Sokaktaki insanların ne kadar ilgisini çekiyor veya bu savaşı tarafsız bir gözlemci gibi izlemek mümkün müdür, bilmiyorum ama ülkemizde bir ‘savaş’ yaşandığı bir gerçek. Ve bütün savaşlarda olduğu gibi bu savaşta da ilk kurban gerçekler.
Gazete ve gazetecilerin kendi mesleklerinin gerektirdiği standartta davranmayıp savaşın tarafı militanlar gibi davranması sayesinde ‘savaş’ daha da içinden çıkılmaz, ne olduğunu anlamaya çalışıp kendi bağımsız aklıyla bir karara varmak isteyenler açısından da takip edilemez bir hal alıyor.
Acaba ülkemizdeki savaş ‘demokrasi’ savaşı mı?
Bazılarımız bunun böyle olduğunu düşünüyor, en azından böyle olmasını temenni ediyor.
Ama benim şüphelerim var. Bence yürütülen ve pek çoğumuzun da ‘sonunda demokrasi gelecek’ inancıyla destek verdiği savaş, aslında şu anda tam bir güç savaşı, gücü elde etme savaşı.
Savaşın bir tarafında hükümet ve onun etrafında kümelenmiş olan koalisyon var. Karşı tarafta ise hepimizin doğduğumuz günden beri yakından tanıdığımız ‘müesses nizam’.
Söz konusu olan ‘müesses nizam’ olunca ve onu zayıflatmak, onun gücünü azaltmak gibi sonuçlar beklenince, onunla savaşan tarafın kendine müttefikler bulması da, ‘müesses nizam’ı sürekli bir savunma pozisyonuna itmesi de hiç zor olmuyor.
Çünkü ‘müesses nizam’ın günahı çok, geçmişin herhangi bir anını eşeleseniz o nizamın kendi halkına karşı ne gibi karanlık girişimler içinde olduğunun türlü çeşitli kanıtları, karineleri ortaya dökülüveriyor. Böyle olduğu için de ‘müesses nizam’ sürekli savunma pozisyonunda. Yani hiç gelecek vaat etmiyor!
Peki, ‘müesses nizam’ın yenilmesi ne anlama gelecek?
İşte bence kritik soru bu. Yani, eski düzen bitince yerini ne alacak? O yeni düzen nasıl kurulacak, kimler tarafından kurulacak, hangi ilkeler üstüne kurulacak?
Şimdilik umut, eski düzenin gitmesiyle demokrasinin geleceği beklentisi üzerine inşa ediliyor.
Zaten ‘müesses nizam’ın bazı görece akıllı savunucuları epey bir zamandan beri bu beklentiye hücum ediyorlar, ‘Bu düzen yıkılınca demokrasi gelmeyecek, bir çeşit diktatörlük gelecek, faşizm gelecek’ diyorlar.
İtiraf edeyim, müesses nizamın savunucularından olmasam da, ben de içimde bu korkuları taşıyorum; çünkü ortada elle tutulur bir demokrasi projesi göremiyorum, onu göremediğim gibi ortada elle tutulur miktarda demokrat şahıs da göremiyorum.
Peki ama ortada bir demokrasi projesi yok, yeterince demokrat yok diye eski düzenin sürmesine razı mı olacağız, onun boyunduruğunu kabul mu edeceğiz?
Hayır.
Benim kendimce uyguladığım yöntem, savaşın bütün o toz dumanı arasında gerçeğin peşinde koşmak, gerçeği öğrenmeye çalışmak ve bunu öğrendiğimde de karşıma çıkan şeyin evrensel demokrasi standartlarında nereye düştüğüne bakmak.
O toz duman arasında yarım gerçeklerle, ‘müesses nizam’a karşı haklı önyargılarımızı gıdıklayan manipülatif haberlerle hareket etmek yerine daha sakin olmaya çalışmak benim yaptığım.
Biraz mesafeden ne olup bittiğini tam görmek istemek çok mu?
radikal
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle