli mahçup etmeyiniz...

radikal



Bu yazı 976 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 2 Mart 2012 'İç savaş salgını' ve 'korunma yolları'...
    • 8 Şubat 2012 Türkiye, Suriye'de savaşa mı gidiyor?
    • 13 Temmuz 2011 Diyarbakır DTK'nın, BDP Ankara'nın
    • 22 Haziran 2011 Türkiye'nin doğru Suriye pusulası
    • 14 Haziran 2011 Yeni anayasa için AK Parti-BDP-CHP uzlaşması
    • 13 Mayıs 2011 İktidar Kürt sorununu anlamalı
    • 16 Nisan 2011 AK Parti'nin Güneydoğu'da 'siyasi ricatı...'
    • 12 Nisan 2011 Aday listelerini okuma kılavuzu
    • 1 Mart 2011 Hoca ve 28 Şubat'ın cenazesi
    • 22 Şubat 2011 Libya: Osmanlı dominosu ve Bingazi'deki kan davası
    • 19 Şubat 2011 Ergenekon faturası
    • 5 Şubat 2011 Mısır'ın tarih yazdığı gün...
    • 8 Ocak 2011 Hizbullah tahliyesi mi rönesansı mı?
    • 5 Kasım 2010 TAK, ne kadar PKK, ne kadar 'Ergenekon?'
    • 29 Ekim 2010 'Tek Cumhuriyet'in iki Ankara'sı
    • 26 Ekim 2010 Bu gidişle katilden çocuk yaratılacak
    • 6 Ekim 2010 Washington'daki Türkiye
    • 1 Ekim 2010 Daha seyahatin başı, çözümün eşiği değil...
    • 29 Eylül 2010 Türkçeye onurunu iade edin
    • 21 Eylül 2010 Hakkâri provokasyonuna inat

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,863 µs