En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Kürt sorunuyla silahın, şiddetin bağını koparmak!



‘Kürt sorununda demokratik açılım’ diye anılan ve İçişleri Bakanlığı’nın koordinasyon görevini üstlendiği konu çerçevesinde dün öğleden sonra bir toplantıya katıldım. Değişik katılımcılarla devam edeceği belirtilen bu toplantılara medyada ‘Kürt Çalıştayı’ adı verilmiş durumda. Polis Akademisi’ndeki bu toplantıda yaptığım konuşmada aşağıdaki görüşleri dile getirdim.
* * *
Silahla, şiddetle Kürt sorunu arasındaki bağı koparmak...
Öncelik burada.
Silahın, şiddetin eski deyişle miadı dolmuştur, kullanım süresi bitmiştir. İç ve dış koşullar, Kürt sorunuyla şiddet bağının koparılmasını gündeme getirmiştir.
Ancak bu bağın koparılması, Kürt sorununun çözülmesi demek değil, çözülmesi için gerekli olan barışçı bir sürecin açılması demektir.
Silahla, şiddetle Kürt sorunu arasındaki bağın koparılmasıyla çözüme giden süreçte üç aşamadan söz edilebilir.
BİRİNCİ AŞAMA...
Dağda gerçek bir ateşkesin ilan edilmesidir. Ben buna ‘parmakların tetikten çekilmesi’ diyorum. İki tarafı var bunun:
Biri PKK, diğeri devlet!
PKK çekilecek, devlet ‘operasyon’ yapmayacak! Kısacası, ‘çatışmasızlık’ hali...
Devletin buna itirazını biliyorum. Kamuoyu önünde, “Operasyonları durdurdum!” demesi gerekmiyor. Ancak gerekli ‘irade’ kapalı kapılar arkasında konur ve asker parmağını tetikten çekebilir.
Bu ‘birinci aşama’da, kapalı kapılar arkasında kısa, orta ve uzun vadeli çalışmalar hazırlanır. İlgili tüm taraflar arasında diyalog kanalları açılır, tam bir gizlilik içinde gelgitler başlar.
İlgili tüm taraflar derken, bunların içinde İmralı-Öcalan da, Kandil de, DTP de, Kürt aydınları da, Kürt diasporası da olmalıdır. Bu arada, devletin bu odaklara dönük kanallarının kapalı olduğuna ihtimal vermiyorum.
Bu ilk aşamada işe kolayından başlanır. Bazı paketler hazırlanır ve önceliklerle sonralıklar birbirine karıştırılmadan peyderpey açıklanır, uygulamaya geçilir.
Nelerin nasıl yapılacağı konusunda yol haritaları şekillenirken, adı ne koyulursa koyulsun ‘dağdan inme’ konusuna sıra gelir.
Bu konu yaşamsaldır.
Çünkü ‘parmakların tetikten çekilmesi’nden, yani dağda silahların susmasından sonra silahtan tümüylü vazgeçmeye dönüktür.
İKİNCİ AŞAMA...
Dağdan inmek, PKK’nın silahları ebediyen gömmesi, siyaset aracı olarak şiddetten tümüyle vazgeçmesi demektir.
Bu konuda, “PKK silahı kayıtsız şartsız bıraksın, dağdan inip teslim olsun” yaklaşımını biliyorum. Bunun meşru, haklı yanlarının da farkındayım.
Ama ne kadar gerçekçidir?..
Kuşkularım var.
Geçen Mayıs ayı başında, PKK’nın dağdaki bir numarası Murat Karayılan’la Kandil’de dört saat konuştum. Dağdan inme konusunu açınca şöyle demişti:
“Otuz yıldır dağlardayız. Dağa ne piknik yapmak için, ne de insan öldürmek için çıktık.”
Devlet, siyasal otorite, kamuoyu önünde istediği gibi konuşabilir ama bu sözün altında yatan bazı gerçekleri görmezlikten gelemez. Kürtlerin diline, kültürüne, kısaca kimliğine ilişkin bu gerçeklerin Cumhuriyet tarihi boyunca gözardı edilmiş olmasıdır, bugüne kadar yaşanmış olan acıların temel nedeni...
Geçmişin esiri olmamalıyız!
Onun içindir ki:  
Özellikle, parmakların tetikten çekildiği, dağda çatışmasızlığın yaşandığı ‘birinci aşama’da Kürt kimliğiyle ilgili nispeten daha kolay paketler oluşturulup uygulamaya konmalıdır diye düşünüyorum. Yine bu ilk aşamada ‘zor olan’ konulara ilişkin çalışmalar yapılmalıdır.
Böyle bir süreçte ikinci aşamaya, yani dağdan inişe, ‘silahlara veda’ aşamasına geçilmelidir. Bu aşamada göz önünde tutulması gereken, dağdan inecek olanlarla ovadaki Kürtler arasındaki bağlardır.
Bir başka deyişle:
PKK ile Kürt sorununu birbirinden ayırmanın zorluğudur.
ÜÇÜNCÜ AŞAMA...
İlk iki süreç içinde bu son aşamanın ‘altyapısı’ oluşturulmalıdır. ‘Gizlilik’ yine esas olmalıdır.  En çetrefil meseleler bu aşamaya bırakılmalıdır.
Takvimle, zamanla bağlı olmadan, zamana yayarak yol alınmalıdır. Bu arada, kamuoyunda, medyada, sivil toplum kuruluşlarında, üniversitelerde en serbest tartışma ortamı sağlanmalıdır.
İKİ NOKTA...
Son olarak iki noktaya daha  dikkat çekmek istiyorum:
Provokasyonlar...
Ve çözüm...
Hem PKK’nın içinde, hem devletin içinde, hem de bazı ülkelerde Türkiye’nin Kürt sorununda ‘demokratik açılım’ yapmasını istemeyen, Türkiye’nin istikrar ve demokrasi rayına oturmasından fena halde rahatsız olan odaklar vardır, olacaktır. Bunların tuzaklarına düşmekten kaçınmak gerekir.
‘Çözüm’e gelince... 
Kürt sorununun çözümü bir süreçtir, ucu açık ve uzun bir süreçtir hatta...
Bu açıdan önemli bir nokta:
Kürt sorununu sorununu silahtan arındırıp siyaset sürecinde yol alınırken, aynı zamanda ‘Kürtlerin Kürtlüğünden duyulan korkular’a özellikle devlet katında son verilmelidir. Siyaset kurumunun, siyasi liderlerin yalnız devlette değil, toplumun değişik kesimlerinde de yer etmiş bu korkuların geçersiz kılınmasında ciddi görev ve sorumlulukları vardır.
Silahların sustuğu, silahlara veda edildiği bir süreçte yapılacak olan demokrasi ve hukuka, özgürlük ve insan haklarına dayalı güzel bir geleceğin temelini atmaktır.
Ancak, bunun için gereken adımlar zaman içinde atılamazsa, ‘şiddet’   geri dönebilir. ‘Kürtlerin Kürtlüğünden duyulan korkuların sona ermesi’nden bu nedenle söz ediyorum.
Güzel bir gelecek, geçmişin tutsağı olmadan hep birlikte kurulabilir.
Bu bir hayal değildir.
Devletin çatısı altında ve siyasal otoritenin, İçişleri Bakanlığı’nın inisyatifiyle böyle bir toplantının yapılıyor olması beni bu bakımdan umutlandırdı. Devlette de bir şeylerin değişmekte olduğunun bir işareti saymak istiyorum ben bu toplantıyı...
Teşekkür ederim.
* * *
İyi pazarlar!
 
milliyet



Bu yazı 886 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,777 µs