En Sıcak Konular

Yasin Aktay


Yasin Aktay
0 0 0000

Bir siyaset tarzı olarak çalıştay



Kürt meselesinde bir açılım arayışında olan hükümetin işe bir dizi çalıştayla başlamaya karar vermiş olduğu anlaşılıyor. İlk çalıştay Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın gözetiminde Prof. Zühtü Arslan'ın başkanlığını yaptığı Polis Akademisi'nde yapılmış bile. Buradan geçtiğimiz hafta içinde Sayın Atalay tarafından duyurulan açılım sürecinde yol alınmaya başlanmış olduğunu umabiliriz.

Ülkenin müzmin hale gelmiş, hiç el atılmamış sorunlarına bir yaklaşım yöntemi olarak çalıştay organizasyonları bu hükümetin son zamanlarda keşfettiği bir yöntem. Alevi açılımıyla ilgili de Devlet Bakanı Faruk Çelik'in himayesinde Dr. Necdet Subaşı'nın koordine ettiği ve hâlen devam etmekte olan çalıştaylar dizisinin üçüncüsü 19 Ağustos'ta yapılacak.

Doğrusu bu çalıştayların, henüz katılımcıların yüksek memnuniyet ifadeleri ve verimli fikir teatilerinden öte somut bir sonucu görülmüş değil. Belki tamamlanmış olmadığı için mukayese etmek de mümkün olmayacak, ancak gelinen aşamada bile devletin veya hükümetin, kimsenin el atmaya cesaret edemediği sorunlara bir yol atma yolu olarak her halükârda ilgiye ve takdire değer.

Bu tür gerilimli konular hakkında kesinleşmiş yargı ve yaklaşımları olanların sesleri daha gür çıkıyor ve her nasılsa onlara göre kendi görüşleri takip edildiğinde sorunların çözümü çok basittir. Yetkililer veya siyasetçiler işi boşuna uzatıyorlardır, oysa reçete gayet basittir ve bu reçete izlendiğinde sorun çok kolay çözülecektir.

Ancak tam bu noktada insanlara "gerçeğin çölüne hoş geldiniz"" diye bas bas bağıran siyaset dünyasının daha açık bir gerçeği çıkıyor karşımıza. Elinde her şeyin çözümünün çok basit olduğunu söyleyen o kadar çok ve her birinin kesin çözüm gibi sunduğu reçeteler birbirinden o kadar çok farklı birbirine o kadar tezat ki, bu çölde bazı liberallerin bile tam "buldum, işte bu!" dedikleri şey bir seraptan başkası olmayabiliyor.

O liberaller ki, onlar için birçok şeyi toplum nezdinde veya kurumlar nezdinde tartışmak anlamsız ve gereksizdir, yapılacak şey zaten bellidir. Getirirsiniz AB yasalarını veya standartlarını, her şeyi çözersiniz. Toplummuş, siyasetmiş, devletmiş, tarihmiş, bunların hepsinin eli armut topluyor olacaktır nasılsa. Hiç birinde İskender gücü ve ufku yok ama hepsinde bir İskender gibi düğümü kesip atma fantezisi fena halde gelişmiş durumda. O kılıcın devreye girdiği yerde ne siyasetin, ne de özgür toplumun kalmadığı unutuluyor.

Galiba bir de siyasetin şu pratik gerçeği unutuluyor:

Siyasette tartışmalar genellikle daha mükemmel, kusursuz, tutarlı bir metne ulaşmak için yapılmaz. Çok az kişinin siyaset alanında böylesi bir metin arayışı olur ve bu tür insanlar siyaseti belirleyen konumda olmuyorlar zaten. Asıl tartışma mecrasının döndüğü yer belli güç konumlarının ele geçirilmesine veya bu güçlere, yetkilere, imtiyazlara sahip olanların, bu konumlarından çekilmeye öyle veya böyle ikna edilmeleridir. Bu ikna süreci için siyasetçinin elindeki tek enstrüman yasa metinleri veya evrensel değerler değildir elbet, hiçbir zaman böyle olmamıştır, olması da beklenmemeli. Bu bir bakıma siyasetin en doğal halidir. Siyaset biliminin kaydettiği bu hâli görmezden gelerek yapılan siyaset ya anakranik (tarih-dışı) veya bağlam dışı (münasebet yoksunu) kalıyor.

Sahip olduğumuz mükemmel fikirlere insanların ikna olmalarını beklemeden onlara "evrensel standartları" dayatmayı "onların yararına" olduğu gerekçesiyle meşru görmenin bir tür Kemalizmden bir farkı yok, ama demokrasiyle çok açık ara farkı var…

Bugün Kürt sorunu konusunda bir açılımdan söz edilebiliyor olunması da, siyasetin taraflarının mantıksal olarak değil güç konumlarıyla ilgili bir ikna ve yaklaşım sürecinden geçmiş olmaları sayesinde mümkün olmuştur. Daha açıkçası bugün Kürt sorununun devamından ekmek yiyenler artık bu ekmeği o kadar ucuza yiyemeyeceklerini hissettikleri için meselenin halli konusunda artan baskı veya çabalara karşı konumlarını yeterince destekleyememektedirler.

Kürt sorunundan üretilen ekmeği maliyetli hale getirmiş olmak bir ölçüde de siyasetin bir başarısı olmuştur. Siyaset herkese kapalı tutulan bu alanda kendisine ait olana sahiplendikçe tartışmadaki konumunu da güçlendirmiştir.

Bu açıdan çalıştayların muhtemel rolünü küçümsememek gerekiyor. Bu yolda siyasetin, yani konunun daha çok tartışılmasının zeminini genişletiyor. Bu yoldan geri dönüş olmadığına göre sürecin hayırlara çıkarmasını umalım.


yenişafak



Bu yazı 931 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Temmuz 2012 Suriye bağlamında dış politika bilançosu
    • 9 Temmuz 2012 Suriye'nin geleceği Mısır'dan görünüyor
    • 30 Nisan 2012 YÖK'te Katsayı uygulaması mı hortlatılıyor?
    • 14 Nisan 2012 Soruluyor nitekim ve taşlar yerine oturuyor
    • 25 Mart 2012 Facebook devrim yapar mı?
    • 14 Ocak 2012 Darbelere karşı bile bir konsensumuz yokken
    • 9 Ocak 2012 Kafa karıştırsa da, halkın sesine kulak vermek...
    • 5 Aralık 2011 Konferanslar arasında Türkiye'nin değişen ufku
    • 14 Kasım 2011 Revaklar meselesi
    • 8 Ağustos 2011 Güç ve ahlak sorunu
    • 6 Ağustos 2011 YAŞ'ta hesaplaşma yerine helalleşme
    • 25 Temmuz 2011 Öcalan'ın anlama sorunu
    • 18 Temmuz 2011 Cahiliye
    • 25 Nisan 2011 Kalpsiz bir dünyanın kalbi: Kutlu Doğum
    • 14 Şubat 2011 Mısır'dan bakınca çeşitlenen Türkiye modeli
    • 31 Ocak 2011 Devrim dalgalarını sen, oyun mu sandın?
    • 24 Ocak 2011 Endişeler ve yaşanmış tecrübeler
    • 27 Aralık 2010 Almanya'ya işçi göçünün 50. Yılı
    • 20 Aralık 2010 Kürt meselesinde siyasetin dönüşü(mü)?
    • 22 Kasım 2010 İktidar hevesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,219 µs